Gecenin bilmem ne vakti şimdi. Ramazan gecesi, belki de Kadir Gecesi… Evde bir tek benim gözüm açık… Yazmaya arıyorum azık! 


Sızlanmaya değmez biraz bozuldu sağlık… Tek düşündüğüm ömür geçiyor, hem de ne hızla yazık. Her geçen an gideni aratıyor, olgunluk musluğunu arıtıyor. 


Düşünmek bile bu gecenin deminde acıtıyor. Kimler göçmedi ki…Kimler doğmadı ki!  Matematik hesabı bile yapamaz oldum. Artık ne doğanı ne de öleni hafızam takip edip, algılayamıyor. Bu iflas edişim ise pek umurumda da değil en acı tarafı!


Caddeden hala araba sesleri…Tunceli’nin neyi meşhur deseler Hıdır, Müdür, Katır deyip korna çalıyor. Her iki kişiden birinin adı Hıdır, Memurdan çok Müdürün oluşu, taşımada-binmede katırların kullanılışı! Şimdi nereden aklıma geldi ki…  Geçenlerde Tunceli’nin yeni belediye başkanı belediye binasının önüne “Dersim” tabelası asmış, mahkeme buna durdurma kararı almış… Tunceli’de alışılagelmiş belediye zihniyeti yerine Komunist parti geleneği damgasını böyle vurmuş.  İnsan nedense geçmişine dönme arzusunda, benim Türkiye’min kaderi midir nedir bu? Millet uzaya gider vatan arar, bizse tarihten ders almak yerine geçmişini yarar!


Dur ya bir mesaj geldi telefonuma o da ne, bu gece Kadir gecesi olabilirmiş… Yapma ya, sabah olmak üzere, ne yapsam ki… Ne dua etsem kabul edilir ya! Bu yazıya son mu versem ki… İşte bam teli de burası ya, bunu yapmakla maddeci ve çıkarcı, kolaycı kişiliğe bürüneceğim. Ben dua edeceğim, sanki altınlar gelecek bir yerlerden, evler yağacak, hayatım garanti olacak… Vay be, eee sonra? Ayıkla pirincin taşını. Ben başka bir kişi olacağım, neymişim derdinde, sonradan görme, dinden imandan çıkmış… Bunu mu istiyorum ki, Hayır. Ben Rabbimin rızasını istiyorum. Hani diyorum ki duamda, “Rabbim bencen razı ol, beni senden başkasına muhtaç etme, eğer seni unutturacak dünya meşgalesi verirsen ben kaybedenlerden olurum. Ben razıyım yokluğa, Yusuf’un kuyusuna, İbrahim’in ateşine, Yunus’un balığın karnında ki tefekkürüne! İsmail olayım, yeter ki sen razı ol… “ Hani Kadir Gecesi, elbette önemli ama bu duayı ben her gün ediyorum. Bilinmeyen bir geceyi aramamın ne faydası var ki, ben kulum zaten Rabbime.  Çıkarcı olmak yerine, öyleyse yazmaya devam edeyim.


Huzurluyum. Uykum yok. Kulağımda sesler o kadar çok ki… Geçmişte yaptığım yanlışlarım, seçimlerim, dertlerim… Acının en yüksek evresinde, dilimde zikir bu sınavımdır Rabbim deyip, sabahlara kadar acıyla fır döndüğüm, böbrek taşı maceram… Neden bu derdi bana verdin demiyordum. Dilimde şükür duaları ve bu sınavın gelişiyle imanımın canlı kaldığı o uzun saatler… Evde herkes uyuyordu. Bir ölünün ruhu gibiydim evimde.  Uyansalar bana bir faydaları da yoktu ki… Kaç bin kere Allah dedim kim bilir. Herhalde o günüm Kadir gecesiydi benim için. İnsanın yaşayabileceği en büyük acıydı o yaşadığım ama şükrediyordum. Hatta çocukken araba çarptığında kolum kırılmış, o hastane bu hastane derken bir çıkıkçıya gidişim. Kol sarılırken bayılacak hale getiren acı da bile dua okuyordum. Allah’a sığınıyordum. Daha 13-14 yaşındaydım. Başa gelmiş, olmuşa ne yapılabilirdi ki… Allah’tan kolum iyileşti ve sakat kalmamıştım.


Acı, yediğimiz yemeğe bile atılırken, hastalıkta istenmiyor aslında! Keyif yapmak varken ve üstelik bildiğimiz bu acının kısa süreli olduğu düşünüldüğünde tercih edilmesinde sakınca da yok, değil mi? Ama acı bizim kontrolümüzde olmalı ha…


İnsan yalnız kaldığında ölümden acıdan, yanlıştan mı yazmalı ki…Bende ki bu tercih edişe sebep ne olabilir ki? hani davul zurna çalsa, halay çekilse, herkes gülse ya! Yok, bunu şu vakite de hissedemiyorum ki… Belki karanlığı, yahut korkuları hissetmem gerekiyor. Gece deyince çözümsüz küme ortaya çıkmalı… Yahut uykuya dalmalı. Ama benim uykum yok ki…En iyisi elime tesbihi alıp, zikir edeyim. Sahura şunun şurasın da yarım saat kalmış. Hani birde Kadir gecesi olması olasılığı var. Rabbim affet ya, Kadir gecesi diye fazla ibadet etme isteğini konusunda. Rabbimi anmaksa mesele her gece bu gece olmalı değil mi? Eğer aşıksam, aşkımla yaşamalıyım her an ya. Ne bu tolerans ki, bu geceyi karşı… Torpil geçiyorum bu geceye! Hiç olmazsa ibadete yansıtmayalım bu düşünceyi… Ey nefsim bu sözüm sana! beni yoldan çıkarma, bana itaat et…


Yazmak işte… O kadar kolay ki, içsel sesleniş. Hatta terapi… depresyondaki kişiye ne kadar doğal reçete bu. Yapana ne mutlu… Hani gülende olabilir bu dediklerime! Varın gülün, hiç alınmıyorum, inanın! Ben buyum…


Saffet Kuramaz

( İçimde Olgunlaşan Gecenin Demi başlıklı yazı safdeha tarafından 26.05.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.