M. NİHAT MALKOÇ


            Zaman gene yapacağını yaptı ve bir aylık ramazan bir su misali ömrümüzden akıp gitti. Sayılı günlerin çabuk geçtiğini hepimiz biliriz. Fakat ramazanın diğer sayılı günlere nazaran bir kuş gibi uçup gitmesi bizi hüzünlendirdi. Çünkü alışmıştık iftarlara, teravihlere ve o doyumsuz sahurlara….Şimdi bir yıl daha bekleyeceğiz bu güzel günlerin tekrarı için… Kimimiz gelecek ramazana sağ çıkmayacak. Bazılarının son ramazanı olacak uğurladığımız…. Bu durum yürek sahibi olan biz insanları derin düşüncelere sevk ediyor. Acaba kimler yetişecek gelecek ramazana?... Bu konuda söz söyleme salahiyetimiz yok.

 

            Ne mutlu bu bir aylık mübarek zaman dilimi içerisinde Allah’a yakın olabilenlere!... Ne mutlu ramazanın içini hakkıyla ve layıkıyla doldurabilenlere!.... Ne mutlu bu Kur’an ayı içerisinde hatimler indirerek bu ayın anlamını yaşayanlara ve de yaşatanlara!... Ramazanın ruhunu hücrelerine sindirebilenlere ne mutlu!... Biz ramazandan razıydık, acaba o bizden razı kalarak mı gitti? Onun rızasına uygun davranışlar gösterebildiysek bizden daha bahtiyar kul olamaz. Namazlarımız, teravihlerimiz, hatimlerimiz, zekâtlarımız, fitrelerimiz, sadakalarımız, mevlitlerimiz, tebliğ ve ‘emri bil maruf nehyi anil münker’ gayretlerimiz Allah katında kabul gördüyse ramazan ömrümüzden kopan bir yaprak değil, aksine büyük bir kazançtır.

 

            Gerçek müminler ramazanı bir yük ve külfet olarak görmez, aksine bu mübarek sayılı günlerden haz alır. Bu kıymetli günleri fırsat olarak görür ve gereğini yerine getirir. Müminler ramazanın bitişine sevinmez. Onlar bir ramazan bitmeden öbür ramazanın özlemini duyarlar. Onlar peşin olan dünyevi zevkleri ellerinin tersiyle iterek ahrette ödenecek olan mükâfatı tercih ederler. Çünkü dünyanın bir hayal, bir rüya, bir eğlenceden ibaret olduğunu bilirler. Dünya hayatı uzun gibi görünse de ebedi hayatla kıyaslandığında göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman mesabesindedir. Oysa ahiret hayatı sonsuzdur, sonsuzun ne demek olduğunu ancak basiret gözü açık olanlar hakkıyla bilebilir. Ne mutlu hayatı idrak edebilenlere!...

 

            Ramazanın o mübarek atmosferine tekrar kavuşmak için tam on bir bekleyeceğiz. Boşuna dememişler ona ‘on bir ayın sultanı’ diye… Sultanımız terk ediyor bizi… Onu çok ama çok özleyeceğiz; yollarını gözleyeceğiz. Akşama doğru iftar var zannedip belki hazırlıklara girişeceğiz yine. Fırınların önünden geçerken gözümüz raflara takılıp kalacak. O güzelim ramazan pidelerini raflarda arayacağız. Gecenin bir vaktinde sahur diye yatağımızdan fırlayıp doğrulacağız. Sabahleyin ekmeğe el uzattığımızda kendimizi oruçlu zannedip irkileceğiz. Akşam namazından sonra ceketimizi giyip camiye yollanacağız. Fakat camilerde o eski heyecandan, kalabalıktan ve tecessüsten eser kalmayacak. Hayatımız sönmüş bir volkan gibi durağanlaşacak… Alışkanlıklarımız bizi peşinden sürükleyecek.

 

            Gözlerimiz minareler arasına gerilmiş mahyaları arayacak. Evlerimize elimize tutuşturduğumuz tatlılarla dönmeyeceğiz artık. İftar saatine yetişeyim diye koşturmayacağız caddelerde… Soframız hazırlandığında ezanın okunmasını beklemeyeceğiz. Hayatımızdaki bir aylık düzen yerini karmaşaya bırakacak. Bazıları eski alışkanlıklarına dönecek… Camiler boşalırken kahveler ağzına kadar dolacak. Sigara dumanları içerisinde kumar kâğıtlarıyla zaman öldürecek idealden ve inançtan nasibini alamayanlar… Meyhanelerde kadehler tokuşturulacak gece yarılarına kadar… Bazıları ar ve namus kavramını nadasa bırakacak… Hayatı diri kılan ve ruhu canlandıran insanî ve imanî hususiyetlerimiz törpülenecek.

 

 

            “Elveda Ya Şehr-i Ramazan”…Sen giderken ruhumuza kök saldı hüzün ve hazan… Gündüzleri rahmet, geceleri nimet olan bu mübarek ay, içimizdeki süruru kedere, aydınlığı karanlığa tebdil etti. Kur’an, gufran ve ihsan ayı olan ramazanı çok özleyeceğiz. Resulullah ne güzel buyurmuştu:  “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.” Fakat bizler bu sevinci o bir aylığına da olsa donduruyoruz. Fakat müminin ölüm sevincini donduramıyoruz. Rabbimiz onu ramazan gibi aşikâr kılmamış, ölümü ömür içerisinde gizlemiştir. O sevinci yaşamak için bu dünyada zaman zaman üzülmek, itilip kakılmak gerekiyor. Yüce Rabbimiz kulunu oruçla, namazla, zekâtla, hacla, kadın, evlat, para sevgisiyle imtihan ediyor, neticesine göre öteki dünyadaki mekânını hazırlıyor. Aslında herkes Cenneti de Cehennemi de dünyada kazanıyor.

 

            Dikkat edin muhterem Müslümanlar!... Ramazan boyunca kapanan cehennem kapıları ramazanın gidişiyle beraber tekrar açılıyor. Zincire vurulan şeytanın eli ayağı çözülüyor. Müslümanın işi daha da zorlaşıyor. Unutmayınız ki zorlu imtihan kulların son nefese kadar soluksuz devam ediyor. Sakın ola ramazanda kazandığınız güzel davranışları bir kenara bırakmayın; kahve ve meyhane köşelerine dönmeyin. Bu ramazan, hayatı anlamlı kılmanız için adeta bir milat olsun size… Bir aylık ibadetle cennete gidilebileceğini sanmayın, aldanmayın, yanmayın. Allah hepimizi gelecek mübarek ramazana eriştirsin. Kıldığınız namazlar, tuttuğunuz oruçlar, verdiğiniz zekât ve fireler kabul ve makbul olsun. Gelecek ramazan bayramınız şimdiden kutlu olsun. Allah inananların yâr ve yardımcısı olsun.

( Ramazanı Uğurlarken... başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 2.06.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.