Ölümü düş’leyen düşüşlerin güncesi
adeta
Mavi aksanlı şiir
Kapandığı ayaklarına yellerin muradı
Düşmüşken dillere
Savsakladığı hazan’ı emercesine mavi
gökyüzü.
Dirlik sancısı kelam
Hazmedemediği ömrü çalan kıtalarda
Bir ara namesi
Kundaklanan boyutsuz ferman.
Saklı yarım adalar
Küpeştesinde hüznün
Bir bakraç garipsenen
Mizacı aşkın,
Çalakalem yaşayan da şairin güncesi
Her eksik selam her nasılsa
Arka ayakları yok bulutların
Ne de feri sönmüş tutuk sesinde
nizamın
Bir garip lehçe kundaklanan.
Haziran güncesi somurtkan
Mevsim kadar dingin olmaya dair bir
özlem olsa olsa
Kanadı kırık şelalenin her damlasında
Buz biriktiren hezeyan.
Gök kaygılı,
İstop oynayan çocuk sesinde
Kırık bir saklambaç mavisi
Elzem olan bir düş mü de
Hazan bahçesi her öğün kayıp da giden
Bir yıldız neticede.
Sehven yenik notalar
Delişmen aksanında çılgın mavinin
Bir sure dinginliğinde
Yanıp tutuşan mizacın
Her katresi ait olmanın şerefi ile
kozasında
Saklı üç beş bulut vesile olan
Sarkacın deviniminde
Varsa yoksa kesmediğimiz umut.
Meyleden bir ırmak mı
Yüreğin yarasını saran…
Kazan kaldıran bir fetva mı
Sevecen bakışların muadili kırık üç
beş hece.
Hadi, oradan demenin meali
Telaffuzu imkânsız aşkın da yanık
teni
Oynaşan özlemin keşke sönüverse feri.
Şimdimizi yüklendik de döneniyoruz
beyit beyit;
Dünümüzü gümledik madem
Yarının vebali mi söylemediğimiz?
Göğün tasası aşkın hatırına
Yenik bir serzeniş
Kaybolan o esaret müptelası olduk bir
kez şiirin.
Kanatan sesi hüznün
Kapıp koyuverdiğimiz her karede ölgün
yüzün
Sorgu suali bilip bilmeden
Kadere biat ömrün titrinde saklı
Sürgülediğimiz mahzeninde henüz
verilmemişken hüküm.