Koyu hükümlerin gölgesinde mazhar
olmaksa aşka
Yana yakıla sevmenin meali her anda
saklıysa
Yitmeden, yetmeden, yutmadan ölümlü
mısraları
Pekişen rehavetin kancasına
Asılı kaldığım rahmetin de dokusunda
Dokunaklı bir şiir olmanın meali işte
Özümsediğim hikmeti hece hece
yudumladığım…
Aşkın, kasveti dağıttığı bir mevsimde
Ölümüne sevdiğim her nasılsa
Kazan dolusu acının yaktığı yüreğin
İlla ki bocaladığı bunca mucizeyi
sunan
Tanrıya şükrüm
Perde arkasında ömrün kayıp giden de
dünün
Yüzü suyu hürmetine şerh düştüğüm
Bunca zavallı güdünün esaretinde.
Örtüşen mevsimin en yakın tanığı
İçime düşen tohumda
Açılmayı bekleyen bir gonca gül’ün de
habercisi
Doğamda saklı bekası gelecek günün
Sarmalında kaç heceyse
Deli fişek yüreğin batılı bir ayraç
Dönendiğim minvalde
Sözüm ona aşka ırak mutluluk
Devşiren sarkacın her saniyesi
Sadece bir ibare.
Belki de müfreze teninde bilinmezin
Sonlanmasını asla istediğim rüyanın
saklı tınısı
Nasıl ki düşmez dilimden sözcük
yanlısı bir zafiyet
İçimi açtığım güfte güfte
Solmaya ramak kala günün tüten dumanı
Tıpkı fırından yeni çıkan ekmeğin
Yürek burkan kokusu saklı bir vecize
işte.
Varlıkla yokluğun savaşı
Aslında hiç olmanın rüyası saklı
benlikte
Tıpkı zerremin ait olduğu İlahi Gücün
kudretine
Tanık bir sefil fani güdümlü aşkın
gürbüz sesi
Kanatan yüreği hece hece.
Meftunu olmakla mecazi aşkın tek
tanığı
Gelip de gitmelerin vebali sorulmalı
belki de
Şiir dilinde kaybolan nüansın bir
mahlas tedirginliğinde
Gerçekle hayalin kavgası şuursuz bir
savaşın da
Son demleri içilen hayat iksirin hala
tokalaşmadığı
Bir keramet içimde salkım salkım
hüzün.
Yüzüme vururken mahzun rüzgâr
Sormalı mı neyin derdi olmalı
Pekişen duyguların balçığında bata
çıka yüzen
Bir esintinin mimarı adeta
Tensiye ettiğim o kayıp ferman
Sadece Huda’nın nezdinde
Açmadan solan bir gülün son dileği
belki de:
Kanamasın diye yüreğindeki haylaz
mevsim
Aslında küçük bir çocuğun serzenişi
Yana yakıla izah ettiği bunca düşün
de meali
Sadece bir kum tanesi koca okyanusun
dibinde.