Toplu Taşıma Araçlarında Çocuklu Kadınlara Asla Yer Vermeyin.
TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA ÇOCUKLU KADINLARA ASLA YER VERMEYİN.
Yanlış okumuyorsunuz. Evet, Toplu taşım araçlarında yani belediye
otobüslerinde, metrobüste, vapurda, metroda, aklınıza gelen toplu taşıma
araçlarının hiç birisinde çocuklu kadınlara asla yer vermeyin. Kucağında veya
yanında çocuk olan babalara, dedelere, ninelere de kesinlikle yer
vermeyin. Neden mi? Anlatayım...
Efendim, bugün havanın da serinliğinden istifade şöyle biraz evden dışarı çıkıp
insan içine karışayım dedim. Benim insan içine karışmam ne olacak ki? Atla Haramidere’den metrobüse, in Kadıköy’e, otur bir ucuzcu tombik arası tavuk
dönercinin sokağa attığı masaya, karnını güzelce doyur, sonra tekrar dön Metrobüs
durağına, ver elini Haramidere...Sadece yol dört saat sürüyor. Eh o da bana
yetiyor. Maksat hava değişikliği olsun...
Kadıköy’e indiğimde saat 16.30 filandı. Karnım çok aç ama şimdi yersem o
mideyle namaz kılamam. Resmen uyur kalırım namazda. Hem zaten şöyle bir etrafa
baktığımda benim yemek yemeyi düşündüğüm büfenin önü tıklım tıklım. Yani benim
orada yemek yemem mümkün değil. ‘’Namazdan sonra tenhalaşır.’’ Düşüncesiyle
daldım Osman Ağa Camiine.
Saat 17.13 de ezan okunmaya başladı. Canım ciğerim müezzin ben içimden ‘’ Hocam
çabuk, açlıktan geberiyorum.’’ Dedikçe uzattı da uzattı ezanı ve bitirdiğinde
saate baktım tam 17.20. Yani ezan tam yedi dakika sürmüştü.
Camide bir vatandaşın telefonunun çalması, benim az kalsın müziğin ritmine uyup ‘’
Tey tey teyy’’ Diyerekten havaya girmek üzere olmam faslını atlıyorum. Kazasız
belasız bitirdik namazı ve camiden çıktım.
Hemen balıkçıların tezgah açtığı sokağın başındaki büfeye yöneldim ama orada bir
şeyler yemem mümkün değil. Öylesine bir kuyruk var ki sanırsın zavallı İstanbul
kıtlıktan çıkmış.
‘’Neyse, biraz daha pahalı olan bir sürü yer var. Birine çöker bir güzel
doyururum karnımı.’’ Diye düşünüyor ve az aşağıdaki makarnacıya doğru
ilerliyorum. Hay Allah’ım ya...Makarnacı da tıklım tıklım. Evde annesine ‘’ Ya
anne yine mi makarna? Bıktık her gün makarna yemekten’’ Diyen ne kadar genç kız
ve delikanlı varsa makarnacıda olduğu gibi ‘’ Ulan hanım sen makarnadan başka
yemek bilmez misin?’’ Diye zavallı zevcesini rencide eden ne kadar beyefendi ve
dahi kocaları tarafından rencide edilen ne kadar kadın varsa onlar da
makarnacıda...Hatta yetmişlik, seksenlik dedeler bile çökmüşler makarnaya.
‘’ Ulan anasını satayım, ben de hiç yemediğim bir halt yiyim bari. Gidip bir
midyeciye çökeyim’’ Dedim, ne mümkün efendim, midyeci, pideci, hamburgerci,
börekçi velhasılıkelam yiyecek ile ilgili hangi dükkan varsa silme komple dolu.
Hiç birinde boş masa bulup çökmek mümkün değil. Yahu bunca yiyecek-içeceğin
içinde resmen Victor Hügo’nun sefilleri gibi açlıktan gebereceğim.
Bugün tatidi ya, Bizim İstanbul halkı sanırsın komple Kadıköy’e inmiş. Herkes
yiyor, yiyor, yiyor...Sanırsın bu dünyada insanoğlunun yapabileceği başka bir
aktivite yok. Sadece yemekle de kalmıyor. O kahveci dükkanları var ya, onlar
tıklım tıklım dolu. Barlar tıklım tıklım. Özellikle bira, su niyetine içiliyor.
Yok böyle olmayacaktı. En azından simit çayla karnımı doyurabilirdim. Hemen
Simit Sarayına yöneldim. Allah’ım ya Rabbim Simit Sarayı da gırtlağına kadar dolu.
Yapacak tek bir şey kalmıştı. Yolun karşısına geçip Bilgisayarcıların olduğu
sokaktaki ucuzcu tavuk- ekmek, döner, sucuklu yumurtacıları yoklamak. İnşallah
orada bir yer bulabilirdim.
Neyse efendim o kısımda Allah'tan sokağa atılmış masalardan birinde boş bir
sandalye bulup ciğerlerimde kalan son nefesi tüketerek bağırdım ‘’ Çok acil bir
pilav üstü tavuk döner ve kola’’
İki dakika içinde nevalem önümdeydi. Sağ yanımda, sol yanımda ve önümde oturan
bayanların şaşkın bakışları arasında avını parçalayan bir aslan gibi
homurtularla daldım Allah ne verdiyse. Çiğnemeden yutuyorum. Yok yok yanlış
anlaşılmasın. Çok aç olduğumdan değil çiğnemeden yutmam. Protez dişleri evde
unutmuşum yine. Mecburen çiğnemeden yutuyorum. Aksi gibi tam karşımda cam var
ve ben kendimi camdan görüyorum. Görüntüm resmen hem korkunç ve ürkütücü hem de
çok iğrenç. Evde bizimkilerden biri öyle yemek yese ‘’ Kalk lan sofradan
hayvan. O nasıl yemek yemek öyle’’ Diye kovarım
Oh beee, kanıma kan, canıma can geldi. Rabbim hiç bir kulunu açlıkla terbiye
etmesin.Özellikle de beni.
Efendim buraya kadar yazdıklarımın tabii ki çocuklu bayanlara yer vermeme konusuyla bir
ilgisi yok. Zaten o fasıl dönüşte oldu.
Yan tarafımda oturmuş olan turist bayanın bana bakıp bakıp ‘’ Oh my God ! Oh my God’’
Demesine aldırmadan tabağımda kalan ve çatala bir türlü alamadığım bir iki
pirinç tanesini de elimle alıp mideye attıktan ve dahi yağlı ağzımı elimin
tersiyle sildikten sonra elimi de pantolonum vasıtasıyla yağdan arındırdıktan ve
üzerine bir de bol dumanlı, bol kokulu tütün cigarımı tellendirdikten sonra
artık dönüşe geçebilirdim.
Belediye otobüsü ile Söğütlüçeşme Metrobüse geldim ve başladık 34 AS yani
Söğütlüçeşme- Avcılar Metrobüsü beklemeye. İllevelakin sanki bana inat tam on
tane 34 Z ( Yani Söğütlüçeşme-Zincirlikuyu ) Geldi de ancak ondan sonra bir
tane 34 AS geldi.
İlk gelen 34 As a binemedim, daha sonra gelene de binemedimi Derken üçüncüye
bindim, yanıma da 18-19 yaşlarında bir kız oturdu. O da benimle sırada beklemişti.
Metrobüs hareket etti ve tabii ki her durakta doldukça doldu.
Bu minval üzere Okmeydanı'na kadar geldik. Orada pek çok inen olduğu gibi pek
çok da binen oldu. Binenlerden bir grup da dört çocuklu bir aile idi.
Aileye dikkat ettim. Kadın oldukça güzel bir hatun, kocası ise tipsizlikten
kesin müeebbet yer. Hani aşkın gözü kördür derler ya tam bunlar için uymuştu.
Haliyle tipsiz herif bulunca güzeller güzeli hatunu fazladan mesai yapıp
çocukları ardı ardına sıralamıştı besbelli.
Dört çocuğun büyüğü erkek ve 12 yaşlarında, diğerleri kız..Biri 10-11
Yaşlarında, biri 7-8 yaşlarında, en küçükleri de en fazla üç yaşında bir
bebek...
Yanımda oturan kıza ‘’ Evladım çocuklu bayana bir yer versen?’’ dedim. Kız
yüzüme baktı ‘’ Ben başkalarına yer vermek için mi durakta yarım saat ayakta
sıra bekledim.’’ Eh, kız pek de haksız
sayılmazdı. Gerçekten o da benimle birlikte yarım saat sıra beklemişti. Fazla
üstelemedim. Neticede kucağındaki bebekle ayakta duran kadının da ‘’ Müsaade
etseniz de ben otursam.’’ Diye bir talebi olmamıştı.
Bir müddet daha yol aldık ve yanımdaki kız Ayvansaray’da indi. Onun inmesiyle
birlikte kucağında çocuk olan bayanın oturmasını bekliyorum ama o da ne? Kadın
on iki yaşındaki oğlunu oturttu benim yanıma. Kendisi ayakta, kucağında da
bebek...Tepemin tası attı ama sesim çıkmadı yine.
Az daha gittik, arkamdaki sıradan bir yer boşaldı. Kadın oğluna ‘’Sen arkaya
geç otur ‘’ Dedi. Oğlan arkaya geçerken iki kızını yanıma oturttu. Kendisi yine
kucağında bebekle ayakta. Artık dayanamadım.
-Hanımefendi yanlış yapıyorsunuz. En azından oğlunuz ayakta gidebilir. Siz
böyle yaparak çocuklarınızı ileride yaşlı, kucağında çocuk olan insanlara yer
vermeyen saygısız bir evlat olarak yetiştirdiğiniz farkında mısınız?
Kadının kocası hiiiç müdahil olmuyor olaya. Kadın ters ters baktı yüzüme.
-Çocuklarımı nasıl yetiştireceğimi senden mi öğreneceğim?
Daha da tepemin tası attı.
-Benden öğrenmeniz şart değil. Ama mutlak surette birilerinden öğrenmeniz
gerekir. Bir yer boşaldı, iki tane daha küçük yaşta kızınız olduğu halde en
büyükleri olan oğlunuzu oturttunuz. Bir yer daha boşaldı kızlarınızı
oturttunuz. Oysa onların hepsi bu koltukların önünde de oturabilirlerdi.
Buradaki insanlar nezaket gösterip siz oturun diye oturmadılar ama siz
kucağınızda bebek olduğu halde ayakta durdunuz. Bu yaptığınız iyi bir annelik
örneği değil.
Kadın yine aynı havada.
-Size ne beyefendi? Siz ne hakla karışıyorsunuz benim nasıl çocuk
yetiştirdiğime veya yetiştireceğime. Bulmuşsunuz bir yer oturmanıza bakın ve
üzerinize vazife olmayan işlere de burnunuzu sokmayın.
Daha da öfkelendim artık.
- Haaa anladım. Basur var. Oturamıyorsunuz. Afedersiniz. Anlayamamıştım.
Kadın anlamadı Allah’tan, yoksa kızılca kıyamet kopardı sanırım.
Metrobüs yolcuları gülmekten karınlarını tutarken çok şükür başka bir vukuat
olmadan sağ salim Avcılar’a vasıl olduk. Ama ne var biliyor musunuz? Bu
davranış şekli maalesef son zamanlarda bir hayli yaygınlaştı. Yani bugün
metrobüste yaşadığım bu olay ilk kez yaşadığım bir olay değildi. Kendisine yer
verilen anneler nedense kendileri oturacaklarına kazık kadar olan evlatlarını
oturtuyorlar ve kendileri ayakta yolculuk ediyorlar. O bakımdan ben de diyorum
ki:’’Sakın ola çocuklu kadınlara ( Bebekli değil, çocuklu...) asla yer
vermeyin.’’
NOT: Yukarıdaki fotoğraf aslında eski bir fotoğraf zaten dikkat ederseniz bu
fotoğrafta dişlerim var. Ben genelde önüme pasta konunca işte böyle bir şeye
dönüşürüm. Bugün yemek yerken de aynen böyle bir yaratığa dönüşmüştüm işte.
(
Toplu Taşıma Araçlarında Çocuklu Kadınlara Asla Yer Vermeyin. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
16.07.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.