Tekerrür Eden Tarih 24.bölüm—diriliş(!) Sultan Mehmet Reşat Han... El Muzaffer D
TEKERRÜR EDEN TARİH 24.BÖLÜM—DİRİLİŞ(!) SULTAN
MEHMET REŞAT HAN... EL MUZAFFER DAİMA
27 Nisan 1909 da Osmanlı tahtına oturan V. Mehmet Reşat’ın kılıç kuşanma
merasimi 10 Haziran 1909 da gerçekleşti.
Kılıç kuşanma eski bir Osmanlı geleneğiydi ve tahta geçen her padişah Eyüp
ilçesindeki Eyüp Sultan’ın ( Ebu Eyub el Ensari Hz.) Türbesini ziyaret ettikten
sonra Topkapı Sarayında bulunan Dört Halifeden birinin kılıcı ( Genelde Hz.
Osman’ın kılıcı...Çünkü bu kılıcın üzerinde Kayı boyu tamgası vardır. [Bu
kılıcı yapan usta bir Türktür. ] ) beline şeyhülislam tarafından takılır, dualar
edilir, halka para dağıtılırdı.( Cülus töreninden ayrı bir törendi bu. Cülus
töreni 27 Nisanda yapılmıştı zaten.) Böylece bir yerde sultanın sultanlığı
meşruiyet kazanmış olurdu.
V. Mehmet Reşat bu törenden sonra dedeleri olan Osmanlı Padişahlarının
kabirlerini ziyaret etti, dualar okudu ama dedelerinden III. Mehmet’in Sultanahmet semtindeki kabrine gitmedi. ‘’
Ben çocuk katili bir adamın kabrini ziyaret etmek istemiyorum.’’ Dedi. Evet, III.Mehmet
gerçekten de tahta çıkar çıkmaz on dokuz şehzadeyi boğdurmuş bir padişahtı ve
şehzadelerin içinde çocuklar hatta kundakta bebekler bile vardı.
Artık tahtın sahibiydi V. Mehmet Reşat, dolayısıyla da icraatlara
başlayabilirdi. İlk icraat olarak Yıldız Sarayından Dolmabahçe Sarayına
taşındı. Bu taşınma esnasında sarayın elektrik tesisatı, lambalar, avizeler,
kalorifer tesisatı değiştirildi lakin Padişah ampülü de kaloriferi de
sevmemişti. O yine akşamları gaz lambası ışığında oturuyor, ısınmak için de
soba kullanıyordu.
Hemen peşinden Cuma namazlarını ve haliyle Cuma selamlığını artık sadece
Yıldız- Hamidiye Camiinde değil, İstanbul’un muhtelif selatin camilerinde
gerçekleştireceğini duyurdu ve öyle de yaptı. Cuma selamlığına giderken
arabasında yanında hep Ahmet Muhtar Paşa vardı.
Bu iki icraatı dışında V. Mehmet Reşat’ın bizzat kendisinin yaptığı iki icraatı
daha vardı. Bunlardan birincisi İstanbul’da hızla artan alkol tüketimine karşı
bir önlem olarak kurulan Hilal-i Ahdar Cemiyetini ( Yeşilay ) olabildiğince
desteklemek, ( Hatta kurucusudur denilebilir. ) ikincisi ise ülkede ilk izci
teşkilatını kurmaktı. Zaten ondan daha
fazlasını beklemek de mümkün değildi. Zira İttihat ve Terakki onun kendi adı
olan Reşat’ı saltanat adı olarak kullanmasına bile müsaade etmemişti. Resmiyette
adı Mehmed-i Hamis ( V. Mehmet ) olacaktı. Velhasılıkelam V. Mehmet
iktidardaydı ama asla muktedir değildi.
II. Abdülhamit, özellikle de Çırağan baskınından sonra benzeri bir olay
yaşanmasın diye kardeşi Mehmet Reşat’a Dolmabahçe Sarayında adeta hapis hayatı
yaşatmış, birazcık dışarı çıkacak olsa peşine onlarca hafiye taktırmıştı. Öyle
ki Beyoğlu’nda sık sık uğradığı terzi, devam ettiği Mevlevihane bile nice
sorgulardan geçmişti. İşte bu sebeple Mehmet Reşat, otuz üç sene boyunca sultan
olup şöyle derinden bir ‘’Ohhhh’’ Diyeceği günlerin özlemini çekmişti. Bu
yüzden onun dahi II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi hususunda İngilizlerle işbirliğinde
olduğu yönünde söylentiler mevcuttur.
Abisinin baskılarından kurtulup saltanatın keyfini süreceğini zanneden Mehmet
Reşat, tahta oturduktan sonra işlerin hiç de umduğu gibi olmadığını,
olamayacağını gördüğünde ise iş işten geçmişti.
Tahta çıkışında ilk iş olarak 31 Mart İsyanı ile ilgili olarak idam cezasına
çarptırılanların hiç birisinin idamını onaylamayacağını bildirdi ama kısa bir
müddet sonra artık önüne konan her belgeyi hiç bir itiraz şerhi koymadan
imzalayan bir evrak memurundan farksızdı. Yine de onu avuçlarının içine almış
olan İttihatçılar bu çok çok sevdikleri(!) padişaha olan sevgilerini tüm
Osmanlı halkı görsün diye onun adına Reşat Altınları bastırdılar, ( Ki halen
kullanılmaktadır bu altınlar.) Anadolu’da pek çok yerleşim yerinin adını ‘’
Reşadiye ‘’ olarak değiştirdiler.
V. Mehmet Reşat tahta çıktıktan kısa bir süre sonra 1910 yılında Arnavutluk
karıştı. Arnavutlar, Devletten açık açık, Latin harflerine geçmek, kendi
anadillerinde eğitim, önemli devlet görevlerine Arnavutların atanması, daha da
ileri giderek resmen özerklik talep etmişlerdi. Devletin bu istekleri kabul
etmesi ise düşünelemezdi bile...
Aslında devlet bu başkaldırının öyle fazla uzun sürmeyeceğini, Müslüman olan
Arnavutların devletten yana olacaklarını düşünüyordu. O bakımdan da ilk anlarda
başkaldırıyı önlemek için nasihat heyetleri filan göndermeyi düşündüyse de
Müslüman Arnavutların da isyanı desteklediklerini görünce büyük bir şaşkınlık
yaşadı ve işin garibi ilk ayaklananlar Müslüman Arnavutlardı.
Hrıstiyan Arnavutların yaydıkları hükumetin namaz, oruç ve sakal gibi
mukaddesattan dahi vergi alacağı gibi söylentiler isyancıları galeyana getirmiş
1910 yılında Müslüman Arnavutlar ayaklanmışlardı.
Mahmut Şevket Paşa büyük bir hızla Arnavutluk üzerine yürüdü, üç aylık bir
çatışmadan sonra 1911 yılı başlarında isyanı bastırdı.Arnavut ulusal örgütleri
ve okulları kapatıldı. Basına yasak getirildi. Örgütlerin lider kadrosu ve
isyanlarda önayak olanlar mahkûm edildiler.
Şiddet politikası isyancılara yenilerinin katılmasından başka bir işe
yaramadığı gibi, üzerlerine ordu gönderen devlete ve padişaha karşı vatandaşın
güveninin sarsılmasına yol açtı. Zira bu hareket, Balkanlarda Türklerin
beraberce hareket edebileceği tek kavim olan Arnavutların gözden çıkarıldığı
şeklinde yorumlanmıştı. Yaptığı yanlışı kısa sürede anlayan İttihat ve Terakki
yönetimi, Arnavutların gönlünü almak ve Makedonya ile diğer bölgelerdeki
unsurları devlete ısındırmak için Sultan Mehmed Reşad’ı üç hafta sürecek Rumeli
seyahatine çıkardı.
Padişah Mehmet Reşat o sıralarda 67 yaşındaydı ve ileri derecede prostattan
rahatsızdı ama buna mukabil kendisine bu teklif gelince seve seve kabul
etmişti. Zira gezmeyi, halkın içine karışmayı, onların dertlerini bizzat
kendilerinden dinlemeyi seviyordu. Nitekim abisi II. Abdülhamit sadece Hereke
dokuma fabrikasını görmek için bir kaç saatliğine İstanbuldan ayrılmış bir
padişah olmasına karşın V. Mehmet Reşat daha saltanatının beşinci ayında
Bursa,Yalova daha donra da İzmit, Adapazarı gibi vilayetlere gitmişti.
Padişah, oldukça yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde 5 Haziran 1911 de
İstanbul’dan hareket etti. Padişaha suikast yapılabilebileceği yönündeki
istihbaratlar yüzünden Mehmet Reşat’ın bu seyahati adeta Osmanlı Padişahı,
ordusunu toplamış ve ordusunun başında Balkanlarda bir sefere çıkmış havasını
yansıtıyordu zira Amasya, Trabzon, Sivas ve Ankara’daki askeri birliklerin önemli
bir bölümü dahi bu geziye ( sefere ) katılmışlardı.
5 Haziran 1911 de aynen sefere çıkan bir padişah gibi uğurlandı İstanbuldan,
Padişah Mehmet Reşat... Bu gezide kendisi Barbaros gemisinde yolculuk ederken
maiyeti Gülcemal ve Mesudiye Zırhlısı ile peşi sıra geliyordu. Ayrıca
donanmanın pek çok savaş gemisi de İstanbul’dan yola çıkmıştı. Bu geziye ayrıca Osmanlı topraklarında yayın
yapan bütün gazetelerin muhabirleri ile başta Le Temps olmak üzere yabancı
gazetelerin muhabirlerinin katılmasına da izin verilmişti.
Avrupa olayı şaşkınlıkla izliyordu. Çünkü çok çok uzun zamandır ( Sultan Mehmet
Reşat’ın hiç sevmediği III. Mehmet’den bu yana ) hiç bir Osmanlı Padişahı
Balkan topraklarına adım atmamıştı. Hele hele de böylesine karışıklıkların
yaşandığı, Balkan topraklarının cadı kazanı olduğu böyle bir dönemde Padişahın
adeta sefer-i hümayûn ilan etmiş gibi
bir tavırla Balkan topraklarına gitmesi büyük kuşkulara neden olmuştu. Ne
oluyordu? Ölmesi an meselesi olan hasta adam diriliyor muydu yoksa?
İstanbul’dan yola çıkan padişah ve maiyetinin ilk durağı Çanakkale oldu. Burada
Süleyman Paşa ve Yazıcade Türbelerini ziyaret edip fatiha ve dua okuyan
padişah, borçlu insanlara borçlarını ödemek ve okullara talebeler için kullanılması
amacıyla paralar dağıttıktan sonra yola devam edildi ve 7 Haziranda Selanik
limanına vasıl olundu.
Mehmet Reşat Selanik’de abisi II. Abdülhamit’i ziyaret etmedi. Bunun pek çok
sebebi olabilir elbette ama sanırım Dolmabahçe Sarayı ile Yıldız Sarayı arası
sadece iki kilometre olduğu halde tam on dokuz sene boyunca bir kez bile yüz
yüze gelmediği abisine ‘’ Her şey sırayla’’ Mesajı vermek istedi. Ama yine de
II. Ordu Müfettişi Hadi Paşayı ona göndermiş ve paşaya ‘’ Sakın onun yanında
benden Zât-ı şahane diye bahsetme. Kısaca biraderiniz de, ellerinden öptüğümü
bildir.’’ Diyecek kadar kibar ve nazik olmuştur.
Mehmet Reşat Selanik dışında Manastır, Üsküp, Priştine gibi şehirleri tek tek
dolaştı, halkın içine karıştı, sorunlarını bizzat kendi ağızlarından dinledi.
İnsanlara bol bol para dağıtılıyor, hediyeler veriliyordu. Hatta hazine bu
konuda bayağı zorlanmıştı. Balkanlarda elimizde avucumuzda kalan toprakların
halkını tekrar devlete kazandırmak için ‘’ İsyancının kafasını ez’’ Taktiği
yerine ‘’İsyancının gönlünü kazan ‘’ Taktiği uygulanıyordu. Yani İttihat ve
Terakki, padişah aracılığı ile bir açılım yapıyordu kendince.
Balkanlarda bulunan yabancı devletlerin elçiliklerinden Padişaha tebrik telgrafları,
teşekkür mesajları giderken aynı elçiliklerden temsil ettikleri devletlere
‘’Tehlike ! ‘’ mesajları gitmekteydi çünkü sadece Balkan topraklarında bile
olsa halkın devletle bütünleşmesi bu topraklarda emelleri olanlar için
tehlikeydi. Sadece Avusturya hakimiyetinde yaşayan Bosna’dan 200.000 İnsanın
meşru ya da kaçak yollarla Padişahı görmek için Selanik’e doğru yola çıktığı
söyleniyordu.
Görüntü aslında çok güzeldi. Sanki sadece Avusturya üzerine on üç sefer yapmış
olan Kanuni Sultan Süleyman dirilmiş ve
ordusunun başında sefere çıkmıştı. Avrupayı heyecanlandıran, daha doğrusu
telaşlandıran da buydu. Osmanlının dirilmesi demek kendilerinin mahvı demekti.
Sultan Reşat Selanik, Üsküp, Priştine ve Manastır’da İttihat ve
Terakki’nin yaptırdıkları Abide-i
Hürriyet anıtlarının temellerini attı, açılışlarını yaptı.Hatta Manastırdaki
Abide-i Hürriyet anıtının yapımında bizzat kendi elleriyle tuğla taşıyıp harç
koyarak çalıştı.( Bu anıtlardan biri de daha sonra İstanbul’da yaptırıldı.) Fakat
bu gezinin can alıcı noktası Kosova idi. Dosta, düşmana verilecek en can alıcı
mesaj Osmanlılara Avrupanın kapılarını açmış olan Kosova Savaşının yapıldığı
meydanda verilecekti. Yerli ve yabancı basının,tüm casus ve ajanların gözü
kulağı Kosova’da verilecek mesajlardaydı.
Kosova Savaşında Murad-ı Hüdavendigar’ın şehit edildiği noktada bulunan Meşhed-i
Hüdavendigar’da ( Meşhed-i Hüdavendigar I. Murat’ın Kosova Savaşında şehit
edildikten sonra iç organlarının çıkarılıp gömüldüğü yerdir. Naaşı daha sonra
Bursa’ya defnedilmiştir. ) 16 Haziran 1911 de o güne kadar Balkan topraklarının görmediği kalabalık bir
topluluk Cuma namazı için birikmişti. Bu namaza katılanların sayısı gerek
İttihat ve Terakki yanlısı, gerekse muhalif basına göre 300.000 idi. İngiliz
elçisi ise 80.000 civarında insanın alanı doldurduğunu yazıyordu. Günün yerli
ve yabancı bütün gazeteleri neredeyse sadece bu olayı yazıyordu.
Kosova meydanında böylesine büyük bir kalabalıkla Cuma namazı kılınacak olması Avrupa’yı
oldukça heyecanlandırsa da yapılan konuşmaların daha ziyade kardeşlik, padişaha ve meşrutiyete bağlılık
üzeine olması, kan davalarına son verilmesinin istenmesi, daha önce isyan edenlerin
bağışlandığının duyurulması ve fakir fukaraya para dağıtmaktan öte gitmediğini
ve dahi kendileriyle ilgili tek kelime edilmediğini gören Avrupa derin bir
nefes aldı. Sultan Mehmet Reşat’ın Nutku ‘’ Kardeşlerim ‘’ Diye başlıyor ve
daha ziyade Arnavutlara hitap ediyordu. Gerek padişahın, gerekse diğer devlet
ricalinin nutuklarında da ‘’ Ey
İngiltere, Ey Fransa, Ey Rusya ‘’ Diye başlayan bir hitap yoktu. Hele de
Sultan Süleyman’ın Fransa Kralına yazdığı mektuptaki gibi ‘’ Ben ki sultan-ı
selatin...Zıllullah-ı fil arzeyn ( Yeryüzünde ve gök yüzünde Allah’ın gölgesi )
...Şu, şu, şu ülkelerin sultanı...’’ Gibi bir ifade asla yoktu. O halde
korkulacak bir şey de yoktu.
Osmanlı’nın dirildiği filan yoktu. Son zamanlarında biraz ‘’Ayranı yok içmeye,
faytonla gider çeşmeye.’’ Olayı yaşamak istemişti. Sekarat halindeki rahmetli
adaylarında olur ya hani ölmeden bir kaç gün önce birden bir canlılık, iyiye doğru
gidiş, hatta ‘’ Kefeni yırttı’’ Dersiniz ya, işte öyle bir şeydi Osmanlı’nın
1911 Haziranında yaşadıkları.
Kosova meydanında 300.000 Kişi ile Cuma namazı kılınmış olsa da ne Mehmet Reşat,
I. Murat idi, ne de Osmanlı ordusu I. Murat’ın ordusuydu...
Her ne kadar gerek padişahın, gerek diğer devlet ricalinin nutuklarıyla ‘’
Padişahım çok yaşa ‘’ Diye sloganlar atılmış ise bu gerçekten de sekarat
öncesindeki o son bir iki günlük iyi olma haliydi. Avrupa bunun bir diriliş
olmadığını çok çabuk kavradı. İttihat ve Terakki ise çok daha önceden biliyordu
ama halka umut aşılamak için başka da bir seçeneği yoktu.Bilmeyen sadece
çiftinde çubuğunda, günlük nafakasının peşinde koşup ülke siyaseti hakkında bir
bilgisi olmayan insanlardı. Onlar Padişah V. Mehmet idaresinde Osmanlı
Devleti’nin yeniden dirildiğini, Sultan Süleyman dönemlerinin yeniden geri
geleceğini, hatta geldiğini düşünüyorlardı ama bu da fazla uzun sürmeyecekti.
Önce Trablusgarp Savaşının, o bitmeden Balkan Savaşının, Balkan Savaşlarının
yaraları sarılmadan I. Dünya savaşının patlak vereceği günler çok da uzak
değildi. Devlet-i Âliye freni boşalmış kamyon misali yokuş aşağı gidiyordu. Neye
toslayacağı, bu gidişin nasıl bir felaketle sonuçlanacağı ise o an için meçhuldü.
Devam edecek...
RESİMLER:
1- 2- Priştine Tren İstasyonunda Padişah Mehmet Reşat’ın gelmesini bekleyen
halk.
3- Kosova Meşhed-i Hüdavendigar Türbesinin Sultan Mehmet Reşat’ın Rumeli gezisi esnasındaki durumu.
4- 16 Haziran 1911 de Cuma namazı için Meşhed-i Hüdavendigarda toplanmaya başlayan
halk.
5-Meşhed-i Hüdavendigar yakınında padişah Mehmet Reşat’ın 19.000 altın lira
bağışı ile temelleri atılan medresenin temel atma töreni.
6-Meşhed-i Hüdavendigarın günümüzdeki durumu.
(
Tekerrür Eden Tarih 24.bölüm—diriliş(!) Sultan Mehmet Reşat Han... El Muzaffer D başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
26.07.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.