Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 22.08.2019
Okunma Sayısı : 1331
Yorum Sayısı : 8
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ON BİNLERCE KARAMANLIYI NİÇİN YURT DIŞINA SÜRDÜ?

Yazının başlığını okuyunca konuyu bilmeyen okurlar mutlaka şaşırmış, hatta öfkelenmişlerdir. Öyle ya devletimiz bugün itibariyle 3,5 Milyon Suriyeliyi ülkemizde barındırırken neden on binlerce(Hatta bir milyon diyen kaynaklar da varır.) Karamanlıyı  yurt dışına sürsün ki? 

Efendim konu biraz karışık. Elimden geldiği kadarıyla anlatmaya çalışacağım.

Her şeyden önce Karamanlı dediğim zaman ne bugünkü Karaman ilimizi  ne de geçmişte aynı yörede hüküm sürmüş olan Karamanoğulları Beyliğinin soyundan gelme Türkleri kast ediyorum.

Aslında kastettiğim insanlar bana göre Türk olsalar da o konu da karışıktır biraz. Buna yazıyı okuduktan sonra sizler karar verirsiniz artık. Zira tarihi kayıtların bazılarına göre yazımıza konu olan Karamanlılar Türktür, bazı kayıtlara göre ise Grek kökenlidirler. Yani Rumdurlar.

O halde işe Türkçe konuşan, Türkçe dua eden ama Türklerin çoğunluğu gibi Müslüman değil Ortodoks-Hrıstiyan olan, Türkçeyi, Yunan alfabesiyle yazan ama tek kelime Yunanca bilmeyen Karamanlıların kim oldukları ya da olabilecekleri ile başlayalım.

Osmanlı kaynaklarında Ortodoks- Hrıstiyanlara genelde '' Ortodoks Milleti'' dendiği halde Karamanlılar '' Zımmıyan-ı Karaman '' adıyla ayrı bir grup olarak ele alınmıştır. Yani Osmanlılara göre de diğer Ortodoks Hrıstiyanlardan farklıdırlar. Ancak Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinden anladığımız kadarıyla bunlar devlete haraç denen vergiyi ödediklerine göre devlet bunlara diğer azınlıklardan farklı bir statü vermemiştir.

Yunan Tarihçilerine göre Karamanlılar antik dönemden beri Anadolu'da yaşayan, Bizans İmparatorluğu döneminde ise Hrıstiyanlığı kabul etmiş olan Yunan kökenlilerdi. Bunlar, Türklerin Anadolu'ya yerleşmesini müteakip dinlerini ve yazılarını değiştirmeseler de ana dillerini zamanla unuttular.

Türk tarihçilerine göre ise Karamanlılar,Anadolu’da yaşayan Hititler, Kumuklar, Kumanlar ve Urartular gibi ‘Türk’ kavimlerinden gelmekteydi. Bizans döneminde Hrıstiyanlaşmış, zamanla dinlerini ve yazılarını unutmasalar da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dillerini unutmuşlardı.

Fuat Köprülü ise Karamanlıların Selçuklulardan önce Anadolu'ya gelip yerleşen Hrıstiyan Oğuz Türkleri ile Malazgirt Savaşından sonra Hrıstiyanlığı kabul etmiş Selçuklu Türkleri olduğunu iddia etmiştir. Nitekim Malazgirt Savaşında Bizans ordusunda görev alan ( Savaş sırasında çoğu Türk tarafına geçmiştir ) Peçenek, Uz, Kuman Türklerinin Hrıstiyan olduğu, hatta Osmanlı Devletinin kuruluş aşamasında Bizans'ın Harmankaya tekfuru olan Mihail Koses'in ( Daha sonra  Müslüman olur ve Köse Mihal olarak anılır.) evveliyatında Hrıstiyan bir Türk olduğu da bilinen bir gerçektir. Ayrıca gerek Selçuklu, gerek kuruluş dönemlerinde Osmanlı ordusunda ''Türkopol'' Denen Hrıstiyan Türklerin varlığı da bilinen bir başka gerçektir. İşte bunlara topluca Karamanlılar denmiştir. 

Peki bu Karamanlılar nerelerde yaşamışlardır?

En yoğun olarak yaşadıkları yerler Kapadokya bölgesi olmakla beraber Batı Anadolu sahilleri ve Kuzeydoğu Karadeniz Bölgesi hariç Anadolu'nun her yerinde yaşamışlardır. Çoğunlukla eski Karamanoğulları Beyliğinin topraklarında yaşadıklarından olsa gerek bunlara Karamanlılar denmiştir. 

Bir soru daha. Karamanlılar kendilerini nasıl tanımlıyorlar peki?

1896'da yayınlanan ‘‘Kayseria Metropolitleri ve Málumat-ı Mütenevvia’’ isimli şiir kitabında yer alan bir dörtlük ile bu soruya cevap vermeye çalışalım: ( Bu bir ağıttır.)

Gerçi Rum isek de, Rumca bilmez Türkçe söyleriz. 
Ne Türkçe yazar, okuruz ne de Rumca söyleriz. 
Öyle bir mahludi [*]hatt-ı tarikatımız [**] vardır. 
Hurufumuz [***]Yunanice, Türkçe meram eyleriz...

[*]Mahludi:Karışık 
[**] Hatt-ı Tarik: Yazı şekli
[***] Huruf: Harfler

Evet, dörtlükte de görüldüğü gibi Karamanlılar '' Gerçi Rum isek de '' Demek suretiyle kendilerini Rum olarak gördüklerini ifade ediyorlar. O halde bu insanlara Rum diyebilir miyiz?

Yukarıda da belirttiğim gibi oldukça karışık bir durumdur bu. Yukarıdaki dörtlüğe bakacak olursak Karamanlılar Rum olduklarını kabul ediyorlar. Ama 1922 yılında bağımsız Türk Ortodoks Kilisesini Kurmuş olan ve Mustafa Kemal'in '' Eftim Baba'' Diye hürmet ve saygı gösterdiği Yozgat'lı Papa Eftim yani soyadı kanununa kadarki gerçek adıyla Pavlos Karahisaridis ( Daha sonra Zeki Erenerol İsmini almıştır.) Kendisine '' Türk dostu papa '' Diyenlere şöyle tepki gösterir: '' Ben Türk dostu değilim. Türk oğlu Türküm''

Mustafa Kemal Atatürk'ün '' Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir'' Diyerek övdüğü  ve bu sözleri mezar taşında yazan Papa Eftim ve onun gibi düşünen Karamanlılara '' Türk değillerdir '' Demek mümkün müdür? Elbette değildir ama.

Ama?

Ama maalesef Papa Eftim haricinde ne kadar  Karamanlı Ortodoks Türk varsa bu ülkeden Yunanistan'a sürgün edilmişlerdir. Hem de Atatürk'ün Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü'nün başbakan olduğu yıllarda...Tam olarak 1923-1924  ve 1925 Yıllarında...

****

Milli Mücadele Yıllarında Mustafa Kemal  Fener Rum Patrikhanesi hakkında şöyle diyordu:

 "Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebeb olan Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir." 

( 20 Ocak 1923- Hakimiyet-i Milliye Gazetesi---Nutukta da bu ifadeleri görmemiz mümkündür. )

Evet, 1923 ün 20 Ocak günü bunları söylüyordu Mustafa Kemal Atatürk. 

Peki sadece on gün sonra ne oldu?

Sadece on gün sonra yani 30 Ocak 1923 de Lozan'da ( Lozan Antlaşması imzalanmadan önce görüşmeler sürerken )  Türkiye ve Yunanistan arasında bir mübadele ( Karşılıklı değiş tokuş ) Protokolü imzalandı. Toplam 19 Maddeden oluşan bu protokolde özetle şunlar  söyleniyordu:

MADDE: 1
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.

MADDE: 2
Birinci Maddede öngörülen mübadele:

a) İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini);
b) Batı Trakya’da oturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır.

Lozan Antlaşması ile de şu şekilde perçinleniyordu  bu mübadele protokolü:

Madde 142 — Yunanistan ile Türkiye arasında Rum ve Türk nüfus mübadelesine ilişkin 30 Ocak 1923 günü yapılan özel Sözleşme, bu iki Bağıtlı Yüksek Taraf arasında, işbu Andlaşmanın bir parçası imiş gibi, onun güç ve değerinde olacaktır.

Bu protokolden ve Lozan Antlaşmasından sonra Karamanlı Ortodokslar feryat ettiler.

Mübadele görüşmeleri yapıldığı sırada Anadolu’da Ortodoksluk Sadası gazetesinin 14. sayısında şu satırlar yayınlandı: 

“İşte, ırken, lisanen, adeten Türk, diyaneten Ortodoks olan biz Türk Ortodoksları, Türklüğünden hiçbir kimse iştibah( Şüphe ) edemeyeceğinden gerek ekaliyet(Azınlık), gerek mübadele hususatının bizlere şumulü olamayacağı emir-i tabi bulunduğunu Avrupa bilmelidir.” 

Bunları söylediler, mübadele edilmeyecekleri düşüncesini aktardılar, ve defalarca müracaatlarda bulundular ama nafile... Mübadeleden, yani Yunanistan'a sürülmekten kurtulamadılar.  Çünkü protokolde Milliyet=Din olarak ifade edilmişti. Bu sebeple '' Biz Türk'üz, Türkçeden başka dil bilmeyiz'' Deseler de, Milli Mücadelede Hrıstiyan Rum haçının karşısına  Hrıstiyan-Ortodoks Türk haçı olarak çıkıp Milli Mücadelenin ve Kuvay-i Milliyenin yanında yer almış olsalar da Karamanlı Ortodokslar Yunanistan'a sürüldükleri gibi pek çok Müslüman olmayan Türk ( Mesela Gagavuzlar ) Yunanistan'a '' Biz Türk'üz, bizi ana vatanımıza gönderin.'' Diye yalvarmalarına rağmen antlaşma gereğince Türkiye'ye gönderilemediler. 

İşte bu sürgünden sadece ve sadece Mustafa Kemal'in '' Baba Eftim'' Dediği Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesinin kurucusu olan Papa Eftim, Yine Mustafa Kemal'in  özel girişimleri sayesinde kurtuldu. Kurtulmasına kurtuldu ama uzun süre cemaati olmayan bir papa olarak yaşadı. 

Velhasılıkelam Mustafa Kemal'in fitne fesat yuvası ve asıl yerini Yunanistan olarak gördüğü Fener Rum Patrikhanesi Türkiye'de kaldı, Fener Rum Patrikhanesine karşı canla başla mücadele etmiş, Atatürk'ün ifadesiyle Milli Mücadeleye bir ordu kadar faydası olmuş olan Papa Eftim Efendinin insanları Yunanistan'a sürülmüştü.Yunanistan ise bu insanlara hiç bir zaman ''Rum kardeşlerimiz'' olarak bakmadı, devamlı baskı, hakaret ve aşağılanma içinde yaşadılar.


RESİMLER:

1- 2- 1923 Mübadelesi diye bilinen Karamanlı Türklerin Yunanistan'a gönderilmesi ile ilgili fotoğraflar.
3- Papa Eftim Efendi'nin Milli Mücadele yıllarında yaptığı konuşma ve vaazlardan bir iki cümle...
4- 23 Nisan 1922 de Papa Eftim Efendi TBMM Duvarı üzerinde - Atatürk'ün izni ve isteği ile- Halka hitaben bir konuşma yapıyor.
5-1950 li yılların hemen başında Papa Eftim Efendi, Bağımsız Türk- Ortodoks Kilisesinde Türk düşmanı Makarios'u gıyabında afaroz ediyor. 
6- Bağımsız Türk- Ortodoks Patrikhanesi...
7- Papa Eftim Efendinin Mezarı
8-Kayseri-İncesu'da Karamanlılardan kalma ''Maaşallah'' Yazısı ile başlayan bir kapı kitabesi.

( Türkiye Cumhuriyeti Devleti On Binlerce Karamanlıyı Niçin Yurt Dışına Sürdü? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 22.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.