Arkadaşlık kavramını yıllar önce unutmuş, dostluk nedir bilmeyen ve en büyük hançerleri hep dostlarından yiyen birisiydi o...
Günlerden bir gün ona kendisini yakın hissettirebilecek bir dost edinmişti. Yediği içtiği ayrı gitmeyen bir ikili olmuşlardı. Aralarına neredeyse su sızması imkansız bir kale gibi pekişmişti dostlukları. Biri üzülse diğeri de üzülür, en kötü günlerinde hep birbirlerine yakın olurlardı. Ama hayatın ne göstereceği belli değildi. Ta ki aralarına başka yabancılar sızana kadar. Bu iki dostun arasına sessiz sedasızca giren bir bayandı. Başta pek bir sorun olmasa da zamanla ortaya çıkan sonuçlar her şeyi ortaya çıkaracaktı.
Çok samimi bu iki dost; gezmeleri, alış verişleri, sohbetleri, acıyı, tatlıyı kısacası bir çok duyguyu beraber yaşamışlar ve sorunu hep teselli yoluyla atlatmışlardı. En ufak bir olayları için bile canlarını verebilecek kadar yakınlardı...
Araya bir çok insan girmişti fakat bu iki dost kimseye pek yüz vermediği kadar güvenmezlerdi.

Aradan aylar geçti ve aralarına giren bu kız sürekli ikisinin arasını bozmaya çalışmakta ve fitne fesatlık çıkartmaktaydı. Bu durumu fark eden ve arkadaşının bir nevi kendisinden uzaklaşması onu derinden sarsmıştı. Fakat o bu acıları da atlatabileceğine inanıyordu...
Aralarına giren kız sürekli onu kötülüyor, sürekli bir dedikodu çıkartıyordu. Üzülen genç, Allah’tan başka beni gören yok, işiten yok diyerek dualar ediyordu. Kız sürekli diğer oğlanı kendine çekmekte, beraber gezmekteler ve yakınlaşmaya başlamışlardı. Bu arada da kardeşi kardeşe düşman etmeyi de yavaştan başarmaya başlamıştı. 

Günlerden bir gün bu iki dostun yolları kesişir ve yalnızlara bürünen genç, kardeşim dediği dostunu yolda durdurur. Ona olayları anlatır, nasihat eder ve oradan çekilir. Dediği iki çift lafta haklıdır. Yarın bir gün kız evlenir, göçer gider. Geriye biz kalacağız, dostluğumuz ebedi kalsın kardeşim der. Ve lafına devam eder. Cenazen olur, yine biz yıkarız o yıkamaz. O senin yanında olmaz. Onun kardeşliği başkası ile evlenene kadardır. Sonra zaten ister istemez kocası izin vermez der. Bunlar karşısında arkadaşı biraz düşünceye dalar ve ses etmeden çeker gider.

Artık iş geri dönülmez hal almıştır. Dostunu kazanmaya çalışan gencin üstüne oynanmaktadır. Çeşitli oyunlar ve entrikalar yerini bulmuştur. İş iyice çirkefleşmeye başlamıştır. Genç, artık dostunu geri kazanamayacağını anlamıştır. Artık kimseye güveni kalmadığı kadar kimsenin de kendine güvenmesini istememektedir. Ve vakit ayrılık vaktine gelmiştir. Güzel günlerin, anıların, dostlukların geçtiği o şehirden veda vakti gelmiştir. Yapmadığı şeyler yaptı olarak topluma lanse edilmeye çalışılmış ve başarılmıştır. En yakın dostu ise onu arkasından vurmuştur.Genç üzülür ama artık yapacağı bir şey kalmamıştır. Bahtsız genç son defa arkasına bakar ve kendine sitem eder.
" Ey gidi koca dünya, dost kazandık, dost kaybettik ama bir insanı adam edemedik. Her şeyin hayırlısı..." diyerek şehre vedasını yapar.

Kim olursa olsun, dünya’da insanın kendinden başka dostu yoktur. Araya ister erkek girsin, ister kız girsin. Dünyaları versen de bazı insanlara seni arkandan vurur, yapmadığın etmediğin şeyleri yaptı olarak gösterir. İşte böyle bir şeydir dost hançeri. Yüzüne gülerler fakat o hançeri de kalbine saplamayı ihmal etmezler...
( Dost Hançeri başlıklı yazı talhakazgi tarafından 23.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.