Sözün tükendiği, kelimelerin bir cümlenin başında yer almaya utandığı günler yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Acımız, kabuk tutmuyor. Gökyüzü Bulut'una kavuştu... Sonunu bildiğimiz bir hikaye toplumun yüzüne acı bir çığlıkla tokat vurdu. Şiddet görmekte olan yahut erkek terörüne kurban gitmiş tüm kadın ve çocuklarımızın bir çığlığıydı o son yakarış. 
   İlk yardım eğitimi hakkında bilgiler öğrenmek cep telefonu kullanmayı öğrenmekten çok daha zor olduğu için küçücük bir çocuk annesiz kaldı. Vatandaşımız, kanlar içinde ki kadını yatırıp ilk müdahalede bulunmak yerine onun son dakikalarını evladına hatıra bırakmayı tercih etti. İnsanlık, insanlığını yitirerek bir cinayete daha seyirci kaldı böylece. Bir anne kanlar içinde feryat ederken bir genç onu sadece izledi ve biz yıllardır yitip giden bunca kadın cinayetini televizyonda nasıl izlediysek yine öyle izleyip çayımızı yudumladık. Değil mi? 
   Yüreğim birkaç saniyelik bir videoyu izlemeye dayanamıyor. Kanım çekiliyor vücudumdan, dur durak bilmeden ağlamak istiyorum. Gazetelerde adi katil ‘in son  sözlerini okuyorum, nefretim dolup taşıyor benliğimi. Evladının velayetini almak isteyen baba, annesi çocuğunu vermeyince  katil olmayı tercih etti. Ve bununla övünerek cinayet mahallinde “Bu kadını ben öldürdüm!” dedi.  Kadın, yıllardır şiddet görüyor, öldürülüyor vahşice. Gördüklerimiz kadar bilmediklerimiz de var dört duvar arasında saklı kalan. Sesini duyurmak isteyip, duyuramayanlar...
   Kadın, toplumun “aşırı açık” olarak tabir ettiği şekilde giyiniyorsa, biraz fazla konuşup kafa ütülüyorsa, ev işlerini aksatıp, gezmeye gidiyorsa , yaptığı yemek tuzsuz oluyorsa, ağlayan bebeğini susturamıyorsa, gözünün üzerinde kaş varsa ve eğer bir kadın nefes alıyorsa erkek izin vermeden o zaman  öldürülmeyi hak etmiştir diye bir algı var toplumumuzda. Zihniyete bak! İsrafil Sur'a üflesin, kıyamet kopsun artık diyenleri duyuyorum bazı zamanlar. İsrafil'e ne hacet insanlık kendi kıyametini en azaplı haliyle yaşatıyor zaten diyorum. 
   
   Bu kâinat bir kadının “ölmek istemiyorum” çığlığıyla sarsıldı ve bir evladın “ anne lütfen ölme” feryadıyla yıkıldı. Kadın cinayetlerinin görünmeyen yüzü, yitip giden binlerce meleğin duyulmayan çığlığı oldu Emine Bulut. 10 yaşında ki küçük kız, annesiz kalan binlerce evladının yürek yakan feryadı oldu. Yıllar geçse de, bir annede olsa o son vahşet görüntüsü gözkapaklarından silinmeyecek. Çocukluğunu, en güzel gençlik çağlarını elinden aldı “baba” sıfatıyla andığı adam... Nefretinin büyüklüğü küçük yüreğini aşacak...
   Gerekli cezalar verilmedikçe kadına, çocuğa, hayvana, doğaya velhasıl kelam insanlığa verilen hiç bir zararın, yapılan hiç bir zulmün son bulacağına inanmıyorum. Artık yeter! Biz gökyüzüne sayısız Bulut feda ettik bir hiç uğruna! Binlerce çocuk gökyüzünde annesinin yüzünü arıyor. Elimiz kolumuz bağlı, yüreğimiz kan ağlıyor. Artık yeter diyor ve gereğinin yapılmasını temenni ediyoruz. 
 


Büşranur ERAYABAKAN

( Gökyüzünde Bir Bulut başlıklı yazı Mor Yakamoz tarafından 24.08.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.