Ölüm muştuluyor devriâleminde
gizemin, şiirler büyüyor usul mabedin ayrılık penceresinde istifli gözyaşı her
ne hikmetse büyüyor da büyüyor içimdeki sevda.
Masallardan çaldığım sensizlikle
kıyıma uğradım…
Sevdanın nazarında balon gibi sönen
acılar.
Sevdalı bir nazire ehli beyit
güzelliğin rahmeti ile coşmayı özlediğim bir ümmet içimde kıpraşan aşkın
ahenkli tınısında gözlerimden dökülen cani gözyaşı.
Muradım dilleniyor, azizim.
Solum dinleniyor yokluğunda ve
boşluğunda hücrelerim ölüyor sığındığım o tek hücrelik aşk masalında ben
eriyorum sıcağın aknesine yapışan bir çiy tanesi misali.
Efkârın beyitlere savrulduğu…
Sezilerin ayyuka çıktığı.
Serpilen besteler ve goncalar…
Ayyuka çıkan şiirlerin de son
perdesinde bozguna uğruyor imgelerim.
Ben ki kehribar bir sızı.
Sen ki yosun tutan dizelerin tutuşan
nazı.
Ve de hazzı ettiğim yeminlerin ki
ilelebet sadık kalacağım aşkın ve hasretin niyazı…
Kök hücresinde umut bozguna uğruyor
kimi zaman ve tutuşan ayaklarında sır dolu beyitlerin, aynalar paramparça.
Ezilirken içim.
Ezerken münafık gölgeler için için.
Ezberimde aşk, sevgili ve indindeyim
ben, bu seyrüseferin.
Haşmetli doğasında korunaklı dünyamın
ben bir goncadan hallice ve sevdalı yapraklarıma konan börtü böcek yine aşkla
kıyama duruyor sefil kalemle yatıp acıyla kalktığım, titreyen dizlerime titrek
dizeler iken eşlik eden.
Makûs talihin ısrarlı yokluğuyum ve
aşkın izdihama ile yüreğimi çarmıha gerdiğim yoksunluğun umuduyum.
Az evvel öptü alnımdan ilham perim ve
pürü pak yüreğimle arz ettim tüm hadisleri sunarken Rabbimle baş başa ben
dirlik ve dinginlik dolu zamanların özlemi ile Rabbime yürüdüğüm ve tutuk
dilimin çözülüp de savrulduğum nihayetinde çıktığım basamaklarında hidayetin
aşk, aşk diye yutkunup derviş hırkamda bin bir cebi aşkla ve ihlâslı bir coşku
ile doldurduğum.
Acımla doğmadım ben ve sevgiyle
büyüdüm derken sevgiyle evrildi iç dünyam ve aşkın tabusunda ben göller kadar
huzurlu sevdayı çağıran masallarda bağdaş kurdum bir ömür.
Ben bir masalım, sevgili azizim.
Ben bir şiirden dökülen kırıntıyım
içimi gagalayıp iç geçirdiğim bir sefil notayım belki de sol’da biriken
musikinin sol anahtarında illa ki sağdıcıyım düşlerin ve tüm muteber
yorgunluğuma kafa tutan hayallerimle kıydığım nikâhta düş pazarında düşlerini
seren bir meftun yoldaşıyım aşkın ve sırdaş şiirlerin kulağıma küpe olduğu
annemin küçük kızıyım kuytularda uyuttuğum kalemimle hemhal yorgun çok yorgun
bir kıtayım aşka nazire eden gölgelerden uzak beyazın ve umudun da nuruyum.
İçimde açan akasya ağacı…
Hint fakiri yüreklerde bağdayıcı hangi
dua ise eşlik ettiğim ve Allah’ın sevgili kulu bir garip özneyim tüm
acizliğimle rahmete baş koyduğum ve dinmek bilmeyen bir rüzgârım mevsimin
kibrine yenik düşen bir yaprağım yolunu kaybeden lakin muradına da nail olan.
Beyitlerden sor beni, azizim.
Bentlerden taşan coşkuma ve umuduma
da tanıklık et.
Dualarımda saklı tuttuğum sevdalı
yüreklerin nazarında sadece bir kum zerresiyim kumdan yığılı ölü beyitlerin
canlandığı o deniz kenarında sahile vuran dalganın da coşkusuna haizim yeter ki
Rabbim çekmesin elini benden.
Ağladığım kadar sarhoşum.
Sevdalandığım kadar mutlu.
Mutlandığım kadar coşkulu.
Kazan kaldıran coğrafyalardan çaldım
ben şiirlerimi sonra da tüm çocukları tek tek yüreğime sığdırdım.
Annelik mertebesine ulaşmasam da
içimdeki sevgiyle ben tüm evreni giydiririm ve nakşeden hüznüme de laf etmesin
hani münafık cariyeler ve kayıp gölgeler ne de olsa sevginin müridi bir iklimde
Rabbim beni hep korudu ne zamanki yolum lanetle ve iblisle kesişse.
Kirlenmediğim kadar da kirletmediğim
bir yolculuk bu aşkla arınıp aşkla büyüyen hatmi çiçeklerim bana babamdan miras
tıpkı koşulsuz severken koşulsuz kabullenirken sevdiklerimi.
Kulluğumla biçare.
Niyazımla yarınlara ümit yüklediğim.
Nazenin bir çiçek kadar alımlı ve
asil yüreğimle çıktığım bu yolda nereye düşecekse yolum, Eyvallah yeter ki
yüreğimi ve sevgimi çok görmesinler aşka ithaf edilmiş bir şarkıdan çok daha
fazlası saklı benim iç sesimde sehven yenik düşsem de bu gününün bir de yarını
var.