Mavinin muhtırasında bir resim asılı ve az sonra canlanacağının bilincinde tüm kurşun askerler hazır ol’da bekliyor.

 

Yeltenmediğim hangi düş, hangi hayal kaldı ki?

 

Parmak uçlarında duygularımın yükseliyorum ve başımın göğe ereceğine inanıyorum. İzini sürmediğim düşünce ve duygu mu kaldı ki? Az sonra raptiyeli tüm düşlerim de düşüşe geçecek ve faka basan gerçeklerde asılı olduğumu yeni baştan hatırlayacağım.

 

Bir düşe düştü yolum madem ve sınandığım kadar da matem rüzgârında gidip geliyor aklım: kuytularında aklın sızan düşünceler saklı bir mazinin hazin bildirgesi.

 

Sehven ölen ne çok yaralı kuş aslında uçmayı unutan delişmen kanatları ve her çarptıkları dalda kırılan umutlar ve de yuvasından düşen yumurtalar.

 

Sözcükler mıhlanıyor ve mimliyor şiirleri belki de şehre rehavet dolması bu yüzdendir.

 

Satır aralığında habis noktalama işaretleri: her biri şen şakrak her biri allı pullu her biri delişmen ve rivayet ürünü.

 

Göğün kompartımanları hınca hınç insan dolu: al işte Muhittin Efendi: yan komşumuz üç ay evvel ziyaretine gidip de kapıda kaldığım ve çilingir sayesinde içeri dalıp soğuk bedenine titrek ellerimle dokunduğum.

 

Şiirler yas dolu tıpkı şairlerinin yastık yaptığı dizeler bir de yastık altı imleri tefekkür yüklü ve teamülü sadece gizem ve gözyaşı.

 

İnsanlar kuş misali.

 

Kuşlar da insan mizaçlı. Daha dün konuştum Badi Ekrem ile. Tam pencereye ekmek kırıntıları koymuştum ki bir uçuşta koşa geldi yavru kumru. Annesini geçenlerde gömdük ve Badi Ekrem adeta elimizde büyüyor. Al işte hezeyan yüklü bir günce ve gündeliği olmayan bir vazife karın tokluğuna yaşayıp da severken insanları bir o kadar yazmanın da meali iken bu bitimsiz sevda.

 

Masallarda gömülü dünümün kahramanları ve yüzleri olmayan insanlar belki de bebekliğimde ellerinde büyüdüğüm en çok da annemin rızası olmadan kimsenin kucağına verilmediğim ve üstüme titreyen.

 

Zatlar.

 

Zanlar.

 

Bir de zemzem suyu içen düşler ve her attığım taklada boynuma şeref madalyası takan bir hakem elbette istikrarla yaşarken ara sıra yaptığım çılgınlıklardan payıma düşen acılarla ruhumu besleyip de şiirlerin ve hikâyelerin peşine düştüğüm…

 

Eşref saati geldi yine pembe göğün pembe ve muzip bulutlarında bir telaş bir telaş ki sormayın gitsin.

 

Düdük çalan bir gece bekçisi iyi de bu çağda kaldı mı öyle birisi?

 

Ve düşe kalka büyüdüğümüz yıllardan zıpkın gibi fırlayan yetim beyitler ve öksüz yürekler ve biz hala sevmeyi becerebilen insanlarız yoksa bunca gölge ve bunca haris nefsi illa ki muktedir olacaklardı çağa ve tüm saklı güzelliklere.

 

Şiir olmayı da dilemediğim bir ömrün ardından ve şiirlere yabancı iken içine düştüğüm bu okyanusta bir dalga boyunun tek bir su damlası olsam bile mutluluktur benim için ve yüreğimde şevkle öten bir kuşa da istirhamımdır beni yalnız bırakmaması.

 

Nöbetteyim yine ve müptelası gecenin belki de bekası sırların ve şiirlerin içimdeki yorgun ve muzip çocukta saklı iken.

 

Bir kıvanç.

 

Bir ritim.

 

Bir varlık yoklukla sınanan belki de yoksunluğun tok sesi iken ifşa olan bir esintide rahmete doymak bilmeyen bir kuş sürüsünden ayrı düşen o yavru kuşun korku dolu bekleyişi ile geceye hapsolduğu ve derken bağrıma b/astığım ve tüm sevgimi verdiğim.

 

Haznesinde yangın illa ki yorgun yılların ve tek söndüren bu ateşi ve tetikleyen de aynı zamanda aşkla yaklaşmak bazen aşkın içimizde infilak edip de özlemin büzgüsü ile büzüşen bir yürek gibi entarisi sökülmeye müsait bir vukuat belki de gözden düşen her ihlaslı damlanın efkarı şiire ve hayata yayılmışken.

 

Günyüzü görmek adına geceyi disipline eden.

 

Geceye şerh düşeceğim diye uykumu uğurladığım.

 

Belki de uğruna inandığım güzelliklerin ve güzel insanların sayesinde hala mutlu ve huzurlu olabilmeyi becerdiğim…

 

Şiirin muhtevasında aşkla kıyama durduğum ve serpildiğim kelime kelime belki de dilimlenen ruhum aslında aşkın fısıltılarına duyarsız kalamayıp aşkı kelime kelime ince ince işlediğim.

 

Sudan sebeplerle mutsuzluğun tarhında serptiğim tohumlarla her ekin vakti yüreğimden süzülen başaklar ve kaygılarımı sonlandırıp adam boyu bir yenilgiyi de karanlığa gömüp kocaman bir ters lale gibi nerede yetiştiğini bilmeden büyümeyi de şevkle sürdüren bir umut deryası elbette coşkunun eşlik ettiği her şiirde bir imge olmanın hayali ile yaşamayı da şiar edinmiş.

 

Muhtevası duyguların ve sesi yüreğin aslında esintisi mevsimin ve dip notu kaybolan bir anlatı gibi şiirle bakmak hayata ve hayatı da şiirselleştirmek tıpkı güzelliğin inzivaya çekildiği günlerin acısını çıkartmak adına aşkı ilke edinen bir kalemin nazarında soluksuz kalmanın da verdiği heyecan ve coşku gibi aldığım her nefese şükrettiğim…

 

 

 


( Şiir... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 7.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.