‘’bir sen bir dünya, bir Cumartesi
bir yalnız
özür dilerim ama Cumartesi böyle bir
şeydir işte
ben yalnız bırakmak istemezdim ama
seni
benden değil bu yalnızlık kimseden
değil
ilk Cumartesiden, o ilk insan yalnızlığından.’’
( H. Ergülen)
Mavi bir dünya olmaktı özlemim
Ölümle itham edilen ömrün külüstür
bagajı:
Neler saklıydı dilimde,
Tabibim Rabbim
Öznemde serili secdem.
Aşkla erdim ben güne
Günden arda kalan hep mi hüzün?
Sehven yenik düştüm evrene:
Közümde izdiham, düşlerimde hep özüm.
Saklı sarnıcın gizemiyim:
Gizem ötesi varamadığım yakanın
çiçeği:
Ne dirim ne leşim yeter ömrüme
Katık yaptığım her mevsim
Saklı içinde iyi niyetim.
Fecrinde hazan saklı meramın
Meramın satır başı ve sahibi iken
Huda’nın
Tüm dualar, recmedilen vasıfsız
imgelerin
Tezahürü düşerken yakamdan bir gece
vakti.
Elemin, sevdanın yankısı
Silinmez kulaklarımdan illa ki.
Gözledim yolunu muradın:
Hani dillenen yürekte dinlenen.
Aşkla şerh düştüm en erken vakti
sabahın
Göğe dokunduğum kadar da huzurun ta
kendisi.
Riyası var ya da yok beşerin
Aşkla ve acıyla imtihanı hep geçtim.
Ölüme dönük yüzünde kelamın
Bir satır başı diledim ki yoktu
kesilmiş hesabı.
Söylemler nazarında varlığın;
Sevdalı şiirlerle anlattım sözüm ona
derdimi.
Sevip baş koyduğum ömrü de
yıldızlarla süsledim:
En yaşlı ve en yaslı acı hala mı
tatmadığım?
Bir mizansen ki sözcüklerin istilası;
Bir sevda ki Rabbin yolunda
serildiğim;
Bir metazori iklim
Elbet sevgiyle ekip acıyla b/içtiğim.
Sönmeden duam,
Silinmeden elimin izi.
Karmadan dünü günü b/öldüğüm her şer
vakti:
Elbette hayra yordum:
Halim darmaduman
Dostluğa diktim gözümü
Allah yolunda biçtiğim her sıfatı
Umut diye içtim
Sönmeden feri kıblemin
Kanıksadığım kadar hayatı yakama
diktim.
Yakardığım kadar da aş erdim
Sehven yaşadım sehven öldüm
Şirk koşanlardan köşe bucak kaçtım:
Neyse fermanı Rabbimin, Eyvallah.