Nasıl desem, hani biz böyle hep yorgunuzdur ama insanlara başka bahaneler buluruz ve insanlar üsteler ya, ve biz anlatmaktan da yorgun olmuşuzdur. Anlamayan insanlar üsteler ve neyimizin olduğunu sorarlar. Herkese ayni şeyleri anlatmak yerine yorgunum diyerek geçiştiririz. Böylelikle geçiştirdiğimiz tek şey galiba kendimiz. Kendimizi bazen de böyle herkese anlatıyoruz. Bizi bilene hatta bilmeyene bile. Kendimizi orada apaçık üryan ederek karşımızdaki her neyse ya da her kimse çırılçıplak ona vücudumuzu sergileriz. Onun işaret parmağından tutar ve bak burada da böyle bir yaram var deriz. Onlar yaraya dokunmaktan bıkmazlar ama biz bir yerden sonra herkesin dokunduğu yaradan hiç kimsenin deva olamayacağını anladığımızda iş işten geçmiş olur, üzen tek taraf ise yaranın iltihap kapması değildir. Bu yaranın ve yaraya sahip olanın potansiyeline göre değişmektedir. 

Sonra durup düşünürünüz anasını sattığımın dünyasında bizi yoran, yıpratan ne ki böyle(?) 

Sonra birkaç şiir, güzel söz, ani tebessüm ettirecek birkaç şey canlanır gözümüzde. Aslında En çok gözlerimiz yorgundur. Gönül hatırladığı şeyler için yorulur ama göz her şeyi görür ve kaydeder. Bu esnada yorulması bir yana beyin ona ne zaman hatırlatma gereksinimi duysa bir daha yorulacak. Yoracak insani her hâlükârda. 

Yorgunluk nedir dedim sonra. Akşama kadar başında taşıdığın simit tepsisini bitirmek midir, söyleyecek türkü, yazacak şiir, söylenecek küfür kalamaması midir? Ya da uykusuz geçirdiğimiz iki günlük bir doktor, polis, asker… nöbeti midir(?) Ama biliyorum ki insan bir şeyden yorulmuyorsa o şeyden haz alamaz.  Yorulmak ter dökmek değildir. Nedense bana yorgunluğu anlatan tek şey de sudur. Göz yorulur ağlar, vücut yorulur terler, gökyüzü yorulur ve sağanak yağmurlar yağar. Herkes yorulur yani. Peygamber bile yorulmuş değil ki biz… 

Büyümek en yorucu olanı. İnsan büyüdükçe yorulur. Zarifoğlu ne kadar zarif olsa bile o dahi yorulmuştur. Yedi Güzel Adam yedi kez yorulmuştur. Yedisinin de hikayesi bambaşka! Kimi aşkıyla, kimi davasıyla, kimi duruşuyla, kimi bağırışıyla, kimi susuşuyla, kimi şiiriyle, kimi de anılmaktan kimi de anlamaktan. İnsan anılmaktan da yorulur çünkü ‘bu böyledir’.  Anlamak en meziyetli ve külfetli olanıdır. Ve sözlerden ziyade yürekten konuşmak gerekir. Şiir yürekten söylenen sözdür. Biz şairlerin yazdığı şiirleri şimdi anlayamıyorsak artık bırakalım onları suçlu göstermeyi. Anlamaya çalışalım. Biz anlamaya çalışırsak dünya güzelleşecektir. Anlarsak zaten fevkalade. Ama anlamak için çabalayalım işte.  Zira Zarifoğlu şiirlerinde apaçık sergilemekte bütün yüreğini. Ve şöyle der bütün şiirlerinde ‘Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan gerek.’  Bir şaire burada ne anlattın demek ne kadar yorucudur bilir misiniz (?) 

Kutsal kitabimiz da anlaşılmak ister. Bir insan, bir şair, bir dava, bir duruş ve bir haykırış gibi. Okumak nasıl yorar ise okunmak da öyle yorar. Ama en yorulmayanımız mukaddes kitabimiz. Biz büyüyerek çocuklaştığımızı söyleriz o ise hep bebek gibidir. Günahsız ve el değmemiş. İlk nitelik kendisine aittir ama ikincisini biz insancıklar diğer insancıkların manipülesine kanarak bir hüküm giydirdik. Bu hüküm ne aşağılık, ne üzücü ve ne yorucu bir hüküm, bu hüküm… 

Büyüyerek çocuklaşacak isek büyüyelim ama yok hem biz hem çağ hem de gelecek nesil yorulacak ise alnımıza dayayalım işaret parmağımız ve orta parmağımızı. İntihar etmek de bir çözüm değil aslında, hem de hiç. Bu günlerde en çok yoran da milletin kınaması. Zarifoğlu yorulmuş olacak ki tiksinmiş bu çağdan. Etiyle, kemiğiyle nasıl olurda ne yaşar da insan tiksinir diyorsunuz değil mi. Zarifoğlu onu da düşünmüş… 

  

İnsanlar, yorgun insanlar, büyümeyin büyümeyin 

Yaşamak, Cahit Zarifoğlu 

 

 NOT: Bana yazilan bütün yorum, mesaj ve iletileri okumaktayim ancak aciz kalmaktayim yorumlariniz karşisinda. Ondan dolayi cevap yazamiyorum. Af edenlerdensiniz.

( Yorulmak Da Yorulmuşsa başlıklı yazı Efrahim tarafından 8.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.