Aman basma sakın gönüllere ezilir, ezmeden önce sen ezilirsin haberin olsun, neden mi söylüyorum hep es geçiyoruz gönülleri eziyoruz. Mahremiyet denilen şey ne için var insan ve gönlü hayatı için var, es geçerek içine girerek ezmek haddimiz değil, kenarından gezerek içinde açan gülleri koklamak dururken neden es geçerek eziyoruz ki?
Yoksa bizler şebeke şebeke bir
köşede saklanarak yolda geçenlerin gönüllerine hücum ederek ezmek üzerinde
tepinmek için mi geldik bu aleme? Cehaletin dar ağacında sallanarak kendimizi
astığımızın hala farkında değil miyiz be insan, önce ben sonra biz ey insan?
Bunca izdiham yüklü yalnızlığı neden taşıyoruz ve etrafımıza serpiyoruz, sonrada
karanlık izbe bir köşede tek başımıza ağlıyoruz ki? Önce bu soruları kendime
sordum, cevaplarını bulamayınca beraber buluruz diyerek yazmaya karar verdim.
Kendimize sadece kendimize kazanmanın
benliğimizin çıkarın bana ne faydası var ki? Bir hafta bir ay ya sonrası? İçine
düştüğümüz yanılgının cehennem çukuru ve cehennemim sanki alevi yakarken, bir
yudum su döken yok mu bu yangına! Daha kaç öğün yalnızlığımızı yanılgılarımızı
aşımıza katarak bu zehri yiyerek yaşayacağız? Bak garibin yakasının düğmesi
kopmuş, bir gülümseme ile bunu fark ettirmeden oraya bir gülüşünden düğme
olsana ey benliğim ey ben, rüzgâr eserken açık bağrı üşümesin.
Bak ey nefsim kâinata rahmet
yağarken, neden sen tüm kapılarını kapatarak rahmetten mahrum yaşıyorsun ki? Bu
vazgeçişi ne zaman gönlün içine doldurdun? Sevişleri dışarıya terk ederek? Şimdi
kâinata alt yazıyla ben sevmekten insan olmaktan vazgeçtim diyerek kalın
harflerle yazı yazmanın sırası mı? Mahiyetin üç kuruş etmezken, bu soytarılıkla
ey nefsim ey gönlüm kendinizi ağırdan satmakla değer mi kazanacaksınız ey
akılsızlar!
Sizin bir ederiniz sevmeleriniz
olacak ki depozitonuz olsun, geri dönüşümle bir şeyler kazanarak maliyeti
ucuzlatasınız bir şeyleri kolay kazanasınız, bu yıkmalarla kırmalarla bu
insanların gönlünü hor görmekle bu kaybedişin maliyetin karşılayabilecek misiniz
ey nefsim ey gönlüm? Neden başınızı eğdiniz? Biraz önce başınız dik gururla
gezerken kedinizi Kaf dağında kral sanırken şimdi gerçekler sizi kanatarak acı
mı verdi? Ah her sorulara suskun kalmanız, beni ziyadesiyle deli ediyor!
Bir maruzat yüklenerek muhabbet
iklimine ne zaman vararak güzelliklerle baş başa olacaksınız cevap verin ki,
kendimi ona göre hazırlayayım ya da sizleri terk edeyim! Kurşun sıkar gibi
sözlerinizle adres aramanıza gerek yok bakın kurşun adres sormuyor, siz nereye
yön vererek sıkarsanız oraya gidiyor! Yeter artık hoyratça gezmenizden bıktım, ruhumu
anlatan sözlerin aşkın diyarından uzak kaldım ben sizleri terk ederek gidiyorum,
ister gelin isterseniz gelmeyin peşimden. Ölü düşlerin arasında yaşamak hayat
vermiyor, aşkla sıkı fıkı olmak arkamda bir meal iz bırakmak istiyorum.
Ben geleceğimi izafi yangınların
içinde yakmak istemiyorum, günümün ve yarınımın sefasını insanlarla
gülümseyerek yaşamak istiyorum. Hayat bir sahne ise bana verilen rolümü
oynamalıyım, sizler daha fazla izafi olmadan anlamadın mı? Yani fazlalık
olmadan ya geçin yerinizde oturun rolümü ben oynayayım ya da terk edin beni, yoksa
yarın rolümü oynamadan yenik düşmüş gitmek istemiyorum Rabbimin huzuruna, sizleri
boyutsuzluğun çukuruna gömmeden geçin yerinize haddinizi bilin.
İmgelerim düşlerim sizlerin katkısıyla
kapkaranlık o gökyüzüne asılı kalmadan, masmavi bir gökyüzüne gülüşlerimi
asmalıyım, şimdi sizler için olmak ya da olmamak metazori yani zor olan soru
soruldu cevabınız bekleniyor haydi verin cevabınızı, bakmayın öküzün trene
baktığı gibi, beni ikilemde bırakmayın.
Bırakın artık umutsuzlukla kanat
çırpınışlarınızı, yüreğimsiniz nefes nefese kalmışsınız verin dümeni aşkla ve
kaybolun gözümden o kadar ulen…Savulun aşk geliyor, tüm seviyesizliklerle her
yer leş gibi kokarken, aşk temizlemeye geliyor. Gün batmadan kararınızı verin
ya da karanlıklar içinde çırpınışlarınızla çırpına çırpına yok olun.
Heybemde sizden gizli sakladığım aşk
cümleleri yan yana gelerek, solmuş yüzlere bir canlılık vermek için
sabırsızlanarak beni dürtüyor, bu dürtü hakkımız olan gülümsemelerin solmadan
yeşermesi için sabırsızlanıyorlar haklılarda, aşk bu yeşertmek için gelir ve
yeşertir karşıdan gülümsemeleri seyreder vesselam.
Mehmet Aluç