Gerçekten tüm benliğinizle bir yaratılmışı sevdiğinizde, o özünüzden gelen sevgiyi karşı tarafın duyu organları tanımayacaktır. Önce sevginize,yetmedi kişiliğinize,yetmedi beden ve ruhunuza zarar verecektir. Sizi anlamadığı icin sizden korkacak ve ömür boyu düşmanınız olacaktır.

Sevgi ve aşkı,ellerde dolaşabilen, alınıp, satılan,menfaat için takas edilen, istediği an kabul edip, istemediği an aşağılayıp yok sayan biri hayati boyunca kullanılmış bir zavallıdır. Çünkü yaşattığı, yaşadıklarının sadece birebir yansımadır. Böyle birine acımak varken kızılmaz.

İnsanlar mutluluğun tarifini yaparken hep yanıldılar. Mutluluğun ne tarifini, ne çeşidini, ne sebebini, ne nedenini bulabildiler. En sonunda mutluluk anlıktır. Hayattta daha çok acı ve hüzün vardır dediler..Oysa mutluluk bir nimet olarak hem boldu hem de bolca vardı.

Mutluluğun o kadar çok çeşidi vardır ki, bunlardan bazıları sürekli, bazı uzun, bazıları kısa nefeslidir. Tıpkı güzel bir şarkının notaları gibi. Sesleri, araları, sıraları, vuruşları değiştikçe mutlulukta değişir. Hep yeniden güzel şarkılar bestelemek gibidir.
    
     Bir labirente olduğunuzu düşünün. Her çıkmaz yol birer tecrübe, birer deneyimdir.Her yolu denedikten sonra çıkışı bulmanızsa uzun süreli bir mutluluktur. Mutluluk duygusu veya algısı insanın ruh standartını yansıtır.
İnsanın tüm ruhani yetileri bir soğana benzer. Soğan gibi kat kat kabuklardan oluşur. En dışda ki kabuk, insanların gördüğü yarısı sahte olan karakterimizdir. Onun altında ki kabuk, karakterimizle oynayıp, eğerek, bükerek kamufle ettiğimiz  nefsimizdir

Nefsin altında ki kabuk, acıma, merhamet gibi duyguların yatağı vicdandır. Vicdandan sonra ki kabuk  ruha en yakın olan kalptir. Kalp,insanın  en zavallı, en güçsüz, en masum yanıdır.  Ruhla diğer diğerleri arasında hep bir arabulucu, hep bir tanpon bölgedir.

Kalbin merkezinde Musa’nın kutsal sandığı gibi koruyup, gözettiği bir sandığı vardır. Tek farkı, kutsal emanetlerinin yanı sıra yakıcı, yıkıcı ne varsa, kendini en çok acıtan o sandığa doldurup saklamasıdır ki bu bilinç altıdır.

Gelelim ruha; Ruh insanın nefesidir. Yaratandan emanet aldığı, bedene girer girmez yaratanın öğretilerini duyup cevap verdiği Allah’a en yakın ve Allah’tan olan tek gerçeğimizdir. Allah kendinden olanı bir hazine gibi en derine yerleştirmiştir.

Ve ruhun yani insanın hakiki varlığının tekamülünü gerçekleştirmesi icin deneyimlenmesi, tatması gerekmektedir ve bunu nefis yapar, Nesfsin tattığı şeyler vicdana gelir vicdanın tartarması ve kalbe yollaması gerekir ki  kalbe ruhtan aldığı hakikate uygunluğuna baksın.

Kalp, gelen tadılmış,tartılmışları ayırır, Yaşanılan her ne ise, bunu ölçer, biçer ve ruha yollar. Ruhun görevi burada zorlaşır ve yol ikiye ayrılır. Ruh gelen her şeyde akıla uymak zorundadır. Son kararı verecek olan akıldır. Akıl ruhun  azaları gibidir. En kötüsü de tembeldir.

Akıl geleni, var olanlarla kıyaslar. Sandığı gizlice açar ve bakar. Sandıkta biriken onca örnek nasıl ise, kalpte ona göre karar verir. Eşleştirir, eleştirir, ya hayır ya evet yada bir daha tecrübe etmesini ister. Yani kalpte ne biriktirmişse insan, aslında odur..

Bir park düşünün. Mevsim sonbahar ve aylardan Eylül. Bir cok insan parkta gezinti yapıyor. Sert bir rüzgar sarı yaprakları savuruyor ve herkes aynı şeye bakıyor. Kimi üşür, Kimi korkar, kimi görmez, kimi ağlar, kimi ise hakikatı hiç bir onaya gerek duymadan  ta ruhunda hisseder.
Nefsi naletlemek, kötülemek, aşığılamak doğru bir bakış açısı değildir. Nefisle aklı yer değiştirmektir yanlış olan. Nefis yasayacak, vicdan tartacak, kalp bakacaktır. Önemli olan nefsi yönlendirebilmek, eğitmek geliştirmektir 

           Mutlulukla bu yazdıklarının ne alakası var diyeceksiniz. İnsan kendini tanımadan, hissettiklerinin tarifini nasıl yapabilir ki. Siz sıralamayı düzgün yaparsanız, size mutsuzluk gibi yansıyan çoğu şeyin salt mutluluk olduğunu göreceksiniz. Mutluluk nefsin değil aklın duygusudur.

Sizi insanlar nasıl seviyor bir bakın. Sevgisi nefisten geliyorsa cöptür. Bir poşete koyup çöp kutusuna atıverin. Vicdanından geliyorsa sevgisi saygi duyun ama karşılık vermeyin. Çünkü vicdan hep nefsin tarafından yenilgiye uğrar. Kalbinden geliyorsa sarılın ve bırakmayın.
Bir duygu kalbe düştüğünde, ruhta huzur, vicdanda sükunet, nefiste teslimiyet varsa “mutlusunuz” ..ve insanı mutlulukta doyuma ulaştıran gerçek sevgi yada sevgilerdir..

Ümit Seyhan
( Mutluluk Nedir başlıklı yazı Ümit Seyhan tarafından 17.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.