Bir sözcüğün ölümüne tanığım; bir selamın ve kasıtsız bir sevginin hıçkırığına talibim.

 

Öfkesini az evvel topuğundan vurdu o kara cüppeli adam ve saydım parmaklarını d/okunan satırlara bir vebaldi belki de ket vurulmuş hayallerin mimarı iken süzgün z/aman.

 

Ah’lar kuşatan maviye talip oldum az evvel belki çok asi belki de çok yalnız bir mavi ki kutup yıldızlarından doğan bir sevda masalıydı kıyama durduğumu kadar kımıltıların da sahibi belki de sahipsizliğime kilit vuruldu bir de şizofren mizaçlı şiirler hani saçlarımdan dökülen iklimler kadar duyarlı kalemime ateş açan muhafız alayı imler.

 

Bir nazireden doğdu gece, gecenin de uleması iken yarım kılan bunca hece acıyla kıvrandı ve soyut simgelere vuruldu yüreğim belki de kaçıncı ölümüne denk düştüğümü de bilmediğim.

 

Avurtlarında göğün kuşlar konakladı sonra belli ki dünün intikamıydı sevdikleri kadar sevecen mizaçlarından insan oğluna uzanan o kanatlar ve ben olmanın yitiminde biz olmayı aklıma bile getirmedim siz’li biz’li bir çoğunlukta ben nicel bir kayıt düşerken gecenin ölü rahmine.

 

Süt liman göğün temsilcisi dolunay ve de… bak, gittikçe küçülüyor ve gittikçe nokta olma haline geçiyor iklimin de dudaklarında sökün eden o beyitlerle sürrealist bir imge gibi yıldızları da mimlerken Tanrı ve gece.

 

Kaybolduğumu unuttum da dünde kalan hazan mahsulü yorgunluğumu bu güne taşımadığım ne de olsa ehli beyit bir sevgide akın etti pembenin izini sürdüğü tan vakti sonra’sını tehir eden isli bir günü kucakladım her sabah ezanında duaya durduğum ve her akşamın bitiminde y/eller alıp götürürken kaybolduğum dünümde kaybettiğim bunca insan ve şimdilerde izini sürdüğüm gök gözlü kadınlar ve adamlar ve içlerinin kara olduğunu da hep s/akladılar.

 

Bir düş’e gebe olmayı temenni ederken düşler gebe kaldı gerçeklere sonrasını mimleyen bir zanlı gibi zanların uçuştuğu evrende ben zamlı tarife uygulayan bir taksinin korsan şoförü gibi unuttum taksimetreyi açmayı aslında salınan sarkaçtı beni kayıt altına alan tıpkı öksüzlüğüme kılıf b/içen karanlıktan alıp da nasibimi kaybolan sesinde radyonun aslında yayın yapan kalemin mizacında bir tür sergüzeşt beste notaların unutulduğu bir metafor belki de aksanı olmayan bir şiirin de tuttuğu yolda buldum kendimi ansızın.

 

Şiirler içtiğim değildi gerçek olan.

 

Şiirlerdi beni ele geçiren ve imgelerin içinde yüzdüğüm belli ki gün yüzü görmediğime vakıf ve tanıktı isli dizeler beyazı içime ektiğim pembeyi yanaklarıma döktüğüm aslında utancın ve mahcubiyetin efkârı ile geri çektim cümlelerimi ve geri çektim ölü nefsimi ellerimle kendi sonumu hazırladığım ömrün kayıtlarına geçerken ben hala şiir t/adındaydım ve şiirin unutulmuş başlığında adımı dillendirdim içine düştüğüm cennetin bahçesinde gül olma hakkımı elimden almaya çalışanlara inat gülümsemeyi de hala başarabildiğim için şükür doluydum Rabbime.

 

Geçmiş zamanın mimozaları yukarıda açan çiçeklerin emsalsiz kokusu oysaki ruhumla ait olduğum an’da saklı mevcudiyetim ve görmezden gelindiğime biat görmezden de gelemediğim o devasa kâinat ve insanları iklimlere benzettiğim aslında hazan mahsulü bir ömrün kuytularında kaçıp sığındığım şu beyaz sayfa, bir bilmece tadında aşkı ve sevgiyi önemseyen iyi insanların varlığına delalet her satırımı bağışlarken içimdeki yetim’e.

 

Mağdur bir düş olsam da.

 

Bir satırdan taşsam da.

 

Azabın frakı iken söylenmemiş cümleler aslında kuram ve kural dışı olduğumun bilinciyle yasını tutmuyorum da artık dünün ve öğütülen duygularıma rahmet okumayı da bıraktım çünkü ben dünyaya yel değirmenleri ile savaşmak için adım atmadım.

 

Kendimi bildim bileli sevdim yel değirmenlerini ve asla zırh kuşanmadım.

 

Sözcükler derdine y/anarken ben sadece göz kırpıyorum ve gözlerimde saklı yeisi değil gözlerimden akıttığım yaşlarımı bağışlıyorum kara kuru imgelerin de suyunu sıkıp kendime lezzetli bir gün ısmarlıyorum bir gün evvelinden yazmaya durduğum kadar kendime kurduğum bu düzenekte belki de afallamamın maliyetidir geride kalan iz ve de üç beş kırıntı.

 

Kömür karası gözlerinde sevginin açmayı unutan umut çiçeklerine de artık verip veriştirmiyorum ve muhatabımın da tek olduğu.

 

Ne zamanki sıkışsa başım bir dosta sarıldığım.

 

Ne zamanki karanlık kuyuya düşsem içindeki suyu bir seferde içip kendi duygularımda boğulduğum.

 

Ne esef yüklüyüm ne de hicap çünkü durgunluğa kanat açtım bu gün Rabbin sunumunda bir ömrü kundaklayan alıcı kuşları dahi sevmeyi öğrendim ben ve hayatımda ilk kez kendime kızgın ve kırgın değilim hatta kalbimi kıranlara bile minnet doluyum.

 

Sağanağın izidir geride kalan.

 

Yağmurun yasıdır yüreğimden taşan.

 

Sevginin de mucizevî varlığı her nasılsa ermek istediğim de değil yolun beni zaten oraya götürdüğü.

 

Ölümü dilerken yaşamayı sevdim yeniden.

 

Yaşamayı severken ölümle de yüzleştim defalarca.

 

Bazen benim kapımı çalan bazense benim ölümü çağırdığım ve içimde ağırladığım sayısız yabancı nihayetinde kendime olana yabancılığımı sonlandırdığım.

 

Konuşmanın ve yazmanın hicvi ile tek tanığım Yaratan ve mevzu bahis olan sınandığıma vakıf sinmediğime dair ve savrulmadığım artık tarafınca sürüklendiğim rüzgârı dahi seviyorum sonunda beni bana ulaştırdığı için.

 

Kanayan değil kanan da.

 

Andıklarım kadar anılmadığım belki de.

 

Canı sağ olsun evrenin ki kasıtlı ilişmedim ben sevdiğim insanlara.

 

Dostluğun ve sevginin desturu iken yanıldığım da aşikâr en azından yanıltmadığıma vakıfım kendimle yüzleştiğim her gün yeniden doğduğum her şiir ile kurmaca dünyalara atıfta bulunup kendi hikâyemi bizzat yaşayıp yazdığım.

 

Sevgiden ibaret benim dünyam ve de kelamdan her minvalde öğütüldüğüm de değil övündüğüm kadar yüreğimle tüm kâinatı tek solukta içime çektiğim elbette Rabbin izniyle gülümseyebilmeyi de saklı tutan bir aciz fani derviş yüreğimden taşan coşkuyla huzura kenetlendiğim.

 

İmza: hiç olmadığım kadar huzurluyum.


( Yağmurun Yası... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 20.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.