Su dünyada en çok bulunan sıvı maddedir, yaşadığımız gezegenin yarıdan çok fazlası su ile kaplıdır. İnsanın zaten kendi vücudunun yüzde 70’i sudan oluşur.
Ne kadar gariptir
ki, okyanuslara, denizlere, göllere, ırmaklara, çaylara rağmen, susuzluktan
kuruyan bitkiler, susuzluktan ölen hayvan veya insan bile bulunabilmektedir.
Bolluk içinde yokluk, hem de ölümüne yokluk! “Denizin suyu tuzlu, içilmez!”
diye itiraz edilebilir ama silaha harcanan milyarlarca dolar, su arıtımına
harcansaydı, dünyada susuzluktan ne bir bitki kuruyacaktı, ne bir hayvan
ölecekti ne de bir insanın susuzluktan dili damağı kuruyacaktı.
Evet, su yaşam
için en önemli maddelerden biridir. O kadar önemlidir ki, onsuz hayat düşünülemez.
Bu kadar önemli olan suyun çok yönlü özellikleri bulunmaktadır ama mütevaziliğine
ve çevreyle çok dengeli olmasına dikkat çekmek istiyorum.
Suyun kendine has
bir rengi yoktur, o bulunduğu çevrenin rengini alır. Deniz mavidir çünkü
denizdeki su, gökyüzünün rengini almıştır. Eğer gökyüzü mesela kırmızı olsaydı,
denizler kırmızı olacaktı. Allah’ın c.c. bir lütfudur denizin mavi renge bulanması,
çünkü mavi ferahlatan, rahatlatan bir renktir. Maviden fenalaşan kimseye
rastlamadım ama kan karşısında (yani o koyu kırmızı renkten dolay olabilir)
fenalaşan hatta bayılan insanlar bulunmaktadır. Diğer yandan, boğanın kırmızı
renge karşı alerjisinin olduğunu İspanyollar çok iyi bilirler ve bu bilgiyi de
her yıl bir festivalde sonunda kadar istismar ederler.
Evet, suyun
kendine has bir rengi yoktur ve bulunduğu renk ne ise onu kabullenir. Diğer bir
mütevazılık ise katı bir şeklinin olmamasıdır. Su, bardakta bardağın, kapta
kabın veya sürahide ise sürahinin şekline girer. Yani ortama ayak uydurur.
Kimya/fizik bilenler
hemen itiraz edebilirler, kendine has rengi ve şekli olmayan sadece su değil
diyebilirler. Doğru, mesela sirkenin de kendine has rengi veya şekli yoktur ama
sirkenin kendine has bir kokusu vardır. Suyun halen mütevazı olduğunu
düşünüyorum çünkü suyun kendine has bir kokusu da yoktur. Suyun mesela alkol
veya sirke gibi kokusu olsaydı, dünyanın dörtte üçünü kaplayan bir maddenin
kokusu o gezegenin adeta kılcal damarlarına bile sinerdi. Başka bir ifadeyle, suyun kokusunun olmaması da bir nimettir.
Suyun çevresiyle uyumlu
olduğuna değinilmişti: aşırı soğukta takır
takır donan, aşırı sıcakta ise fokur fokur kaynayan bir maddedir. Fırtınada ise
denizdeki su köpürmekle, çalkalanmakla veya dalgalanmakla esintiye ayak
uydurur. Zelzeleye karşı zaafı vardır;
bu durumda şahlanıp çevreyi tarumar eder tıpkı tsunamide görüldüğü gibi.
Mütevaziliğe, uyumluluğa
rağmen kendine has ağırlığı vardır, yani hafife alınamaz. 1 litre su, bir kilogram
ağırlığındadır. Kendi yoğunluğundan ağır olan cisim batar, hafif olanı ise su
üstende kalır. Ağır maddelerin su üstende kalabilmesi için hareket şarttır
mesela yüzmek gibi.
Su her ne kadar
hayati önem taşıyor ve mütevazı ise de hafife alındığında içinde hayatın karardığı
bir maddedir. Diğer yandan ihmal edildiğinde kabına sığmayıp yani sel olup
çevreyi allak bullak edebilecek müthiş bir güce de sahiptir.
Su deyip geçmeyelim;
kıymetini bilip şükür edelim ve israfından
da kaçınalım.