KAZIM ÖZTÜRK

ÖZTÜRKÇE

[email protected]

[email protected]

İNSANLIĞIMIZ BU KADAR MI?

 

Ülkemizde her ırktan, her dinden, her mezhepten, her anlayıştan ve her düşünceden insan var. Böyle bir güzellik olabilir mi? İnsanların farklılığı zenginliğimizdir. Kimse kimseden üstün değil.

Bir hikaye anlatılır; zenci birisine, adam bakmış bakmış… hayretini gizleyememiş. Zenci dayanamayıp;

-“Ne o, boyayı mı beğenmedin? Boyacıyı mı…?” demiş.

Türk olmak, Kürt olmak, Arap olmak, Acem olmak, Yunanistan’da, Rusya’da, Almanya’da doğmak bizim elimizde değil. Siyah olmak, beyaz olmak, Kırmızı olmak da elimizde değil.

Uzun boylu olmak, kısa boylu olmak, siyah saçlı, sarı saçlı, mavi gözlü olmak… bunlar bizim dışımızda olan şeyler.

Yurdumuzdaki Suriyelilere hınç kampanyası başlatmak, onlara karşı öfke duymak… neyin nesidir? “oralarda savaş var, neden buraya gelip de, savaşmıyorlar? Diye soru yöneltenler de olabilir. Belki doğru ama bunlar, hiçbir insana karşı hınç ve öfke duymamızı gerektirmez. Bizim anlayışımızda, İslami inanışta böyle bir yanlışık yapılmaz.

Toplumda bir olumsuzluk olduğu zaman hemen; “bunu yapan Suriyeliler” yaftasını yapıştırıyoruz. Belki yapanlar içinde Suriyelier de vardır, olabilir. Türkler arasında yok mu böyleleri?

Geçen gün bir haber okudum ve irkildim. Suriyeli bir çocuğun intihar etmesi olayıyla ilgiliydi. Çocuğa;

“-Pis Suriyeli” diye durmadan hakaret edilmiş, itilmiş, kakılmış, hor görülmüş! O da kendini iple asıp intihar etmiş. Bunda hepimiz suçluyuz. Hepimizin parmağı var bu çocuğun intiharında. Aslında her intiharda bizlere de suç bulaşıyor. Eğer insanlarımızı iyi eğitseydik, onlara gereği gibi İslami hassasiyeti anlatabilseydik, Kur’anın ilahi mesajlarını doğru bir şekilde ulaştırabilseydik, bu gün o Suriyeli çocuk intiharı seçmeyecekti. Eğer Kur’anı tefekkür edebilseydik, yurdumuzda veya dünyanın hiçbir yerinde kan gölü oluşmaz, özellikle Müslümanların kanı akmazdı. Bakıyoruz, kanı akanlar hep Müslümanlar! Hınç duyulan Müslüman, öfkeyla üzerine yürünenler Müslüman…  

Geçen hata İstanbul’daydım. Çok turist vardı; her milletten, her ırktan, her dinden, her ülkeden…kimse, Rus, Yunan, Alman, Fransız, Yahudi…turiste bir şey demiyordu. Herkesin ağzında; “Bu Suriyelilerin burada ne işi var? Ne kadar da Arap var burada!” diye burun kıvıran, alaylı şekilde bakanlara şahit oldum. Neden? Diğerleri insan da, bunlar değil mi? Diğerleri para bırakıyor da, bunlar hırsızlık mı yapıyor? Irza mı tasallut ediyor? 

 Mesele Suriyeli meselesi değil. Mesele; kimliğinde Müslüman yazanlardan rahatsızlık duymak. Yurdumuzda birçok gayri müslim var, onlardan rahatsızlık duyanı duydunuz veya gördünüz mü? Medya onlarla ilgili haber yapıyor mu? Yurdumuzdaki Müslüman olmayan ve de vatandaş olanlara karşı hınç kampanyası yapılıyor mu?

Sakın yanlış anlamayın, gayri müslimlere hınç ve öfke duyun demiyorum. Kimseye öfke duymayın. Kimsenin kimseye karşı öfke duymaya hakkı yok. Hele değişik dinden olan, farklı düşünenlere karşı asla böyle bir şey olamaz! Ortada bir yanlış, uygunsuzluk, problem…varsa çözmek için dili kullan, ama iyi olarak. Küfrederek, hakarete vararak, hınç duyarak değil. Eğer yapabiliyorsan anlat doğruları, hakikati, gerçeği...aklen ikna et. Yumrukla bir yere varılmaz. Ortada bir algı operasyonu var; Suriyeliler üzerinden kaos hasıl etmek.

  Kaybettik!

Ekmeğimizi paylaştığımız,
Birbirimizle kaynaştığımız,
Sevgi bağında dolaştığımız…

Dost diyarlarımızı kaybettik!


İksirli sulardan içtiğimiz,

Dost köprülerinden geçtiğimiz,

Sevgi pazarını açtığımız…

Gönül dostlarımızı kaybettik!


Birlikte ağlayıp, güldüğümüz,
Külüne de muhtaç olduğumuz,

Rahatça kapısın çaldığımız…

Has komşularımızı kaybettik!


Can insanların tebessümünü,
Yardımlaşma ve teşebbüsünü,

Dostluk ve yârân olma süsünü…

Tarihe gömdük, sonra kaybettik!


Yalnızlık nedir bilmediğimiz,
“Gurbet” illeri tatmadığımız,
Gözyaşlarımız tutmadığımız…

Sıcak yuvalarımız kaybettik!


Kalplerimizin sessizliğini,
İnsan olmanın eşsizliğini,

Mutlu olmanın “en”sizliğini…

Maddiyata boğduk ve kaybettik!

 

Allah’a kul olmanın yâdını,
Sevgili resulünün adını,

Kur’an’ca düşünmenin tadını…

Vah, insanlığımızı  kaybettik!  

( İnsanlığımız Bu Kadar Mı başlıklı yazı Öztürkçe tarafından 6.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.