BİRBİRİMİZE BU KADAR DÜŞMAN OLMAMIZIN SEBEBİ ÇAVDAR MAHMUZU
OLABİLİR Mİ?
İnternette
tesadüfen gördüğüm bir yazı ilgimi çekti. Yazının başlığı ‘’1951 Pont Saint Esprit-Lanetli Ekmek Olayı’’ idi.
‘’Saint Esprit’’ pek yabancı gelmiyordu. Hafızamı yoklayınca hatırladım. Evet,
İstanbul’daki Notre Dame de Sion Fransız Lisesinin bahçesi içinde bulunan tarihi bir kilisenin adıydı ‘’ Saint Esprit’’ Yazdığım bir yazıda bu okulun
bahçesinde, bu kilisenin önünde barışsever papa olarak bilinen Papa XV.
Beneditus’un bir heykelinin bulunduğundan, bu heykelin oraya dikilmesi için
zamanın padişahı VI. Mehmet Vahdettin’in para yardımında bulunduğundan bahsetmiştim.
O bakımdan başında ‘’Pont’’ olsa da ‘’Saint Esprit’’ İlgimi çekmişti. Ayrıca
bir de lanetli ekmek vardı işin içinde.
Her gün milyonlarcasını çöpe attığımız ama yine de yerde gördüğümüzde eğilip
alarak öpüp başımıza koyduğumuz ve ayaklar altında ezilmesin diye insanların
ayak basmayacakları bir yere taşıdığımız en kutsal nimet olan ekmek nasıl
lanetli olabilirdi ki. Merakla okumaya başladım yazıyı.
Fransa’nın Rhone Nehri kıyısındaki şirin köylerinden biri olan Pont Saint
Esprit’te 15 Ağustos 1951 de birdenbire garip bir olay olur. Öncelikle 300
nüfuslu köyün tamamında mide
bulantıları, kusma,baş ağrısı, uykusuzluk halsizlik görülür ancak rahatsızlanan
insanların bazılarında rahatsızlıklar bu kadar basit değildir.
Bazı köylüler ejderha gördüklerini iddia ediyorlar, bazıları
yılanların kendilerine saldırdığını söylüyordu. O dönem 11 yaşında
olan Charles Granjhon evinden çıkıp büyük annesini boğmaya çalışıyor, bir
işçi olan Gabriel Validire ise kendisinin öldüğünü iddia ediyordu.
Validire'ye göre hem kendisinin hem de arkadaşının kafası bakırdan yapılmıştı
ve karınlarını yılanlar yemişti.
Bir başka kadın ise
kaplanların kendisini yediğini iddia ediyordu. Köy tam bir tımarhaneye
dönmüştü. Yaşanan bu akıl almaz olaylar artınca yetkililer ve doktorlar olayı
araştırmaya başladılar. 250'den fazla kişi takip altına alındı ve 50 kişi
kontrol edilemediğinden akıl hastanesine yatırıldı.
Akıl hastanesine
yatırılanlar orada da boş durmadı, kalbinin yerinden çıktığını iddia edip yerine
koyulmasını talep edenler bile vardı.
Hatta olaylardan 8 gün sonra
akıl hastanesindeki bir kadın çığlıklarla kendisini 2. kattan aşağı attı ve
düştükten sonra koşmaya başladı. Kendisinin bir uçak olduğunu iddia
ediyordu.
Belli ki tüm köyü birden etkileyen bir şey olmuştu. Yapılan araştırmalar
gösterdi ki bütün köyün ortak özelliği aynı fırından çıkan ekmekleri yiyor
olmalarıydı. Araştırmayı yapanlar bu sonuca ulaşıncaya kadar köy halkından elli
kişi akıl hastanelerine kaldırılmış, yedi kişi ise ölmüştü. Ülke resmen
şoktaydı.
Sonuçta bütün gözler, ekmeklerin yapıldığı fırına çevrildi. Fırıncı Roch Briand
ekmeklere ergot mantarı denen bir bir mantar karıştırmıştı ve bu mantar
hepimizin bildiği LSD denen
uyuşturucunun yapımında kullanılan bir mantardı. ( Ya da LSD nin etkilerini
yapabilecek bir özelliği vardı.) [ Ergot mantarı denen şey aslında çavdarda
oluşan sıradan görünümlü parazit türü bir mantarmış ve Türkiye’de buna çavdar
mahmuzu deniliyormuş.]
İyi de bir insan durduk yerde niçin bütün köy halkını zehirlemeye kalksın ki?
Öyle ya neticede üç yüz nüfuslu bir köy ve
mutlaka köylüler birbirleriyle akraba. Roch Briand akrabalarını niçin topluca
zehirlemeye kalktı?
Bu sorunun net cevabı bulunamadı hiç bir zaman. Aynı şekilde ergot mantarı denen
bu nesnenin fırının yüksek ısısı karşısında bile ölümcüllüğünden bir şey
yitirmemiş olması, yendikten on iki gün sonra bile insanları öldürebilme özelliğine
sahip olabilmesi hep kafalarda soru işareti olarak kaldı ancak kafaları asıl
kurcalayan husus çok daha farklıydı:
Evet, Ergot Mantarı, ya da bizim tabirimizle Çavdar Mahmuzu, kullanıldığı
takdirde insanlara halüsinasyonlar gösterebilen bir etkiye sahipti ve o gün
için Avrupa’da tek LSD üretimi yapan ilaç firması Pont Saint Esprit köyüne
sadece 100 Km uzaklıktaydı.
Bu olaydan iki yıl sonrasına kadar olay hakkında çeşitli tezler üretilse de
Saint Point Esprit olayından iki sene sonra yine bir Fransız vatandaşı olan
Frank Olson, kaldığı otelin 13. Katından atlayarak intihar edince Saint Point
Esprit köyünde neler olduğu daha bir netleşmeye başladı.
Frank Olson gönüllü bir kobaydı. Kendi hayatıyla kumar oynamıştı adeta.
CIA nin MK-Ultra adını verdiği ve zihin kontolünü amaçladığı bir deneyde Frank
Olson üzerinde deneyler yapılıyor ve bu deneyler esnasında kendisine LSD
veriliyordu.
Zamanla bedeni de ruhu da CIA elinde oyuncak haline dönüşen Frank Olson, hem
yaşadıklarına dayanamadığı hem de bu insanlık dışı deneyleri tüm dünyaya
duyurmak için intihar etmişti.
Peki bu olayın 1951 de Port Saint Esprit’te yaşananlarla ne ilgisi vardı?
İntihar olayını araştıran yetkililer bu
olayı araştırırken oldukça ilginç bazı belgelere ulaştılar. Bu belgelerden
birinde bir CIA ajanı ile yukarıda bahsettiğim LSD imal eden ilaç fabrikası
arasında yapılmış gizli bir sözleşmenin metnine ulaşıldı. Bu sözleşmeye göre
ilaç firması ile CIA, MK-Ultra projesi için birlikte çalışmaktaydı. Yani açık
ve net bir şekilde söylemek gerekirse CIA , Pont Saint Esprit köylülerini
topluca kobay olarak kullanmıştı.
İşin daha da ilginç tarafı CIA bu
deneylerini öyle çok da gizli saklı yapmıyordu ve 44 ü üniversite olmak üzere
toplamda 80 enstitü bu proje için çalışıyordu. Projenin amacı da güya
şunlardı(!)
1-Halkın gözünden düşülmesine neden olacak kadar mantıksız
düşünmeyi ve düşüncesizliği tetikleyen maddelerin geliştirilmesi.
2-Mantıklama ve algılama süreçlerini
yavaşlatan maddelerin geliştirilmesi.
3-Kullanıcının daha hızlı veya
yavaş yaşlanmasına neden olacak maddelerin geliştirilmesi.
4-Alkolün etkilerini tamamen
silecek bir ilacın geliştirilmesi.
5-Kamuflaj ve taktik amaçlı,
bilinen hastalıkların tüm belirtilerini yaratan; ancak istendiği zaman
durdurulup bu etkilerin geri dönebilmesine neden olan ilaçların geliştirilmesi.
6-Geçici veya kalıcı beyin
hasarı ve hafıza kaybı sağlayan ilaçların geliştirilmesi.
7-Baskı, işkence ve hayati
ihtiyaçlara olan direnci arttırıcı ilaçların geliştirilmesi.
8-Kullananın o anda ve
öncesinde olan olayları kalıcı ya da geçici olarak unutmasına neden olacak
maddelerin geliştirilmesi.
9-Şok ve kafa karışıklığını
geçici ya da kalıcı, kısa ya da uzun vadede yaratabilecek maddelerin ve
fiziksel yöntemlerin geliştirilmesi.
10-Bacakların felç olması
veya akut kan yetmezliği gibi fiziksel yetersizlikleri anlık
olarak yaratabilecek ilaçların geliştirilmesi.
11-Vücutta su kabarcıkları
yaratabilecek kimyasalların geliştirilmesi.
12-Bireyin davranışlarını,
arzu edilen bir diğer bireye bağımlı kılacak şekilde değiştirecek ilaçların
geliştirilmesi.
13-Sorgulama mekanizmalarını iptal
edecek, mantıksal düşünmeyi engelleyecek ilaçların geliştirilmesi.
14-Hırsı azaltacak ve genel
çalışma verimliliğini düşürecek ilaçların geliştirilmesi.
15-Görüş, duyma, vb. duyusal
becerileri köreltecek ilaçların geliştirilmesi.
16-Sonrasında kalıcı hafıza
kaybı yaratan, ani bayıltma işlemini yapabilecek ve yiyeceklere, içeceklere,
havaya karıştırılabilecek bir ilaç geliştirilmesi.