-Evet çocuklaaarrr. Bugünkü dersimizde sizlere önce bir fıkra anlatacağım. İyi dinleyin zira daha sonra bir sorum olacak.

Ünlü bilim adamı Temel, çok önemli bir buluşun heyecanı içerisinde pireyi  mikroskopun altına koymuş ve çok hassas  kesici aletlerle bir ayağını kestikten sonra seslenmiş:

‘’Sıcra  pakayum.’’

Pire sıçramış tabii ki.

Temel, pirenin bir ayağını daha kesmiş ve emri tekrarlamış:

‘’Sıcra pakayum’’

Pire yine sıçramış. Derken,Temel ‘’Sıcra pakayum’’ diye diye pirenin bütün ayaklarını kesmiş. Son ayağı da kestikten sonra yine emretmiş:

‘’Sıcra pakayum.’’

Pire tabii ki sıçrayamamış. Temel iki kez daha yüksek sesle ‘’ Sıcra pakayum.’’ Demiş ama pirede hareket yok. Bunun üzerine deneyinin raporunu yazmış:

‘’Ayaklari çesulen pirelerun kulakları duymayi’’

-Evet. Fıkramız böyle. Şimdi bu olayda yanlış olan nedir?

Parmaklar kalkmaya ve öğrenciler düşüncelerini açıklamaya başladılar.

-Hocam ! Pirelerin ayakları kesilse de kulakları duyar bence. Ayaklarla kulağın ne ilgisi var ki?

-Hocam, arkadaşımız çok önemli bir şeyi atladı. Pirelerin kulakları olmaz ki.

-Hadi yaaa. Kulakları yoksa nasıl duyuyorlar peki?

- Hocam ! Bana kalırsa pire, ayakları kesilirken kan kaybından ölmüştür. Ölü olduğu için de sıçrayamaması gayet doğaldır. Bu durumda Temel, yaptığı deneyden yanlış bir sonuç elde etmiş.

-Bence yanılıyorsun arkadaşım. Temel bir bilim adamı. Elbetteki pirenin ayaklarını kesmeden önce ona narkoz vererek uyutmuştur. Pire narkozun etkisiyle sıçrayamamıştır. Temel az daha bekleyip pirenin narkozun etkisinden çıkmasını beklemeliydi bence. Yani raporu yazmakta acele etmiş.

-Yok arkadaşlar. Bana kalırsa pire Karadeniz şivesini bilmiyor. O yüzden Temel’in ne demek istediğini anlamamıştır.

-Yahu arkadaşlar, pirelerin karakteristik özelliklerini bilmeden sallıyorsunuz. Pireler çok çok inatçı hayvanlardır. Değil ayaklarını, kafasını kesseniz ona zorla bir şey yaptıramazsınız.

-Ha haa haaa. İnatçı eşek, inatçı katır, inatçı keçi duymuştum ama inatçı pireyi ilk kez senden duyuyorum.

-Bildiğim kadarıyla inatçılıkta hiç bir millet Arnavutların eline su dökemezmiş.

-İskoçlar da çok cimriymiş mesela.

-En komiği de Hintliler...Adamlar ineğe tapıyorlar.

Evet, konu ana mecrasından çıkmış görünüyordu ama müdahale etmiyordum. Çünkü aslında tam da kavratmak istediğim kazanıma doğru yol alıyorduk.

-Arkadaşlar ! Konumuz pireler. Lütfen ana konuya dönelim. Bence hocamız bu fıkra ile Türk Milletine zorla hiç bir şey yaptırılamayacağını anlatmak istiyor bizlere.

Bu çıkış ilgimi çekmişti. Aslında böyle bir amacım ve niyetim olmasa da pür dikkat öğrencimi dinliyordum.

-Olay Türkiye’de, bir Türk laboratuvarında gerçekleşiyor değil mi? Pire de Türkiye’de yaşıyor. O halde Türklerin özelliği ona da geçmiş.

-Ne alaka yaa. Hangi özelliği geçmiş?

-Baskılara boyun eğmeme özelliği... Hiç bir baskı ve zorlama Türklere istemedikleri bir şeyi kabul ettiremez.

-Emin misin?

-Elbette eminim. Mesela daha geçen derslerimizde görmüştük. İzmir’in işgali sırasında ‘’ Zito Venizelos ( Yaşasın Venizelos)’’ Demediği ve başındaki asker şapkasını çıkarmadığı için Albay Süleyman Fethi Bey’i süngüleyerek öldürmüştü Yunanlılar. Evet, ölmüştü ama ‘’ Zito Venizelos ‘’ Dememişti.Baskılara, tehditlere  boyun eğmemişti.

Vermek istediğim mesaj bu olmamakla beraber öğrencim Türk’ün karakteristik özelliğine oldukça güzel bir bir örnek vermişti. Şimdi devreye girebilirdim.

-Evet çocuklar ! Bu fıkrayı anlatırken amacım arkadaşınızın izah ettiği husus olmamakla birlikte arkadaşınız çok güzel bir örnek verdi. Benzeri örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak ders kitaplarında anlatılmasa da var olan ve bazı kişilerin sıklıkla dile getirdikleri bir konu vardır: Türklerin kılıç zoruyla Müslüman oldukları. Yani baskı ve şiddetle Türklere istemedikleri, asla tasvip etmedikleri bir din kabul ettirilmiş ve Türkler, üzerlerindeki bu baskı sadece 70 sene sürmesine rağmen 1300 senedir Müslüman imişler. Buna ne dersiniz?

Öğrenciler şaşırdılar tabii ki. Onlara kısaca 640-715/716 Yılları arasında Türkler ve Araplar arasındaki savaşları, Talkan ve Cürcan katliamlarını anlattım. Şaşkın şaşkın dinlediler ders kitaplarında olmayan bu konuyu. Sonra parmaklar kalktı.

-Hocam ! Yine siz anlatmıştınız. Hristiyanlar Roma İmparatorluğu döneminde  çok çok büyük işkenceler yaşamışlar. Hatta aslanların önüne atılanlar, yakılanlar, derileri üzerine hayvan derisi dikilenler, akla gelmedik korkunç işkenceler görenler olmuş. Bu işkence ve baskıların izlerini bizzat Kapadokya gezimizde, Derinkuyu ve Kaymaklı’da gözlerimizle gördük. Hrıstiyanlar, dinleri uğruna ne çileler çekmişler. Yaklaşık 300 sene sürmüş bu işkence dönemi, öyle 70 sene filan değil... Hrıstiyanlar 300 sene her türlü işkenceye dayanıp dinlerinden dönmemişler, dönmemekle de kalmayıp bütün Avrupa’yı – hiç bir silah kullanmadan- Hrıstiyan yapmışlar ama yüz binlerce, hatta milyonlarca Türk 70 senelik bir savaş ve işkence sonucunda dinlerini değiştirmişler öyle mi? Dinlerini değiştirmekle de kalmamışlar üzerlerindeki baskı Abbasi İmparatorluğu ile sona erdiği halde eski dinlerine dönmemişler öyle mi?

-Güzel bir soru. Ama bu soruyu tabii ki ‘’ Türkler kılıç zoruyla Müslüman oldular?’’ İddiasında bulunduktan sonra ‘’ Ne Mutlu Türk’üm Diyene’’ Diyebilenlere sormak lazım. Böyle bir zilletten(!) nasıl bir mutluluk duyuyorlarsa artık.

-Hocam ! Basit bir pire olayını nerelere getirdik değil mi?

-Evet, haklısın. Ama olay pire olayı değildi.

-Ya neydi  hocam?

-Anlatayım...Temel, laboratuvarda kaç tane pire üzerinde deney yaptı?

Hep birden cevap verdiler:

-Bir.

-Peki raporuna ne yazdı:

-‘’Ayakları kesilen pirelerin kulakları duymuyor’’

-Yani?

-Aaaa evet ya...Genelleme yaptı Temel. Sadece bir pire üzerinde yaptığı deneyin raporunu sanki pek çok pire üzerinde deney yapmış gibi yazdı.

-Evet, konumuz buydu. İşte bunu tartışırken başka genellemeler de yaptık. Örneğin: ‘’Arnavutlar inatçıdır, İskoçlar cimridir.Hintliler İneğe taparlar’’ gibi. Oysa Arnavutların inatçı olanı da vardır olmayanı da. İskoçların cimri olanı da vardır eli açık olanı da. Hintliler içinde ineği kutsal gören de vardır,Müslüman olup bizler gibi keserek yiyeni de.

-Peki hocam, bugünkü dersimizi özetlerseniz bize ne demek istersiniz?

-Şunu demek isterim: ‘’ Ler- lar ‘’ Çoğul eklerini gelişigüzel kullanmayın. Türkün ‘’Zito Venizelos’’ Dememek için şehadeti göze alan Süleyman Fethi’leri de vardır; düşmanla işbirliği yapan, Yunan komutanlar ve hain İzmir Metropoliti Hristomosla kadeh tokuşturan İzmir Valisi Kambur İzzet Paşa’ları da... Rumlar için bile durum böyledir: Yunan işgalcilerini çiçeklerle, beyazlar giymiş olarak ve Yunan bayraklarıyla karşılayan İzmirli Rum kızları da vardır, karalar giyip protesto eden Rum kızları da... İşte o bakımdan hele hele de içinde bulunduğumuz şu zor günlerde ‘’Haçlılar, hainler, yobazlar, gericiler, yandaşlar, kafirler, dinsizler,komünistler,faşistler,yoldaşlar,satılmışlar, alçaklar’’ ve daha bir sürü ‘’ ler-lar’’ eki almış kelimelerden çok çok sakınmak gerekir. Yani genellemeler bizleri her zaman yanlış sonuçlara götürür.


( Genelle-me / Ler-lar başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.