geçerdi gözlerimin önünden bacaların dumanı
tan yerinden hep aynı kızıllık 
rüzgar silerdi camdaki parmak izlerini
çiçekler açardı rengarenk pencerelerde

haylaz bir çocuk gibi konuşurdu
zihnine düşen düşlerle 
kırık dökük bir pencerede
kırılmış camlar
geceler soğuktu evlerde

bir varmış bir yokmuş gibi
yeniden yaşanıyormuş gibi 
her isim 
her resim 
ve de sonsuzluk sırrı 

*

vurgun yemiş bir çığlık kopardı
vururdu evimin her penceresine binlerce yakamoz 
mavi boyalı dalgalar 
beyaz renkli köpükler
dede korkut masalından ninniler söylenirdi

korsan fırtınalar en fena silahlarla kurşunlardı geceyi
şehrin tüm ışıkları düşerdi yıldızlardan
sürgün saatlerde 
gölgeler sırtımdan hançerlerdi sinsice
ayaz yemiş buzlu kaldırımlarda

geceler boyu
şimşek parıltıları suretlenirdi pencerelerde
yağmur damlaları kadar çok ,saf saf olurdu ışıklar 
bambaşka aydınlanırdı cihetlerin yüzü
başka bir alemin bambaşka gökleri

damların tepelerinden dökülürdü küçük çağlayanlar
birden hızla çarpmaya başlardı yüreğim
fışkıran suları titretirdi rüzgar 
yüzlerce kez duvarlara izler düşerdi benden

rüzgar vururdu perdelerin göğsüne 
paslı korkulukların üstüne sinerdi yılların yorgunluğu
bir festival ki bir ömür seyretmeye değerdi
bitmezdi serüvenleri 

uçsuz bucaksız uçurumlara uzanırdı hayalet şekiller
gizemli ışıklar keşfederdi en kuytu yerleri
koca gök uçup giderdi solgun bir rüya gibi
kutsal nefesin onurlu yolculuğuna hicret etmiş gibi
akşam zamanlarında gölge üstüne gölgeler

her gece sancırdı yıldızlar 
her azılı hezeyanla alevler parıldardı ,
kızıl alevler yıldızlardan 
ufuklara tutunmuş bir kaç yıldız vadilere salınırdı
bulutların içine pencerelerden 

sırrını ifşa eder gibi sesini duyururdu
gökleri çatlatan yıldırımların gürültüsü 
nöbet tutar gibi loş sokaklarda kuyu diplerinde 
uzun bir zaman penceremin önünde 

sitemle bir pencere açılırdı sokağa
ebabillerim çığlık çığlığa kanat çırparak uçup giderdi
bin parçaya bölünürdü düşlerim
göklere ilişirdi alnımın parıltısı 

vaki olmayan bir coşku
tıpkı kaysın leylaya bağlanışı gibiydi
heyecan yorgunuydu ruh 
çatlayacakmış gibiydi göğüs
gökyüzü mü beni kendisine yükseltmişti
yoksa yeryüzü mü beni içine çekmişti

küçük pencereme dokunarak kıvrılıp bükülmüştü ay
büyülü yaratıklardan bir kaçı yaklaşıp 
uyansın diye tekrar tekrar tıkırdardı camları 
in cin top oynardı bahçede
sağır bir gürültüyle göçerdi gece
bir kaç katar tuhaf umutlar yüklenerek 

loşlaşmış havaya yayılırdı karın erime gıcırtısı 
kırk yıl gözyaşı döken adem gibi ağlardı
hıçkırıklar gelirdi bezm-i alemden 
boyası dökülmüş evlerden sızardı felaketler
ruhumun üzerinde kanat çırpardı karanlık pencereler

güneşin ışıkları parıldardı ufukta dizi dizi
dağların üzerinde cehennemin gölgesi
ateş perçemli küheylanın yelesi okşardı bulutları
rengarenk çiçekler açardı altın sarısı pencerelerde

kabuslar içinde kaybolurdu gök 
ben güneşler çizerdim
karanlık kaplardı her yeri 
ben yıldızlar çizerdim
tufanları kopardı göğüs kafesimin 
hayal alemine uçup giderdim pencerelerden

redfer
( Rengarenk Çiçekler Açardı Pencerelerde başlıklı yazı redfer tarafından 28.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.