Sana kıl çadırda hüzünlü gül yağı biriktirdim

Çobanlar keçi sütüne damlatıp ekşi teleme yapıyor

 

Sana heceleri tarçına sürülmüş şiirler yazdım

Anasını arayan öksüzler burnuna çekiyor

 

Sana ağıtlar yakınca sazın kırık telleri

Yetimlerin gözlerine bulutları taşıyor

 

Sana gel diyen ezgileri tren raylarına sürdüm

Hasret garından türküler seni yolcu ediyor

 

Sana portakal kabuklarından kolye yaptım

Gönlü yaralı angut kuşları sırayla takıyor

 

Senin avucuna koyduğum kayık dolusu hayalleri

Geceleri gelen meltemler suya batırıyor

 

Senin açık denizinde uçurduğum martıları

Yokluğun bir bardak soğuk suda boğuyor

 

Senin yüzünü düşümde görmek istediğimde

Bir serçe gelip güneşin önüne oturuyor

 

Senin uzaklığını ne zaman yutkunsa kuşlar

Ümidin kanatları kırılıp aşağı düşüyor

 

Senin taranmamış dolaşık sarı saçlarına

Özlemin mürekkebinden gök bulaşıyor

 

Senin geldiğinde intihar edecek hasret deryası

Tahtaları çürümüş iskeleye ayaklarını basıyor

 

Senin bana çaldığın ıslık seslerini

Postacılar ilmeçerle çoban yıldızının ucuna asıyor

 

Senin içimde unuttuğun ela gözlü uğur böceği

Limon çiçeğinden her gün bana bakıyor…

( Bir Serçe Gelip Güneşin Önüne Oturuyor başlıklı yazı Kazım Gök tarafından 13.11.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.