Sen onun saçının bir teline dahi zarar gelmesin
istersin. Gözüne göz izi ilişmesin,
canına bir kötü söz değmesin istersin. El
bebek gül bebek bakarsın ona, kalp tahtının kraliçesi muamelesi yaparsın. İncinmesin dersin, üzülmesin, kırılmasın… Güzel seversin onu, kitabına uygun… Hakkını vererek…
Özel seversin.
“Var mı böylesi sevmek?” sözünün emsali olursun. “Kaldı mı böyle adamlar?” diyenlerin işaret ettiği özne olursun. Kendini bu dünyanın en mesut adamı ilan edersin. Ve sevdiğini dünyanın en güzeli olarak bilirsin.
Külkedisi olur ömrünün. Pamuk prensesi… Leylası… Şirin’i… Aslı’sı…
“Aşk kâğıda
yazılmıyor Mihriban!” Çünkü kalemden çıkan kalbi alevler aşk kâğıdını yakıp
kül ediyor. Anla nasıl sevdiğini.
Dünya bir yana o bir yana, dediğindir sevdiğin. Ona
verdiğin değer cihana bedel. Her nerede olursa olsun dilinde ona saklıdır
yalvarırım gel. Engel değildir ne bir duvar ne bir tel.
İçinde tıka basa sevgili var. Yok senin gibi seven,
nadirattansın adam. Mücevherattan… Sendeki yürek dünyanın en güzel yüreğidir. İçinde
dünyanın en güzel, en nadide ve en büyük incisini saklayan sedef gibidir.
Zarif seversin onu. Yeni açmış bir gülü
koklarcasına. Toprağa yeni düşmüş bir yağmur damlasının serinliğini
hissedercesine… Kaburgaların kırılırcasına… Aklın başından gidercesine… Onun yüzünü
okşayan bir rüzgârcasına…
İçini ferahlatır onun şehla bakışı… Canına renk olur
bir gülüşü… Adını seslenişi canına can katar. Kalbin atar da atar onun sana bir
adım gelişine. Adamım deyişine can verirsin.
Sen onun döktüğü bir damla gözyaşı için âlemi ateşe
verirsin. Her türlü elemi defterinden silersin. Kalemini ona hasredersin. Onunla
haşrolunmayı dilersin. Arşıâlâda hissedersin kendini, onu severken. Hayal âleminde
uçarsın. Masal diyarında ikamet edersin. Var mı artık ayakları yerden
kesilircesine seven? Kaldı mı böylesi sevilen yeryüzünde? Yâr yüzüne bakıp da
kendinden geçen başka bir yürek var mı ey cümle âlem?
Kalmadı sen gibi seven adam… En mükemmel sevenisin
ay parçasının. Harikuladesi… Şahanesi… Bir tanesi… Dür danesi… Sevdiğin kadar
sevilirsin umarım. Dağ kadar; okyanus, gökyüzü, yeryüzü kadar.
Güneşin doğuşu gibi seversin onu. Karanlıklarını aydınlık
eylercesine… Gizli saklı değil ayan beyan seversin onu. Bir gül bahçesinin en güzel
gülünü severcesine… En tatlı melodiymişçesine… En tatlı yemişçesine…
Ellerini tutarsın sevdiğinin, bir daha bırakamazsın.
Kollarını dolarsın onun ince beline, ayrılamazsın daha. Gözlerini kilitlersin
gözlerine, tutkunu olursun. Kalbini bağlarsın kalbine, kölesi olursun. Ömrüne
atılmış en güzel imza sayarsın onun adını, diline dolanmış en güzel sözcük
sayarsın “kadın”ı.
Su gibi berrak seversin. Kalbin akar onun kalbine
şırıl şırıl. Pırıl pırıl seversin onu. Dupduru… Yaz günü dağdan akıp gelen kar
suyu sayarsın onu, el değmemiş yayla çeşmesi, dudak değmemiş orman kaynağı…
Kutsal bilirsin; abı hayat… Safa ile Merve Tepeleri arasında zemzemi bulursun.
Sen onun varlığını varlığın bilirsin bu dünyada. Nefesini
nefesin kabul edersin. Sesini sesin zannedersin. Onsuz geçen bir anın dahi
ecelin olacağını anlarsın. Alnına yazılmış asla silinmeyecek olan “kader”in
bilirsin onu. Kederi silersin dağarcığında. Onun darağacında asılmayı cana
minnet sayarsın. Onda ölmeyi vuslat kabul edersin. İdamın olsa “Son arzun nedir?”
sorusuna “Canım fedadır ona.” dersin. Tekmeyi basarsın iskemleye. Onun ömrüne
asılırsın. Salınırsın onun saçlarında.
Kıyametindir sevdiğin. Rabbe onu vermesi için kıyam
ettiğindir. Kıymetlin… Kıvamını bulduğundur, demini… Görmez gözün başkasını,
duymaz kulağın… Tektir sende. Aradığındır, özlediğindir. Mutlu olduğundur. Güldüğündür.
Onda kaldığındır.
Destansı bir güzelliktir gördüğün, emsalsiz…
Aklına mıhladığındır, kalbine nakşettiğindir.