Hepimizin hiç ama hiç unutamadığı bir ilkokul
öğretmenimiz vardır. Kişiliğimizin oluşmasına katkı sağlamış, anılarımız içinde
en nadide yeri olan öğretmen…
Beş
sınıflı bir köy okulunda okudum. İlkokul öğretmenimi unutamam. Bir araya geliriz
ilkokul sınıf arkadaşlarımızla zaman zaman. İlkokul yıllarımızı, öğretmenimizi
anımsarız. İçimizi hoş, buruk bir hüzün kaplar.
Buruk
hüznün nedeni, öğretmenimiz ve arkadaşlarımızla yaşadığımız güzel yıllara
dönmenin olanaksız olduğu. Ömür denen yaşam filmini geriye döndürmek olası
değil. Neydi o yıllar… Kaygısız olduğumuz, gelecekle ilgili hayallerimizin
uçsuz olduğu güzel yıllar…
Öğretmenimiz
güldüğünde köyümüzü çevreleyen yüce dağların bin bir renk çiçekleri açardı
yüzünde. Katıksız severdi bizleri. Köyümüz dağların hemen eteklerinde kurulmuş
rakımı yüksek bir köydür. Altmışlı yıllar. Doğa acımasız. Kışlar uzun, 6 aya
yakın sürer. İlkbahar, yaz ve sonbaharı diğer 6 ay içinde yaşardık.
Büyüklerimizde geçim kaygısı…
Biz çocuklara gerekli sevgi, ilgi
gösterilemezdi yetesiye. Öğretmenizde görürdük güler yüzü. Soğuk kış günlerinde
bazen sobası yanmayan soğuk sınıfımızı öğretmenimizin kalbinin sıcaklığı
ısıtırdı.
Kitapları
severdi öğretmenimiz. Vücut dilini kullanarak şiirler okurdu. 3. Sınıfta
okuyorduk. Kitaplığımız zengin değildi. Hâlâ anımsarım, öğretmenimiz kitap
ısmarladı. Yakında gelir demişti kitaplar. Aradan günler geçti. Bir türlü
kitaplar gelmedi. Öğretmenimizin sabah ilk derse girerken elinde kitaplarla
sınıfa girmesini çok bekledik. Nihayet karlı bir gün koltuğunun altında bir
koli ile sınıfa girdi. Kitaplar vardı o kolide. Kısa sürede ellerimizdeki yeni
kitapların büyülü dünyalarına daldık. O gün hiçbir arkadaşımız teneffüse
çıkmadı. Günü, kitap okuyarak geçirdik.
Öğretmenimden
öğrendim halkımı, ülkemi ve bayrağımı sevmeyi. Arkadaşlığı, yalansız, riyasız yaşamanın
önemini gönüllerimize nakşetti öğretmenimiz. İlkokul yıllarımda 4 ve 5. Sınıfta
9 çeşit ders kitabı okutulurdu. Abartısız diyebilirim 5. Sınıfı bitiren bir
öğrenci günümüz 2. Dört yılı bitiren öğrencilerden daha bir donanımlı
yetişirdi.
Öğretmenim
ve öğretmenlerimiz kılık kıyafetleri, bilgi birikimleri ve davranışlarıyla
örnek insanlardı. Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğum, saygıdeğer
ilkokul öğretmenimin sevgiyi ve öğrenme merakını arkadaşlarıma ve bana
aktarmasıyla geçti. Şanslıyım,
öğretmenim başarılı bir öğretmen örnek bir insandı. Ondan öğrendiğim çalışma ve
mücadele azmiyle yaşamın zorluklarına göğüs gerebildim. O bakımdan kişiliğimin
şekillenmesinde yadsınamaz yeri olan öğretmenlerimi hele de ilkokul öğretmenimi
hiç unutamam.
Yıllar
geçti rüzgâr hızıyla. Öğrenim yılları coşku içinde yaşandı. Ülkemizin kısa
sürede kalkınmasını tamamlayıp dünyanın en güçlü ülkeleri düzeyine çıkacağına
büyük ümidim vardı öğrencilik yıllarımda. Bu ümidi öğretmenlerim aşılamıştı
ruhuma.
Ben de
öğretmen oldum. Öğrencilerime öğrettim öğretmenlerimden öğrendiklerimi.
Öğrenme-öğretme anlayışımı hiç kaybetmedim.
Uluslar
nitelikli eğitim alıp, üretken kuşaklar yetiştirdikleri ölçüde söz sahibi
oluyorlar. Çocuklarımız evde anne-babayı, okulda öğretmeni rol model alırlar.
Ailenin eğitim-öğretim ve kültür düzeyinin yeterli olması çocuklarının
yetişmesinde en önemli etkendir. Ailenin korumasından sonra çocuklarımızın okul
yaşamı başlar.
İyi
yetişmiş, ruhunda ve kalbinde sevgiyi yüceltmiş öğretmenlerin elinde yetişen,
yarının büyükleri olacak çocuklar öz güvenli birer yurttaş olurlar.
Anne-babayı, bizleri de yetiştirenler öğretmenlerimizdir.
Bunun
için öğretmenlik önemlidir. Bunun için din büyüklerinden Hz. Ali, “Bana bir
hark öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Diyor.
Bunun
için “Tanrı gökten yere inse meslek olarak öğretmenliği seçer.” demiş antik
çağların bir feylesofu.
Tarihimizin
altın yıllarında cihangir padişahlarımızın öğretmenlerine verdiği değeri
anlatan anekdotlar vardır:
Henüz
19 yaşında iken 6 dil bilen Fatih Sultan Mehmet fethettiği İstanbul’a girerken
kendisine çiçek sunan Bizans kadınlarına çiçekleri kendisini yetiştiren
hocalarına vermelerini söylemiştir.
Yavuz
Sultan Selim, sert mizaçlı, savaş meydanlarının yenilmez, şiirler de yazan bir
padişahımızdır. Fethettiği Kahire’ye girerken hocasının atının ayaklarından
kaftanına çamur serpilir. Hocası hem mahcup olur, hem korkan Yavuz’un
hışmından… Yavuz bu olay üzerine şu sözleri söyler.
“ “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur benim için
şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı böylece
sandukamın üstüne koysunlar”
Tarihte
ve her zaman, uluslar öğretmenlerine verdikleri önem ölçüsünde güçlü oldular.
Ülkemizde
öğretmen yetiştiren okullar vardı. Bu okullarda ülkenin gereksinimi kadar
donanımlı programlarla öğretmen yetiştiriliyordu. Kapatıldı o güzelim okullar.
Şimdi çokça eğitim fakültelerinde ihtiyaçtan çok çok fazla öğretmen adayı
yetiştiriliyor.
Bizler
mezun olduktan bir ay sonra atamamız yapıldı. Göreve başladık. Atama bekleyen
genç meslektaşlarımın hepsinin atanma olasılığı hiç yok günümüzde. En güzel
yıllarını okul sıralarında yaşayarak öğrencilerine kavuşmak hayaliyle geçirip
atanamayan genç insanların, öğretmen adaylarının durumu ne acı. Umar ve dilerim
ülke yönetimde söz sahibi olanlar ve olmak isteyenler öğretmenlik mesleğine
gerekli önemi verme anlayışını içselleştirirler. Ta yüz yıllar ötesinde bile
Çinli bir ozan ”…yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir. diyor.
40
yılın üzerinde öğrencilerimle oldum. Köylerde, kentlerde, yurtdışına, özel
okulda da çalıştım. Öğrencilerimin parmak kaldırarak “Öğretmenim…” diyerek söz
istemelerini, öğrenme aşkıyla ışıyan gözlerindeki parlak ışıkları unutamam.
Onlar benim gönlümde açan kır çiçekleriydi. Benim için söyledikleri bazı
sözlerle bitireyim yazımı:
“Öğretmenim,
siz kalbimin bir köşesinde hep yaşayacaksınız.”
Mezun
olduktan yıllar sonra bana hediye ettiği kitaba yazmıştı bir güzel kızım:
“Bana
okumayı sevdiren insana…”
Sanal
ortamda iletişim kurduğum Almanya’ya gelin giden bir öğrencim.
“Öğretmenim,
siz bizlerin idolümdünüz.”
Bir
kent okunda Öğretmenler Günü kutlama etkinliğinde Dünyanın Bütün Çiçeklerini
Getirin adlı şiiri okudum ses düzeni iyiydi. Yıllar sonra iletişim kurduğum bir
başka öğrencim:
“Öğretmenim,
şimdi evlendim. Çocuklarım var. Okuduğunuz o şiirdeki sesinizin tınısı hala
kulaklarımda. Öğrencilik yıllarımda ben de çok şiir okudum. Şiir ve şiir okuma
sevgisini sizden aldım…
Öğretmenlik
güzeldir. Çocukların yalansız dünyalarına girildiği zaman öğretmenlik daha bir
güzeldir. Onların dünyasında yalan, riya… yoktur.
Başta
başöğretmen Atatürk olmak üzere Hakk’a yürüyen öğretmenlerimizi saygı ve
rahmetler anarken çalışan (öğretmenler ölünceye kadar öğrenme-öğretme çabası
içindedirler) tüm öğretmen arkadaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlar tümünün
Öğretmenler Gününü kutlarım.