Ben, adını hem gönül duvarlarına hem de asırlık çınar
ağaçlarına yazdım
Sen ise, mahir bir sahtekâr olduğun için adımı buz dağlarına
yazdın
Ben adını beni yaşatan şahdamarımdaki kanıma büyük harflerle
yazdım
Sen ise, içten pazarlıklı olduğun için, adımı coşkun akan
pınarlara yazdın.
Ben, seni unutmamak için, gönlümün aşk mektuplarını kesik
uçlu kalemlerle yazdım
Sen ise, müsvedde kâğıtlara kurşun kalemlerle yazdın.
Ben, sadece seni görmek isteyen sevda sürmeli gözlerimin
ferine yazdım
Sen ise, gerçekleri görmek istemeyen gözlere yazdın.
Ben, rengârenk Muhammedi gül bahçelerini ettim emrine amade
Sen ise, baykuşlara mekân olmuş bağ ve bahçeleri ettin bana
yuva.
Ben, gül sevdalısı bülbülleri şakıttım gönül bahçelerinde,
Sen ise, daha hazan mevsimi gelmeden, ettin gönül bahçemi
virane.
Ben, en güzel en pahalı hediyeleri aldım gönlüne girmek
için,
Sen ise, çekirdek kabuğunu doldurmayan nedenlerden dolayı
ağlattın beni için için.
Ben, aşk ve sevdan uğruna sokak sokak, cadde cadde, fellik
fellik tellallık yaptım,
Sen ise, fani dünyanın nimetleri uğruna, içi dolu
mutluluklara hasret bıraktın.
Ben, seni gönlümün saraylarında hatunlar gibi en üst köşede
ağırladım.
Sen ise, henüz yaşanmamış zalimliklerin en alasını bana her
gün yaşattın.
Ben, en manidar en uzun akrostiş şiirleri senin niçin aşk ve
şevkle yazdım.
Sen ise, okuma tenezzülünde bulanmayıp okumadan yırtıp
attın.
Ben, seni en helal lokmalarla doyurdum sadece namerde değil
merde bile muhtaç etmedim.
Sen ise, beni orada burada aç susuz kalmama mecbur ettin.
Ben, seni yufka gönlüme sultan, başıma taç, gözlerime sürme
ettim.
Sen ise, ekmeği elinden alınmış çocuklar misali hıçkıra
hıçkıra ağlattın.
Ben, seni su gibi aziz bildim aşkın kılıçlarını sevdan ile
biledim.
Sen ise, mahirce bilenmiş sevda kılıçlarımı gâvur inadın
uğruna körelttin.
Ben, sen mesut bahtiyar olasın diye namertlerin
köprülerinden geçtim.
Sen ise, hem beni bana küstürdün hem de gülmenin her
türlüsüne hasret bıraktın.
Ben, gönül tarlanda yazın Temmuzunda karın tokluğuna hummalı
çalıştım,
Sen ise, zalim oldun bir bardak soğuk su verip yanan
bağrımın hararetini gidermedin.
Ben, gül hatırın için, bir dediğine iki demedim, hep senin
gibi yaptım.
Sen ise, rahvan atın nalladın kovaladın beni bir an bile
nefes aldırmadın.
Ben, şimdi yediğim önümde yemediğim arkamda olduğu halde her
şeye hasretim.
Sen ise, keyif üstüne keyif çatıyorsun nerede sabah orada akşam
gününü gün ediyorsun.
Ben, yaşarken bile ölmeyi canı gönülden arzularken, kaçmış
benzim betim,
Sen ise, dünya umurunda olmayanlar gibi parmaklarına zil
takıp oynuyorsun.
Ben, sana asla ve asla hakkımı helal etmiyorum, kim ne derse
desin umurum değil diyorsun.
Sen ise, ahiretini unutmuş zalimliği şiar etmişler gibi, hayatını zevki sefa içinde yaşıyorsun.
Ben, kızgın kum çöllerinde erzak torbasını kaybetmiş seyyah
misali kara kara düşünürken,
Sen ise, fikri güzel gönlü güzellerin meclisinden, kaçabildiğin kadar kaçıyorsun.
25/Ekim/2019