Yokluğu varlığa çevirmek, kazanmak ve ganimet paylaşmak için savaşan askerler… Yaşam hep var uğruna değil mi? Sen yemeyi bilmiyorsun ben yiyeyim, sen bu serveti hak etmiyorsun ben alayım, sen de öl yargısı, sömürü üzerine kurgulu yaşam… Hep başkasının zevkinde, sefasında, saltanatında aç gözler… Yokluğu yenerse, varlıkta doyacağını sanarlar! Ne kadar çok yese yedikçe rahatsız eder, kusarda… Ne kadar o servetle sefa yapsa, rüzgarından, havasından nem kapar, hasta olur… Ölüm döşeği olur yatakları, kurşun olmasa da, zafer kazanmış olsa da! Ne kadar varlığı olsa, yaşlanmış, hareket etmeye mecali kalmamış, belki felç olmuş, hevasına karşılık veremez… Haksız savaşlarda kazandığı ganimetlerini mirasyediler yer, üstelik ona kıymet de vermezler, sevmezler, rahat yaşasın diye uğraş içinde de olmazlar! Yetimin, zulme uğrayanın en sonunda ahı çıkar aheste aheste!


Her fazla varlık taşıdığımız eşya gibidir. Artıkça taşıması zor, kaybetme riski kor… Hırsızlar çalacakmış diye herkese şüpheyle bakan, insanlara karşı güven bağını yitiren, kimseyi sevmeyen ve yalnızlaşan insanlar… Eğer taşıdığın yük yoksa üstünde, kaybedeceğin de bir şey yoktur. Yokluğu yaşarsın. Yokluğu anlayan ruh ise, nefsine hükümdar, dünyayı iter eliyle… Dünyalık hiç bir bedel ile tehdit edilemez. Madem dünya yoktur yaşantısında zaten ölü gibidir de. Onda olan gerçek zenginlikse imanıdır. herkes gibi nefes alır, yırtık pırtık elbise giyse de temizdir, herkes gibi yürür, yürüdüğünde hedefi de çıkar gütmez Yediği manevi gıdadır. O bilir ki ölüm gelecektir, sevgiliye kavuşacaktır ama edebiyle onun çağırmasını bekler. Kuldur onu besleyene…Zaten öyle değil midir kim kimi beslerse ona kul olmaz mı? Ancak bu besleyen seni besliyorum diye yüzüne vurmaz, ondan menfaat ummaz, ona emir vermez… Eline verdiği kitap üzerinde ne yapması gerektiği yazılıdır. Ona uymaya itina eder, uymazsa bilir ki besleyenin korumasını kaybeder ve Ondan başka hiç kimse kendisini koruyamaz da… Kime kul olacağını aklıyla bulmuştur, teslim olmuştur imanıyla! Böylesi yokluğu maalesef aramaz insanlık…


Suriye’ye bombalar yağdırır. Kendine kul ettiği insanları canlı bomba yaptırır, patlatır bombaları… Ölenleri umursamaz… Onun petrolündedir gözü, varlıklı olmaktır, sömürmektir nedeni… Orada yaşayan halk her ne kadar kendini besleyene inanmış olsa da, yokluğun huzur vereceğini diliyle söylese de; o varlığı isteyene benzemiştir yaşamı… Bu yüzden terk edilmiştir! Artık besleyene değil, o varlığı isteyenlere el açmıştır. Şu dünya da yaşayım da yeter ki sana kul olayım diye botlarla Avrupa Birliğine-refah dolu ülkelere varmak için denize açılmışlardır… O hedef ülkeler de artık onları istememektedirler. Neden kıt varlığını, kendine kul bile olsa da onlarla paylaşsın ki… Sonuçta insandan tanrı mı olur ki? Keşke yokluğu seçip, besleyeni onu yanına çağırsaydı, keşke… Kim bilir cennetlerde tükenmeyen zengin varlıklarla yaşayacaklardı, üstelik sorgusuz ve sualsiz, sonsuz aşk ile… 


Ey cahil insan şu dünya hayatında boşuna varlığa koşup, hamalı olma… Yemediğin, içmediğin dünyalığı biriktirip de, ömrünü boşa heba etme! Eğer gerçektem Müslüman oldum diyorsan içtenlikle, kardeş ol senin gibilerle, kimseye düşman olma… Sev Allah yarattı diye. Savaşa, kavgaya, mafya türü haksızlıkla, çalmakla, rüşvetle varlığa giden hedeflerde yol arama kendine. Ne kadar varlığım var dersende de bir gün düştüğün uçurumda yokluğu göreceksin. İstemesende varlığı-dünyayı terk edeceksin… Gerçek besleyene teslim olacaksın da!


Saffet Kuramaz  

( Dünya Yoksa Bir Hiç Mi başlıklı yazı safdeha tarafından 22.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.