Toruna Masal Okurken Bir Taraftan Da Televizyon Seyredersen Olacağı Bu---1. Bölü
TORUNA MASAL OKURKEN BİR TARAFTAN DA TELEVİZYON
SEYREDERSEN OLACAĞI BU---1. BÖLÜM ---
İki yaşındaki torunumun kitaplara olan düşkünlüğü sebebiyle onun anlayabileceğini
umduğum bir kaç masal kitabı aldım: Pinokyo, Sindirella, Pamuk Prenses ve Yedi
Cüceler, Fareli Köyün Kavalcısı ve Kırmızı Başlıklı Kız... Bir sevindi bir
sevindi ki görmelisiniz.
Torun sevinmesine sevindi ama ben başıma iş almış oldum. Şimdi ikide bir elinde
kitaplar geliyor ‘’Ogu !’’ Diye emri patlatıyor. Yani oku.
Okumak dert değil tabii ki. Asıl sorun tam televizyonda programlara dalmışken
‘’Ogu’’ diye tutturması... Bir diğer sorun da kitaplardan birinden bir sayfa
okumadan öteki kitabı burnuma dayayıp ‘’ Ogu’’ demesi.
İşte yine böyle bir gündeyiz. Bir taraftan torunuma kitapları okuyorum, bir
taraftan da televizyon seyrediyorum.
Bir varmış bir yokmuş. İtalya’nın Venedik kentinde yapayalnız yaşayan Gepetto
Usta adında 65 Yaşlarında bir yaşlı adam varmış. Bu yaşlı adamın işi gücü
olmadığından bir sürü kereste ya da odunu evinde yontup yontup onlardan adamlar
yapmaya çalışırmış.
Gepetto usta bir gün yine odunu yonta yonta bir adam yapmış. O adama Pinokyo
adını vermiş. Sonra yüce Rabbimize yalvarmış. ‘’ Ey göklerdeki babamız. Şu
oduna bir can ver de yalnızlıktan kurtulayım.’’ Allah, melekleri vasıtasıyla ‘’
Sapıtma Gepetto. Ben sadece göklerde değil her yerdeyim. Hem senin nereden
baban oluyorum hıyar ! Ama yine de senin
oduna can vereceğim’’ Diye haber yollamış ve Pinokyo’ya can vermiş.
Pinokyo’nun canlandığını gören Gepetto Usta
-Bay Pinokyo! Böyle işsiz güçsüz olmuyor. Gel seninle Venedik’e yeni bir kanal
açalım. Böyle yaparsak paraya para demeyiz.
Pinokyo hemen itiraz etmiş:
-Gözlerinden öptüğümün babası ! Aklını mı yitirdin sen. Venedik’in her yanı
kanal. Başka işin gücün yok mu senin?
Gepetto usta Pinokyo’nun bu ukalalığına kızmış:
-Bay Pinokyo! Allah’ın odunu ! Sen ne anlarsın kanaldan?
Pinokyo da kızmış tabii ki.
-Senin derdin sanırım Montrö Antlaşmasını delmek. Deldirmem.
Montrö Antlaşması lafını duyan Gepetto Usta dellenmiş.
-Ne münasebet. Eğer bir kanal yaparsak milletimiz artık kanal tedavisi için diş
hekimlerinin kapısına yığılmayacak.
Onlar böyle konuşurken Gepetto ustanın çoook eski bir dostu olan Ancela hatun
kapısını çalmış
-Gepetto Usta müjde. Sana bir hatun buldum.
Hatun lafını duyan Gepetto usta’nın gözleri parlamış.
-Vallah mı?
-Vallahi de billahi de buldum.
-Bilirsin ben kalender meşrebim. Güzel çirkin aramam. Gönlüme bir eğlence
isterim olsun. Saçları samur,gözleri mahmur,biraz da şirin olsun. Yan bakışı
yaksın, cilvesi yıksın, olur ise böylesi
olsun.
Pinokyo, eve bir üvey anne geleceğini anlayınca korkuyla fırlamış yerinden.
-Baba ! Sakın evleneyim filan deme. Evlenirsen takatin kesilir. Sonra o kanalı
nasıl yaparsın di mi ama? Haydi şimdi şu çöpçatan kadını sepetle de bir an önce
kanala başlayalım seninle.
Gepetto Usta uyanık adam. Pinokyo’nun yalan söylediğini, arkadaşı Ancela’ı
sepetlemesi halinde kanalın yapımında kendisine yardım etmeyeceğini anlamış.
Zaten Pinokyo’nun burnu uzayıp durduğundan yalan söylediğini anlamak hiç de zor
değilmiş. Bu arada ev oldukça soğuk olduğundan Ancela seslenmiş Gepetto Usta’ya
-Sobayı yaksana usta. Oda çok soğuk.
Gepetto Usta etrafa bakmış. Bir kıymık bile odun yok. Sönmek üzere olan sobanın
yanına gelmiş ve ‘’ Amaaan, nasılsa karı geliyor, artık Pinokyo’ya ihtiyacım
kalmadı’’ Diyerek Pinokyo’yu kaptığı gibi sobaya atıp yakmış.
Derkene efendim Gepetto Usta, Ancela’nın tavsiye ettiği o hatun ile dünya evine girmiş. Ülkenin
başkanı nikah şahitliklerini yapıp nikah cüzdanını kadına verdikten sonra
Gepetto Ustanın kulağına eğilmiş: ‘’En az üç çocuk isterim haaa. ‘’
Gepetto Usta içinden ‘’ Ne üç çocuğu başkanım. Yaş 65, şurada 66 ya iki ay kaldı.’’ Dese de dışından ‘’
Gepetto’ya güven, gerisini merak etme sen başkanım’’ Demiş.
Düğünden tamı tamına dokuz ay on gün sonra Gepetto Usta ve eşi Rosalinda’nın
bir kız çocukları dünyaya gelmiş. Gepetto Usta önce kızın kendinden olmadığını
düşünmüş. Altmış altı yaşından sonra baba olmayı hiç düşünmüyormuş. O yüzden de
Mügelanji Anliyetto adındaki televizyon programcısına müracaat ederek ‘’ Bu
kızın babası ben miyim? Sevabına bir bakıver şu işe ‘’ Demiş. Mügelanji
Anliyetto çocuğa hemen orada bir DNA testi yaptırıp sonucunu tv den herkese
duyurmuş. ‘’ Çocuğun babası sen değilsin Gepetto Usta. Ama işin ilginç tarafı
annesi de Rosalinda değil. Bu çocuğun gerçek babası Vito Karleone. Annesi ise
Matilda Manukiyanetti’’ Ama bana kalırsa sevabına siz evlat edinin bu çocuğu.
Bu durumu da içinize sindirin artık. Dolayısıyla çocuğa Sindirella ismini koyun
bence.’’
Gepetto usta ve Rosalinda çocuğa Sindirella adını koyup mutlu yuvalarına
çekilmişler.
Sindirella büyüyüp gelinlik kız olduğunda annesi Rosalinda ölmüş. Gepetto Usta,
Rosalinda’nın arkasından üç gün yas tuttuktan sonra dördüncü gün komşularından
dul bir kadın ve iki tane katır gibi kızı olan Emmanuella ile dünya evine
girmiş. Lakin beş kocayı tahtalıköye yollayan Emmanuella, evlendikten bir kaç ay sonra Gepetto Ustayı da öteki aleme yollamış.
Emmanuella’nın eski kocasından olan büyük kızına herkes Kırmızı Başlıklı Kız
dermiş. Diğer kızı da pamuk şekeri gibi bir şey olduğundan herkes tarafından Pamuk olarak çağrılır hatta Pamuk
Prenses derlermiş ona.
Kırmızı şapkalı büyük kız ormanın öteki ucundaki sevgilisi ile her gün buluşmak
için annesine ‘’ Anneanneme yemek götürüyorum’’ Diye yalan söyler evden aldığı
sepeti koluna taktığı gibi sevgilisi ile buluşmaya gider, canım yemekleri
sevgilisi ile mideye indirdikten sonra anneannesine sadece iki adet galeta
götürürmüş. Dişleri olmayan zavallı anneannenin o galetaları yiyene kadar canı
çıktığı gibi zavallı kadıncağız ‘’ Böyle yaşamaktansa bir kurt gelip de beni
yese daha iyi’’ Der ve bir kurdun gelip kendisini yemesi için dua edermiş.
Kırmızı Şapkalı Kız bir gün yine ‘’Anneanneme yemek götüreceğim’’ Diye evden
çıkmış. Ormanda bir müddet ilerlemiş ama bakmış burnuna duman kokuları geliyor.
Telaşla bir iki adım daha attığında birden karşısına bir kurt çıkmış. Kurt,
kızı görünce ‘’Hay aksi, ormanı yaktığımı gördü bu kahpe. Şimdi gider Tecenin
askerine polisine haber verir, eşkalimi tarif eder. Ne etsem ki?’’ Diye
düşünmeye başlamış ve kıza yaklaşmış.
-Nereye böyle güzel kız?
-Anneanneme yemek götürüyorum. Ya sen?
-Haa ben mi? Ben de mantar toplamaya
çıkmıştım.
-Hımmm güzelmiş. Bayılırım mantara.
-Başka nelerden hoşlanırsın?
-Resim, müzik, tiyatro, bale, bol bol kitap okurum.
-Essah mı? Aynen ben...Ben de özellikle kitap yakmaya, pardon okumaya
bayılırım.
-En son hangi kitabı okudun?
-Cin Ali Okulda.
-Amanınnn. Ben de bayılırım o kitaba.
Kurt ve Kırmızı başlıklı kız böyle konuşa konuşa ilerlerken başka kurtlar
ormanın kırk yedi yerinde birden yangın çıkarmışlar. Kırmızı Başlıklı kız duman
kokularının artması üzerine telaşla söylenmiş.
-Üzerine alınma ama kurtların ormanları yaktığı söyleniyor hep.
Kurt titremiş bir an.
-Kurtlar orman yakmazlar. Tece kendi ormanlarını yakıp Katarlılara satıyor,
sonra da suçu bizim üzerimize atıyor.
Kırmızı başlıklı kız merakla sormuş:
-Tece ne?
- Tece mi? Arka tarafımız sıkıştığında ‘’ Niye bize bakmıyor?’’ dediğimiz ama
arka tarafımız kalktığında isyan ettiğimiz bir yapı işte.
Kırmızı başlıklı kız acayip bulduğu bu cevap üzerine sormuş:
-Peki arka tarafınız kalkmasa olmuyor mu?
Kurt esefle başını sallamış.
-Fıtrat meselesi. Olmuyor maalesef. İlle de kalkacak.
-Ama yine de ormanları yakan sizler değilsiniz değil mi?
-Dedim ya kızım. Kurtlar orman yakmaz. Çok cici hayvanlardır hepsi de.
Kırmızı başlıklı kız ‘’ Haklısın. ‘’ Demiş. ‘’Biz yaktık diye resmen açıklama
yapsalar da kurtlar orman yakmaz. Çok barışsever hayvanlardır onlar.’’
Kurt, Kırmızı başlıklı kızın kendisi için tehlikeli olduğunu iyice anlamıştı.
Onu bir hamlede yemek istemiş ama ormanda bordo yeleli aslanların dolaştığı
söylendiği için böyle bir hamleyi g.tü yememişti doğal olarak. ‘’ En iyisi ben
önden gidip bunun anneannesini öldüreyim. Bu gelince de bunu öldürürüm’’ Diye
düşündü ve Kırmızı Başlıklı kıza ‘’ Ben hızlı hızlı koşup anneannene senin
geldiğini haber vereyim de sevinsin kadıncağız’’ Diyerek koşmaya başladı.
Kırmızı başlıklı kız içinden ‘’Salak. Anneanneme gitmiyorum ki’’ Diye geçirse
de kurt çoktan gözden kaybolmuştu.
Kırmızı Başlıklı kız alevlerin iyice kendisine yaklaşması üzerine ‘’ Orman
böyle alev alev yanarken benim kendi ateşimi söndürmeye çalışmam uygun düşmez.
En iyisi eve döneyim. Anneannemin de zaten canı cehenneme. İnşallah yanar
cadaloz’’ Diyerek eve geri döndü. Onun eve döndüğü anda da Kurt, ‘’ Allah’ım ne
olur bir kurt gelsin de beni yesin artık ‘’ Diye yalvarmakta olan anneannenin
evine daldı.
Karşısında Kurt’u gören anne anne heyecanlandı birden.
-Seni bana Allah gönderdi.
-Yooo. Ben kendim geldim.
-Senin burnun neden bu kadar uzun?
-Anne tarafından Rizeliyim de ondan.
-Niye bu kadar kıllısın?
-Bizim memlekette manikür, pedikür salonları vardı da biz mi gitmedik?
-Dişlerin neden bu kadar sivri peki?
-Ya ayrıntılara bu kadar takılma. Neticede seni yiyeceğim.
Sonrası malum. Kurt, anneanneyi bir güzel yedi.
Bu arada evine vasıl olan Kırmızı Başlıklı Kız evden adımını içeri attığında
diğer kız kardeşi Pamuk Prensesin üvey kızkardeşleri olan Sindirella ile
münakaşa ettiğini gördü.
Pamuk Prenses öfkeyle bağırmaktaydı.
---------------------------------------------------------
Pamuk Prensesin derdi neydi? Gelecek bölümde.
(
Toruna Masal Okurken Bir Taraftan Da Televizyon Seyredersen Olacağı Bu---1. Bölü başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
31.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.