insan kanayan yaraysa
Tanrı kabuktur! 
ve
künyesi okunmaz amel sorgusunda hiç kimsenin 

akşamlar helallik ister gibi gün yüzünden
çöker karanlığın dizi dibine.... 


ağrısını emzirir gibi göğsüme çöken bu sızıyı
bastırıyorum içimin göçüğüne... 


yerin göğün şahitliği yeter 
gözlerin görmediğine 
müebbet yer mi sevdam
incelip kıvrılan imgelerin şiire soyunmasında 
göz yumar mı ateşin suya düşmesine 
suyun ateşe.. 

döne döne yanan pervanenin ateşten küle yolculuğu gibi 
sanrıların ortasında kayıp bir hal ile 
gülü kokusunda arayanın 
meçhul yolculuğunda
kora düşüp
en saf haliyle kor
 ve  de kör


uykusuz sorgularda
taș kesilen ağrıların sabrı zorladığında 
kimsenin elinin uzanamadığı o zindanda, gecede


siyah ve mavi saçlarımla özdeş 
yüzümde doğan ay hüznü 
dökülürken, 
yıldız kümesi gözlerimin içine
öznel, 
Șimal'dan Zühre'ye bakıyorum 


yangın kokusunun izinden gidiyorum
tadım tuzuma eksik 
toprak çekiyor canım 
aç bağrını, öleyim! 


sude nur haylazca 


( Kabuk Ve Yara başlıklı yazı Haylazca tarafından 3.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.