Elif gibi dik durur Sivas'ın gözbebeği
Bir bağ-ı irem midir bozkırın has ipeği?
Söz mülkünün başkenti, âşıklar
diyarısın
Altının eşdeğeri, yirmi dört ayarısın
Yüreğime saplanır o lâl renkli gözlerin
Dünü bugüne bağlar eski ayak izlerin
Nice kadim sevdanın nakışında sen varsın
Hasret yüklü gözlerin bakışında sen varsın
Yaralı yüreklerin dermanısın Şarkışla!...
Veysel'in gönül gözü, fermanısın Şarkışla!...
Sivas çınarın kökü, sen çınarın dalısın
Ay yıldızlı bayrağa ezelden sevdalısın
Kökün haberi vardır, çınardaki yapraktan
Veysel gönül gözüyle ilham aldı topraktan
Ulu Cami her vakit, müminle dolup taşar
Bağlıdır köklerine, dünü bugünde yaşar
Şehri sarıp sarmalar mümbit Gedik Ovası
Gönülleri hoş eyler Emlek Kına Havası
Yiğitlerin otağı, harmanısın Şarkışla!...
Yârdan ayrı düşenin gümanısın Şarkışla!...
Nakkaşın fırçasından süzülen bir
nakışsın
Ezelden yola çıkmış, sonsuzluğa akışsın
Gönül bahçelerinde gül kokan sevgilisin
Selviye benzer boyun, can yakan sevgilisin
Veysel'in can evisin, iki kapılı hansın
Âşıklara aşikâr, kör kalplere nihansın
Rüzgârlara sormalı, Çal Dağı'nın karını
Dünden daha güzeldir bu toprağın yarını
Efkârımı kuşatmış bir dumansın Şarkışla!...
Kum tanesine sığan bir ummansın Şarkışla!...
Ceddinin izindesin, unutmadın atanı
Bayrağı düşürmedin, namus saydın vatanı
Âşıkların sesiyle dağlar taşlar uyansın
Gönül coğrafyamızda hakikate beyansın
Adın pelesenk olur sevda kokan dillerde
Mecnûn'un Leylâ'sısın, yaşarsın gönüllerde
Sefil Selimî, burda "Yâr Badesi"ni içti
Günbulut'a girende bir tel koptu ve göçtü
Mazluma uzanan el, bir emansın Şarkışla!...
Düşmanın karşısında pek yamansın Şarkışla!...
Aşkın şahikasısın, hakikatin beşiği…
Ey Sivas'ın çınarı, muhabbetin
eşiği!…
Sonsuzluğa akmakta olan bir nehirsin sen
Dolunaya benzeyen gül yüzlü şehirsin sen
Cenneti andırırsın, havanla ve suyunla
Gönlümü şen eylersin halayınla, toyunla
Emsalsiz güzelliğin gözü gönlü doyurur
Cömerttir bu topraklar, sofralara buyurur
Zifiri karanlıkta pek ayansın Şarkışla!...
Bütün güzelliklere sen şayansın Şarkışla!...
Dostlara gün ortası, zalimlere gecesin
Bir hüzzam bestesisin, hasret yüklü hecesin
Gönül aynalarına mehtabın şavkı düşer
Sabrın kor ateşinde her dem metanet pişer
Efkârın çay misali, yüreğimde demlenir
Sana olan
hasretim kısrak gibi gemlenir
Bağrıma ateş saldın, taşla dolu yüreğim
Uzağına düşmüşüm yaşla dolu yüreğim
Bu gönül gurbet elde seni ansın Şarkışla!...
Yürek hasret közüyle varsın yansın Şarkışla!...
M.
NİHAT MALKOÇ