Mermi Tabancadan çıkar…

-Seninle artık olmaz, başkasıyla evleneceğim olmuştur, son sözü.  Öylesine sinirle, dayanılmaz bir tahammülsüzlükle, ezilen gururla, eşinin dilinden son söz çıkar… 

-Benim olmuyorsan başkasınında olamazsın…

Arka arkaya kaç kurşun girer zavallı eşin bedenine… Gözleri faltaşı gibi açılmış, şaşkınlığı bile tatmadan son nefesini vermiştir bile.

Ağlayan küçücük çocuğunun elinden tutar katil baba, kaçar, kaçar…. Kimden kaçacaktır ki! 

Annesine sarılamadan, son kez koklamadan uzaklaşmıştır çocuk oradan.  Baba onu yabancı birine emanet eder. Tanımadığı biri işte…. Büyüyecektir, bir danışmanı olmadan, içindeki acı kendisiyle büyüyecektir. 

Baba yakalanır, hapse düşer… Artık ölmeden ölmüştür, nemli zindanlarda… Orada çürüyecektir işte. Kim bilir hangi hayalleri olacaktır, kim bilir günde kaç kez beddua edenlerin hıçkırıklarıya zıplayacaktır asumana doğru. Pişman olmuştur çoktan ama neye yarar ki?  


Kadın cinayetleri… Aşk yemini ile takılan yüzükler, atılan imzalar… Mutluyum diye bağıran çiftler…Doğan çocuklar… Nasıl olurda öldürecek kadar birbirine düşman olurlar. Onların göbek bağını kesen nedir? Masum çocuklar bile buna engel olamaz. Çocukların ne suçu vardır ki?


Zenginliğine, işine, gücüne  bakarak yahut aşkına inanarak birbirini tanımayan çiftlerin beraberlikleri… Ne analar ne de babalar yardım etmemiştir, aksine mutlu olmamaları için ellerinden geleni yapmışlardır belki de…  Neden bu kadar problem yaşayan çiftlere birileri öğüt vermez yahut yol göstermez ki? Psikoloğa gitmenin akıl hastalığı gibi kabul edildiği bir toplumda, onları anlayacak birilerinin olmaması ne kadar acınası bir durum. 


Acaba, öldürmenin ne kadar büyük günah olduğunu anlatan ayetleri okumamış mıdır ki? Acaba Ahirete iman etmemişler midir? Adaletin sadece dünyada hakimler, öbür dünyada sorguda Allah’ın vereceğini öğrenmemişler midir? Her yapılanın bedeli olduğunu hiç mi tecrübe etmemişlerdir? Ne kadar geçimsiz olsa da, karanlığın nasıl ki bir seheri var ve güneşi doğuyorsa, bir gün geçimlerinin düzeleceğine inanmamışlar mıydı? Boşanmak da neyin nesiydi ki? Başka erkek yahut başka kadın, her ne kadar çözüme bir seçenek olsa da kişiye nasıl bir mutluluk sunacaktı ki? Hani aracılar olsaydı, barıştırsalardı, hani şiddetin kaynağı olan hastalığı için hastanede şifa arasaydı, buna inanmış eş, hiç boşanmak ister miydi? Kim var olan düzenini ve alışkanlığını  bozmak ister ki… 


Bu kadar saydığım nedene cevap bulması lazım otorite olan devlet kurumları, eğitim ve sağlıkta da… Refah seviyesinde! Avrupa’da eğer çiftler kavga etseler hemen çocuklarını bu çiftin elinden alıyorlar, çocuklarının psikolojisi bozulmasın istiyorlar. Bizim ülkemizde bu yapılmıyor, niçin? Herhalde, bağırıp çağırmanın kısa sürede sona ereceğine inanıyorlar, yahut geleneklerimize ters geliyor, yahut sevginin kaynağının aile ortamı olması gerektiğine odaklanıyorlar.. Devlet aile kurumuna önem vermeli, evlenecek çiftlere evlenmeden önce değişik eğitimler vermeli, aile kurumunun kutsallığını anladıkları anda evlenmelerine izin vermelidir. Hala çocuk gelinleri tartışıyoruz. Kadın çocuk olmasa bile o çocuk gelinden ne farkı var ki evlilik tecrübesin de… İkisi de aynı şiddete maruz kalmıyorlar mı?


Kadına şiddet sokaklarda pankartla sona ermez. Sokaklarda bağırıp çağırmakla çözüm bulunmaz. Çözüm yaşadığımız ortamda, kardeşlikte, dostluk da… Allah’a aşkla gezmekte! Çözüm, hiç bir kavganın sonunda kazananın olmayacağı bilincinde. Çözüm, Evlilik gibi verilen nimete şükürle bakmakta, onu bir hediye gibi görmek de… Çözüm, öldürmek de değil yaşatmak da… Çözüm duygudaş olmakta, mutluluğun herkesin hakkı olduğunu kabul etmek de… Çözüm Allah’ın her şeyi gördüğüne yani haya sahibi olmak da… Her yaptığımızın bir bedeli olduğunu, bu dünyada da öbür dünyada da o bedeli ödeyeceğimizi kabul etmek de. Çözüm hayatı basite indirgemek de, karmaşa ile uğraşmamak da…


Çözüm bizim insalığımız da… 


Saffet Kuramaz 

( Kadına Şiddet başlıklı yazı safdeha tarafından 5.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.