Mavi bir düşün ölü tanrısı olmalıydı biten gün ve içimdeki yeis ile kıvrıldığım döşeğinde hüznün, bataryası biten güne hürmetlerimi sundum.

 

Sevgiden ibaret olması gereken her hayırla yorduğum acılar mıydı yoksa mukozası bildiğim derinlerden yüzeye çıkma umudum ve nemli yorgunluğunda gözyaşlarımdan mutluluk ördüğüm…

 

Ölümsüz olduğuna inanmıştım hayallerimin ve umut bahçemin, sür-git hezeyan eşlik ederken yâd ettiğim mevsimle de s/özlenmiştim ve şimdi kapı aralığında üstüme cereyan eden tüm akımla ve de akınla sözcüklerime makyaj yapıyorum.

 

Mutlanmayı dilerken yarı yolda kalmak neymiş yeniden deneyimliyorum da ve yol yordam bilmeden nefret yüklenip sevgiyi aşağı görenlere de hırslanıyorum.

 

Göğün kompartımanlarında yanlış durakta indim dün gece ve iki görme engelli insanı konu ettiğim hikâyemle geceyi güne devrettim ve sandım ki; yeni günde bir şeyler değişecek. Değişti de oysaki değişmesi gereken idi hüzün katmanlarında örülü o hegemonyada batıl bir inanışla kulaklarımı çekip defalarca vurdum tahtaya nihayetinde parmağımı incittim belki de inceldiği yerden kopmasına izin vermediğim her şey nasıl ki pamuk ipliği ile bağlıymış hayata gördüm ki benim de o sefil kelebekten farkım yok. Hangi kelebek mi? Hani renkten renge büründüğüm ve kanatlandığım bir çiçek bahçesi iken elbette alfabeden firar eden harflerin çılgın feryatları ile aklım gidip gelirken ruhumdaki o eşsiz koku… Duyduğun mu? Gördüğün mü? Görünmezliğim mi? Kayrasında hazzın aslında bir acı mı?

 

Sessizliğin meali elbette satırlardan sızan irin? Bak, bak ve de d/okun, sevgili Kafka: nasıl ki sen hasta ciğerlerinle ve yorgun bedeninle s/af tutuyorsun ve bir bir nakşediyorsun hissettiklerini ben de çaresizlikle kıvranan ruhuma atıfta bulunuyorum.

 

Aman Allah’ım, bu nasıl nasıl bir mimari?

 

Katların arasına yas ektiğim.

 

Kat çıktığım göğe.

 

Karnaval adeta duygudan ibaret olması gereken hayata düşüncelerimle biçim verdiğim ve renk kattığım hatta ve hatta siyaha çizdiğim iki göz ve ağız elbette bir emoji değil de içimdeki rahmetin yapışkan sıvısında ben alaşağı edilmişken baştan ayağa sıraladığım sebepler belki de sebepsizliğim.

 

Ölümü rahatça dillendirebilirim hatta sevebilirim de lakin vademin dolmasını ümit ederken vadesiz hesabımdan çektiğim nakit yaş ve yas sayesinde sıkıcı bir hayatın meyvelerini toplamaya niyet etmişken her biri elimde patladı ben elbet sınıf atladım önce kök hücrelerime ilişti gözlerim sonra da devasa yalnızlığın saltanatını sürdüm sonra da hüzün bekçisi sıfatına nail oldum.

 

Reşit bir imge iken bukle bukle saçlarımda sızan gün ışığı ve naif bir reverans ile hüznümü dansa kaldırdım ve ne yazık ki ayağıma basıp da dünün rövanşıyla baş başa kaldım elbet sevgisizliğini ilan eden her sebepsiz ve tepkisiz satırın muadili iken göğün ırmaklarında ben kâğıttan kayıklarımı yüzdürdüm nihayetinde kayığını terk eden kayıkçı unvanımla kendime bir gemi edindim ve bile gemiyi ilk terk edenin… Kalemim olacağına da hesaba katmamıştım hani ne de olsa yedi yıldır içtiğimiz su ayrı gitmiyordu.

 

Şimdi ıskartaya çıkan kalemime çemkiriyorum lakin hayata duyduğum saygı çerçevesinde de kendimle çelişiyorum yine ve yeniden.

 

Uyumadın, değil mi sevgili Kafka yoksa uyur taklidi mi yapıyorsun ki yeridir ne de olsa ben de defalarca uyuya kaldım özellikle Gregor hakkında ürettiğim spekülasyonların artık ölü bir böcek ve de yazarı için ne derece makul olduğunu düşünüp irdelerken…

 

Sorumsuz olmayı dilerdim ve bir o kadar sorunsuz lakin insanız ve beş duyu organımıza eşlik eden bir kalp gözümüz oldu mu belki de nefret ve sevgi arasında gidip gelen sen ve ben aklımı hüzünle ve edebiyatla bozmuşken… elbette sırf bunlar değil ilintili olduğum bir o kadar psikolojik ve sosyal etmenler iyi de ben hangi gruba hangi şartlarda üye olacağımı düşünürken bir de üşenirken artık dünü deşmeyi.

 

Dünün mizacında saklı olan miadı dolmuş düşler elbette bir de hayallerimi çalanlara nazire ettiğim lakin o hayallerin telif hakkı da illa ki bana ait ve dair.

 

Geçenlerde yaptığım uzun bir yürüyüş esnasında rast geldiğim kişi… ne acı ne acı çünkü kişi diye tabir ettiğim dünümde saklı tuttuğum ölü ve acımasız bir dost ve her ne kadar eski dosttan düşman olmaz tezini yıkıp da hayatımda gördüğüm en nefret dolu mizaç üstelik onun başı bağlandığında bendim sağdıcı hatta ve hatta en yakın koruması: işin şakası ruh ikizim ve canım kardeşim üstelik elimde doğmuşken arkadaşımın çocuğu sonra da… evet, onun da bu satırları okuduğunu bildiğim için içim bir o kadar rahat ve pervasızım da…

 

Sebep-sonuç ilişkisi arıyorsan sevgili Kafka, lütfen aç gözlerini ve kulağını yaklaştır neden dersen…

 

Sanma da sana bir tüyo vereceğimi çünkü nasıl ki sen bu kadar gizemli ve için karanlık ise benim de mizacım kırgın ve kırılgan üstelik aydınlığımı taşlayan insanlara ben hala ekmek uzatabilirken…

 

Nimet dediğimiz…

 

Sevgi ektiğimiz.

 

Sanrı ve sancı çektiğimiz.

 

Sevip de görmezden gelinmek şöyle dursun nefret saçan gözlerinde kirli mevsimin ve muadili hangi gölge ise gölgesinden korkan titrek nidaları ile hayatı cehenneme çeviren yılkılar ve de yılgılar.

 

Bir ayraç koymak istiyorum hayata ve dünümü resetlemek, an’ımda konaklamak ve yarını da unutmak hatta ve hatta ismimi ve de hala ezberleyemediğim kimlik numaramı… geçtim, sevgili Kafka; her şeyden geçtim en çok da kendimden…

 

Uçuruma sürüklenen bir araba ise yazmakla mükellef olduğum ben zaten ölü bir duvar saatiyim arada sırada guguk kuşu olduğumu ispatlarken attığım çığlıklar ve bazen de yükselen kahkahalar ne de olsa hayatın tozunu atıyorum:

 

Önce öykündüğüm.

 

Sonra öldürdüğüm.

 

Sonra da övdüğüm güzellikler lakin kendimle barışık olmak adına yeniden kendime biçtiğim sıfatlar.

 

Ve de tek temennim…

 

Doğmalıyım küllerimden yeniden ve ateşe attığım kalemimin de kalanını kurtarmalıyım en azından akıl ve ruh sağlığımı korumak adına bedensel ağrılar çekmeye de saniyeler kala.

 

Hiç ağrımadığı kadar da ağrıdı başım bu gün ve gözlerim yanıyor akıttığım onca gözyaşından sonra ve ben hala gözlerimi açık tutup yazıyorum bu satırları ve her kadar rağbet göreceğinden şüphem olsa da umut ediyorum yeniden ve yeniden anlaşılmak bir yeis iken belki de evrene yeniden rest çekmenin bende yarattığı o halüsinasyonlar sayesinde kaleme aldığım sayısız hikâyeyi de çeyizimde saklarken elbette yüz görümü olacak kaleme alacağım şiirler belki de kaleme almaya ümit ettiğim.

 

Kendine ve ruhuna ve de Gregor’a iyi bak, sevgili Kafka ve bil ki ben de kendime iyi b/akacağım artık en azından hayatla bir orta yolu bulana kadar.

 

 

 


( Milenadan Kafkaya Mektuplar -3- başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.