İlkbaharın gelmesiyle içimizde bir heyecan fırtınası
kabarırdı! Geziye ne zaman gideceğiz? Bu soruyu öğretmenlerimize sorar, bir
türlü net bir cevap alamazdık. Okulda tüm sınıflar, öğretmenlerimizle
yaptığımız kır gezilerden tanımsız haz alırdık. Ders yılı bitmeden geziye
çıkacağımız bir gelenek olmuştu. Gelenekleşen gezimiz bu yıl yapılmayacak diye
arkadaşlarımız arasında garip bir kuşku vardı.
Nisan
ayını ortalamıştık. İlkbahar tüm güzelliğiyle gelmişti köyümüze. Çiçeğe duran
ağaçlar gökkuşağının tüm renklerini sergiliyordu. Erikler, vişneler, elma-armut
ağaçları… düğüne giden kızların renk renk fistanları gibiydi. Çarşamba günü
beşinci derse giriyorduk. Son dersimizdi beşinci ders. Öğretmenimiz sınıfa
girdiğinde güler yüzünden hoşumuza gidecek bir haber vereceğini hissettim.
Yanılmadım. Öğretmenim konuşmaya başladı:
“Çocuklar yarın kır gezisine çıkacağız. Herkes gezi
için azığını getirmesini unutmasın…” Tatlı bir heyecan dalgası sardı
sınıfımızı. Sözlerini bitirmemişti öğretmenimiz. Arkadaşlar birbirimize
sarılarak bu güzel haberi kutlamaya başladık. Annelerinin gagasında yiyecekle
yuvaya yaklaşmasını hisseden minik kuş yavrularının cik cik ötüşlerinden
farksızdı durumumuz.
Hava
güzeldi. Ellerinde çıkınlarıyla sınıf sınıf öğrenciler okulun önünde toplandık.
Bir an önce gezinin başlamasını istiyorduk. Meşeli Köyü’nün Çayırlarına
gidecektik. Ilık bir hava vardı. Güneş ufuktan gülüyordu yüzlerimize. O da
neşemize ortak oluyordu adeta. Yolumuz uzundu, bir saate yakın yürüyecektik.
3’lerin öğretmeni yürüyüş sırasında uymamız gereken kuralları hatırlattı. Üçlü
sıraları bozmamaya çalışmamamız gereğini…
Köprülü
Köyü’nden geçip Meşeli’nin çayırlarına varacaktık. Köprülü’de büyük bir çay
akar. Çay üzerindeki köprüyü geçince kısa bir mola verildi. Küçük sınıflar
hayli yorulmuştu. Yolu yarılamıştık. Öğretmenimiz coşkun akan suyu göstererek;
çocuklar, Coğrafya dersinde okuduğumuz çay işte böylesi akan suya denir.
Derelerin birleşmesiyle oluşur. Bizim köyün deresi de ileride bu çaya
karışmaktadır. Çaylar birleşir nehirleri oluşturur…
Yürüyüş
devam etti. Müzik dersinde öğrendiğimiz şarkı ve marşları söyledik. Özellikle,
“Neşeli Ol ki, genç kalasın…”şarkısını söylerken neşemize diyecek yoktu.
Nihayet büyük bir çayıra vardık. Bizden önce gezi yerine gelen Meşeli, Köprülü
ve Koyunlu Köylerinin öğrencileri ilgiyle bizi seyrediyordu. Merak ve ilgiyle
komşu köylerin öğretmen ve öğrencilerine bakmaya başladım ben de.
Bir
öğretmen ortaya çıktı. Dört köyün öğretmen ve öğrencileriyle bir arada olmanın
güzelliğini anlattı. Böylesi gezilerin özellikle biz çocukların yeni
arkadaşlıklar kurmamıza, çocuk kalplerimizle taşıdığımız riyasız, katıksız
sevgiyi daha da pekiştireceğimiz türünden…
sözler söyledi…
Hayvanlar
koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır derler ya. Önce Köprülü’de oturan
kuzenlerim Zeynep ve Hasan’la buluştuk. Kuzenlerime yakın arkadaşlarım Yücel,
Sefer ve Kemalettin’i tanıştırdım. Onlar da kendi arkadaşlarını tanıştırdı bizlerle.
Küçük bir küme oluşturup tatlı bir sohbete daldık. Güneşte hayli yükselmiş,
yeşil çayır bir festival alanına dönmüştü.
Arkadaşlarımla
biz ayrılmaz dörtlüydük. Hasan’da 4 kişilik bir takım kurdu. Güvercin taklası
oynamaya başladık. Öncelikle benim gibi komşu köylerde birbirlerinin akrabası
olanlar bir araya geldi. Her çocuk kendi arkadaşlarını akraba çocuklarıyla
tanıştırıyordu. Tanışanlar küme küme oyunlar kuruyordu tıpkı bizler gibi.
Kızlar ip atlıyor, erkekler çeşitli oyunlar oynuyordu. Bir öğretmen asker
düdüğü çalarak biz çocukların bir araya toplanmasını söyledi.
Büyük
bir halka oluşturduk, ortada öğretmenlerimiz. Düdük çalan öğretmen: “Çocuklar,
şimdi çeşitli yarışlar yapacaksınız. Sırayla her sınıf ayrı ayrı yarışacak.
Yarışmak isteyen öğrenciler ortaya gelsin. Her okuldan isteyenler yarışa
katılabilir. Öğretmen arkadaşlar birlikte yarışların disiplin içinde geçmesine
çalışacağız…”
Sıra
ile tüm sınıflar ayrı ayrı yarıştı. En çok 4 ve 5 sınıflarda katılanlar fazlaydı.
İlk üç sınıf için kısa mesafede, 4 ve 5’ler daha uzun mesafe koştuk. Çok ilginç
görüntüler oluşuyordu kalabalık içinde koşuşanlar arasında. Bir birisine
takılıp düşenler… Önce hızlı koşup, nefes almakta zorlanıp yarışı
bitiremeyenler…
Koşulardan
sonra ip çekme oyunu oynadık. Deve güreşi oyunu bizleri çok güldürdü. Tüm bu oyunlarda öğretmenlerimiz köy köy
değil karma takımlar kurdurup yarışları başlatıyorlardı. Bir öğretmenimiz :
“Çocuklar oyunlarda önemli olan kazanmak değil oyunlara iştirak etmektir. Aralarınızda
arkadaşlıklar kurmanızı amaçlıyoruz…” Diyerek bizlere arkadaşça oyunlar
oynamamızı salık verdi.
Daha
sonra yemek mola verildi. Yeni tanıştığımız arkadaşlarımızla birlikte yedik
yemeklerimizi. Gezi için annelerimiz özel olarak bizler için börek yapar, bir
çak tane de yumurta haşlayıp çıkınımıza koyardı. Köyde sadece özel günlerde
börek pişirilirdi. Geziyi sevmemizin bir nedeni de börek ve yumurta yiyecek
olmamızdı.
Yemekten
sonra öğretmenlerimiz tekrar halka oluşturmamızı söylediler. Bu kez farklı
etkinlikler yapıldı. Önce şiirler okutuldu. Okulumuzda kutlanan bayramlarda ve
piyes gösterilerinde şiir okuyan arkadaşlarımız şiirler okudu. Bu Vatan Kimin?
Adlı şiiri de ben okudum. Büyük bir kalabalık önünde şiir okumak güzeldi ve
heyecan vericiydi.
Daha
sonra büyük bir koro oluşturuldu. Her okulun öğrencileri katıldı koroya.
Birlikte türkü söyledi koroyu oluşturan kızlı-erkekli arkadaşlar. Bazı
öğretmenlerimizde koroyla birlikte türkülere eşlik ettiler. Köprülü Köyü’nden
üç kız arkadaşımız, Mektebin Bacaları türküsünü ne kadar güzel söylediler.
Unutamam. Meşeli Köylü bir amca ortaya çıktı elinde sazı ile. Âşık geleneğinin
temsilcisi olduğunu söyledi. Saz çaldı türkü yaktı. Âşıklık anıları anlattı.
Anlatımı çok hoştu. Âşık amcayı coşkuyla alkışladık.
Zamanın
nasıl geçtiğini hiç fark edemedim. Öğretmenlerimiz toplanmamızı, okula dönüş
vaktinin geldiğini söyledi. Kısa süre önce tanışıp aramızda içtenlikli bağ
kurduğumuz arkadaşlarımızdan ayrılmanın garip hüznüyle üçlü sıralarla köyümüze
doğru yöneldik.
Bu
yılki gezi çok mutlu etti beni. Ne çok güzelliklerle yaşadım bir gün içinde.
Yeni arkadaşlar tanıdım. Tanıştığım arkadaşlarla çevrem daha genişledi. Büyük
bir topluluk önünde şiir okuyarak kendime güvenim biraz daha arttı. Yol boyunca
cins cins meyve ağaçları gördüm. Doğanın merkezinde bakir topraklarda özgürce
bir gün geçirmenin hazzını yaşadım. Dilerim seneye son sınıf olduğumuzda bu kez
başka komşu köylere geziler tertiplenir. Yeni bilgiler öğrenme, başka
arkadaşlar tanıma şansını yakalarım. İbrahim Yılmaz