Yaradan ve Yaşatan Allah'ımızın Adıyla...

Dün haberlerde 10 yaşında bir delikanlının 5 ayda 250 kitap okuması olayını görünce bir an durakladım. Hele hele de çocuk okuduğu kitaplardan bahsedince, ki bahsettiği kitaplar felsefe, mantık, ahlak ve varoluş üzerine, içten içe hayıflandım. Elbette ki bu yavrumuzu ayıplayacak, kötü gösterecek halim yok. Okuduğu kitapların yaşına uygun olup olmaması da ayrı bir tartışma konusu. Aklımı kurcalayan pek çok şey oldu. 150 günde 250 kitabı bu çocuk nasıl okudu? Bu süreçte okulu yok muydu? Diyelim okuldan, yeme içmeden, kişisel ihtiyaçlarından ve uykusundan kalan vakitte bunca kitabı okudu. Okuduğu kitapların çok önemli bir kısmı da 100 sayfanın altında kitaplar olsun. Peki sokak nerede kaldı? Arkadaşlık, oyun, düşüp kalkmak, hayatı yaşayarak öğrenmek nerede kaldı? Derseniz ki 'Hocam şimdiki çocuklar zaten sokak, oyun bilmiyorlar, ellerinde bir tablet ya da telefon öyle ekrana bağlı yaşıyorlar.' onu da kabul ederim. Ama şimdiki çocukların ellerindeki o ekranlarda bile yine bir oyun, yine bir çocukluk var. Bu yavrumuz ise bunlardan da uzak olmalı ki o kadar kitabı okuyabilsin, bizlere Freud'dan, Nietzsche'den ve evrim teorisinden vaazlar verebilsin. O zaman bu çocuğun çocukluğu nerede kaldı? Bunlar uzun uzun tartışılacak meseleler, üzerilerine yüzlerce makale yazılmış ama hâlâ görüş birliğine varılmış değil. Benim tartışmak, daha doğrusu dertleşmek istediğim mesele 'Kristal Çocuk' meselesi.

Kristal Çocuk. Dün akşam bu yavrumuzun haberi yapıldıktan sonra daha 24 saat geçmeden sosyal medyada şehir efsaneleri ve komplo teorileri aldı yürüdü. Neymiş efendim bu çocuk deccalın çocuklarındanmış Bir kısmı da diyor ki bu çocuk özel olarak geliştirilen DNA kodlarına sahipmiş. Dünyanın en zengin milyarderlerinin üzerinde çalıştığı altın nesil artık çok yakınmış. Bunu da özel olarak hazırlanan çamaşır deterjanı, çamaşır suyu gibi maddeleri bize kullandırtarak başarmışlar. Gözleri ürkütücüymüş, bahsettiği meseleler tamamen gelenekleri ve olguları yıkmaya dönük meselelermiş. Daha buna benzer neler neler sıralayabilirim. En dikkat çekeni ise Kristal Çocuk başlığıydı. Tek tip, 12 DNA sarmalına sahip, oldukça zeki ve ahlaklı, dini ve geleneksel kodlardan arınmış bir nesil olarak tanımlanıyor. Bu paylaşımlara baktım, altında paylaşımlara inanan yüzlerce insanın yaptığı yorumlar var. Geçenlerde bir adama '4. sınıfta bir öğrencimiz uluslararası matematik olimpiyatlarında birinci oldu.' dedim, 'Yok hoca yav, bizden o kadar akıllısı çıkmaz.' dedi, bu 'Kristal' çocuk gündeme geldiğinde ise kimse hiçbir şeyi sorgulamıyor, çocuk ya çok akıllı, ya da deccalın çocuğu. 

Dünyanın en zengin milyarderlerinin bunları yaptıklarına asla inanmıyorum ama bu hususta inandığım bir şey var, o da çok iyi algı yönetimi ve yönlendirmesi yaptıklarıdır. Cengiz Han savaşlarda esir aldığı kişilere de moğol zırhı giydirip ordusuyla beraber götürürmüş ki, karşısındaki yeni düşman ordusunun ne kadar kalabalık olduğunu görüp yenilgiyi en başta kabul etsin. Şu an yapılan da tam olarak budur. Sözüm ona duyarlı sosyal medya fenomenlerimiz de bu tarz Kristal Çocuk gibi paylaşımlar yaparak algı yönetimi yapmasalar bile algı yönlendirmesine maruz kalıyor ve bizleri de maruz bırakıyorlar. Artık böyle saflıkları aşmanın zamanı gelmedi mi? 'La Ğalibe illAllah!'. Buna iman edene ne korku, ne keder! Deccalın geleceği aşikarsa, mesele Mehdi A.s'ın safında olmayı bilmek ve buna azmetmektir. Kristal Çocuklar olacaksa karşısında Müslüman Nesiller, âsımlar yetiştirebilmek, bunun için gayret etmektir. Vesselam.
( Kristal Çocuk başlıklı yazı Mahmut Uzun tarafından 20.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.