Bir kalbe ne kadar çok aşk sığıyor… Birini sevindirirsek
diğerleri üzülüyor. O kalpte neler yok ki, Allah, ana, baba, kardeş, yar, dost,
mal, para… Aşkları! Ne kadar ağır gelse de, hiç birinden vazgeçmiyoruz. İnsan
sıkıntılıyım diyor ya bu boşuna değil… Sofraya oturduğumuzda ne kadar çok
yesek, kapasite belli, yemeye devam etmeyiz ama kalbin kapasitesini merak
etmiyoruz, bilmiyoruz bu yüzden, içine her an başka aşkları dolduruyoruz! Sonuçta
ne hevesimiz gerçekleşiyor ne iki yakamız bir araya geliyor ne de depresyondan
kurtuluyoruz. Psikiyatri arıyoruz ki bizi kurtarsın… Onlara da Allah sabır
versin, neler neleri dinliyorlar!
Kalpte tek aşk olmalı ki biz huzur bulalım ve o aşkı
kaybetmekten korkalım. Bu hiçbir zaman ölmeyen ve bizi her zaman saran büyük
bir aşk olmalı ki, başkaları kalbimize girmek istediğinde ona dur desin de… Her
şeyin öldüğü kul yapısı aşklar insanların kendisi gibi ölümlü… Bu aşk yalnızca
Allah olmalıdır ki, iki batına da yayılsın aşkı ve asla kalbimizde ölmesin.
Onun dediği gibi bir aşkı yaşayalım, onun emri ve yasaklarına da uymaya çaba
gösterelim. Eğer onun aşkı kalbimize hükmetmişse, onun aşkını besleyen aşklar
da olabilir. Hüküm yalnızca ilahi olduğu için, aşkın da referans ve
paylaşımları Kur’an ve sünnet çizgisiyle sınırlı kalır. Hiçbir şer ya da günah
onu esir edemez, köle yapamaz, tehditte edemez. Ölümün bir vuslat olduğuna
inanan kalp, çağrıldığında ışık hızıyla o çağrıya koşar, bu yüzden de ölümü
sever ve onu yokluk olarak görmez, aksine varlığın doruğu olan sonsuz hayatı
yaşamaya başlar, cennet meyveleri içinde…
Eğer kalbi ilahi aşk tamamıyla sarmışsa, kulun dünya
çıkar ve menfaatiyle ne işi olabilir ki? Onlara sahiplenmez, onların olması
için savaşmaz, kimseyi sömürmez, duygudaş olur ve Allah’tan alır halka dağıtır.
Dünyanın sunduğu her şey insan için yüktür, taşıması zordur, ilahi aşktan taviz
verdirir. İşte gaflet dediğimiz bu duruma düşen kişinin kalbinde Allah aşkından
başka aşkların doğduğu andır bu durum. Bu yüzden ilahi aşk beslenmelidir,
zikirle, duayla, korkuyla, Kur’an okuyup yaşamayla… Eğer bunu yapmazsak, gaflet
her an kalbimizdedir.
İnsan bir toplum hayatı içindedir ve İslam da, ilahi
aşkta bu ortam içinde yaşam bulmalıdır. İslam yalnızca dini yaşayın demiyor,
çalışın, kazanın, gezin, sevin, mal sahibi olun da diyor. Ancak bunlar sadece
ilahi aşkın gölgesinde kalmalı ve sahiplenmemelidir. En üstte, olmazsa olmaz
Allah aşkının yönetimde hayatımız devam etmelidir. Ne faiz almalı, ne yalan
söylemeli, ne insanları kandırmalı ne de haksızlık etmeli… Kalbi gibi tenini de de
en güzel şeyler süslemelidir.
Lütfen düşünün birisi dese ki faiz alırsan ev sahibi olursun ama İlahi aşk faize izin vermiyor dese, sende faizi alırsan ve ev sahibi olursan… Kalbin kime aşkını sunar o zaman, mala, sefaya, zenginliğe… Allah’ın aşkını ret eder. Şimdi düşünün kalbinizde ki aşk neyedir… Ne kadar doğru yoldasınız… Şimdi ölseniz ne kadar masumsunuz?
Kalbinizi size fayda etmeyecek aşklardan temizleyin…
Kalbinize hükmeden yalnız Allah aşkı kalsın. Gerisini atın. Elbette Allah’a
iman ettiğinizde samimi iseniz.
Saffet Kuramaz