Gençliğime uğradım dün gece

 

Ayın on dördüydü

Sen tepedeyken kara bulutlar geziyordu

Saçlarından düşen yıldızlar serpilmişti havaya

 

İn cin top oynayan bir sokakta

Kolu kanadı kopmuş bir kapıdan geçtim

Ortada közlü bir mangal hala yanıyordu

Dam yıllarca akarken ardıç mertekler feleğin çemberinden geçmişti

İnce camları kırılmış tahta pencereler kapalıydı

Dantelli beyaz perdeler hırpalanmış incinmiş sararmıştı

 

Hayat bahçeme ektiğin kurumuş kaçak tütünle dolu

Tabakayı masadan alıp kalın bir ciğara sardım

Tutuşunca sarı tütün boynu büküldü kibrit çöpünün

Dumanlar kıvrım kıvrım yüreğimin sıkıp suyunu çıkardı

 

Kısa dalgalı eski radyonun pili bitmemiş çalıyordu

Neşet baba “Niye çattın kaşlarını” diyorken gök gürlemiş

Efkâr yerleri sırılsıklam ıslatmıştı bile

 

Yaslandığım sap yastık yorulmuş arkamdan yitiyordu

Üşenmeden kalkıp açtım sararmış dantelli perdeleri

 

Ela gözlerinden birisi bana bakarken

Kara bulut diğer gözünü kapatmıştı

Haykırdım tütün kokan nefesimle

Çekil kara bulut efkârını bırak sen çekil

Bir daha ne zaman uğrarım belli değil

Çekil ki Otuz senelik bir hasretle

Gözlerine bakıp bağrıma basayım ay yüzlümü

Uyanmadan


( Gençliğime Uğradım Dün Gece başlıklı yazı Kazım Gök tarafından 12.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.