BÜYÜK ŞİRK

Mukaddime: 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

Bundan sonra:

Arabça da “Şe-ri-ke” fiil kökünden bir mastar olan şirk kelimesi lügatte: “Ortak kılmak, eş ve benzer tanımak” demektir. Istılâhta ise: “Şirk: Allâh Subhânehu ve Teâlâ’ya ortak koşmaktır.” Şirk, tevhîdin zıddıdır. Zîrâ tevhîd: “Allâh’u Teâlâ’yı birlemek; bir kılmaktır.”

Buna göre: Allâh Subhânehu ve Teâlâ’yı rubûbiyyetinde, ulûhiyetinde, isim ve sıfâtlarının herhangi birinde yahut tamâmında birlemek tevhîd; eş ve benzer, denk ve misil tanımak ise şirktir.

Bu sebeble şirk ile tevhîd ikisi bir arada asla bulunamaz. Birinin varlığı ile diğeri yok olur. İki zıddın bir arada bulunmayacağı akıl sâhiblerinin kabul ettiği bir gerçektir. Ancak Allâh’a inanmakla birlikte şirk bir arada bulunabilir. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Onların çoğu Allâh’a ancak şirk koşarak inanırlar.” (Yûsuf: 12/106)

İfâde edildiği üzere şirk, Allâh Subhânehu ve Teâlâ’ya inanmak söz konusu olsa bile, O’nu tevhîd etmemek; O’na ortak koşmaktır. Bunun rubûbiyyette, ulûhiyette, isim ve sıfâtların herhangi birinde olması arasında bir fark yoktur.

Rubûbiyyeteki şirk, Allâh Subhânehu ve Teâlâ’yı kendisine ait olan yaratma, yaşatma, rızıklandırma, tasarruf etme, yönetme, kanun ve yasa belirleme, imdat etme, hidâyet verme gibi herhangi bir özelliğinde tevhîd etmemektir. O’ndan başkasının da kâinatta tasarruf etme yetkisinin bulunduğuna inanmak yahut O’ndan başkasının da kullar için yasaklar ve serbestler belirleme yetkisinin bulunduğunu söylemek buna misâldir.      

Ulûhiyyetteki şirk, Allâh Subhânehu ve Teâlâ’yı secde ve kurban kesmek gibi herhangi bir zâhirî ibâdette yahut dua etmek ve sığınmak gibi herhangi bir kalbî ibâdette, kısacası ibâdet cinsinden herhangi bir şeyde tevhîd etmemektir. O’ndan başkasına adına kurban kesmek yahut O’ndan başkasına duâ etmek buna misâldir. Şirk genel olarak tevhîdin bu türünde meydana gelmektedir.

İsim ve sıfâtlardaki şirk, Allâh’u Teâlâ’yı el-Hâlık ve el-Hâkim gibi isimlerinde ve beka ve kudret gibi sıfâtlarında tevhîd etmemektir. Bu isim ve sıfâtlara başkalarının da mutlak olarak sâhib olduğuna inanmak yahut Allâh’u Teâlâ’yı cimrilik ve uyumak gibi yaratıkların sıfâtlarından bir sıfâtla vasıflandırmak buna misâldir.

Bunların kalb ile dil ile amel ile olması arasında fark yoktur. Yine bunların cehâletle yahut başka bir sebeble olması arasında, ikrâh gibi şer’an geçerli bir özür olmadığı sürece fark yoktur. Zîrâ şirk, Allâh Subhânehu ve Teâlâ’yı tevhîd etmemenin adıdır.

Şirkin Çeşitleri:  

Şirk, Kur’ân ve Sünnet naslarında geçtiği üzere, büyük ve küçük olarak iki çeşittir.

Büyük şirk, kişiyi dînden çıkaran, Müslümanlarla bağını koparan, canından ve malından dokunulmazlığı kaldıran şirk olup, ebedî olarak cehennemde kalmayı gerektirir. Şefaatçilerin şefaati fayda vermez. Bunun cehaletle yahut düşmanlıkla, şaka yahut ciddiyetle olması arasında kişinin küfre girmesi açısından fark yoktur.

Küçük şirk ise, kişiyi dînden çıkarmayan şirktir. Şeriatta buna şirk dendiğinden dolayı bu isimle isimlendirilmiştir. Bu sebeble Müslümanın canından ve malından dokunulmazlığı kaldırmaz ve ebedî olarak cehennemde kalmayı gerektirmez.

Zikredilenler sebebiyle yazının kalan kısmında şirkin büyük olan çeşidini -genel hatlarıyla- açıklayalım. İzzet ve başarı evvelde ve âhirde ancak Allâh’u Teâlâ’nın yardımıyladır.

1. Duâda Şirk: Duâdaki şirk, yaratılmışlara duâ etmek suretiyle gerçekleşir. İstenilen kimsenin vefat etmiş bir velî yahut mukarreb bir melek olması arasında fark olmadığı gibi edilen duânın içeriğinin sığınmak, af dilemek, yardım ve korunma istemek, sıkıntıların ve hastalıkların giderilmesini taleb etmek gibi bir şey olması arasında da fark yoktur. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Kim, Allâh’ı bırakıp kıyâmet gününe kadar kendisine icâbet etmeyecek şeylere duâ edenden daha sapıktır? Oysa onlar, bunların duâlarından habersizdirler.” (Ahkaf: 46/5)

2. Tasarrufta Şirk: Tasarrufta şirk, yaratılmışları kainatın düzeninde, sevk ve idaresinde pay sâhibi kılmakla gerçekleşir. Pay sahibi olduğuna inanılan şeyin ya da kimsenin melek yahut peygamber olması arasında fark olmadığı gibi, sâlih bir zat yahut kutub denilen bir kimse olması arasında da fark yoktur. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:

“Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü tasarrufu Allâh’a aittir. O, dilediğine azâb eder, dilediğini de bağışlar. Allâh, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Mâide: 5/40)

“Göklerin ve yerin mülkü tasarrufu Allâh’ındır. Dönüş ancak Allâh’adır.” (Nûr: 24/42)

3. Teşrîde ve Hükmetmede Şirk: Teşrîde ve hükmetmedeki şirk, yaratılmışların kendi nefislerinden kanun ve yasalar koymalarıyla ve bunlarla hükmetmeleriyle gerçekleşir. Kanun ve yasa belirleyenlerin seçilmiş vekiller ya da darbe ile başa geçmiş bir diktatör olması arasında fark yoktur. Bunların yaptıkları işin haram olduğuna inanmaları şirke girmiş olmalarına mânî değildir.

 Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allâh’ın izin vermediği şeyleri, dînden kendilerine teşri ettiler?” (Şurâ: 42/21)

“Her kim Allâh’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”(Maide: 5/44)

4. Hükümde Şirk: Hükümdeki şirk, yaratılmışların kendi nefislerinden koydukları kanunlardan hüküm istemek suretiyle gerçekleşir. Kendisinden hüküm istenen kanunların Fransız yahut İsveç kanunları olması arasında fark olmadığı gibi hükmü istenen mes’elenin büyük ya da küçük bir mes’ele olması arasında fark yoktur. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ başka bir âyetinde şöyle buyurmaktadır:    

“Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh’a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh’a ve Rasûlü’ne götürün.” (Nisâ: 4/59)

“Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tâğûta muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytân da onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor.”(Nisâ: 4/60)

5. İtaatte Şirk: İtaatteki şirk, helal ve haram belirlemede yaratılmışlara itaat suretiyle gerçekleşir. İtaat edilenin devlet yahut insân; koca yahut hoca olması arasında fark yoktur. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allâh’ın izin vermediği şeyleri, dînden kendilerine teşrî ettiler?” (Şurâ: 42/21)

“Eğer onlara (müşriklere) itaat ederseniz şüphesiz siz de müşrik olursunuz.” (Enâm: 6/121)

Büyük Şirkin Gerektirdikleri:

Büyük şirkin kişiye birçok zararı bulunmaktadır. Bunlardan başlıca üç tanesi şöyledir:1. Allâh’u Teâlâ’nın bağışlamayacağı en büyük günâhtır. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

“Doğrusu Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, ondan başkasını da dilediğine bağışlar.” (Nisâ: 4/48, 116)

2. Sâhibi için Cennetin haram kılınmasına sebeb olarak ebedî cehennemde kalmayı gerektirir.

 Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

“Şüphesiz ki her kim, Allâh’a şirk koşarsa, muhakkak Allâh ona cenneti haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.” (Mâide: 5/72)

3. Yapılan tüm amellerin boşa gitmesine sebeb olur. 

Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

“Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: Eğer Allâh’a şirk koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette hüsrana uğrayanlardan olursun.” (Zumer: 39/65)

Rabbimiz Allâh Subhânehu ve Teâlâ, bizleri ve ehlimizi şirkin büyüğünden ve küçüğünden muhafaza etsin. Allâhumme Âmîn… 

Hâtime:

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.

O, her şeyin en iyisini bilendir.

Muvahhid Kullara Selâm Olsun.

Polat Akyol.

KAYNAK :

1438 h. / 2017 m.

Abdullâh Saîd el-Müderris.

( Büyük Şirk başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 24.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.