Yaşamıma son vermekte kararlıydım.Güçlükle yürüdüğüm kumsalda, denize parelel olan yüksek,haşmetli, kartal yuvalı kayalıklara nihayet ulaşmıştım işte. Bu sakin şehirde akşam üzeriydi. El ayak çekilmiş, ortalıkta kimsecikler yoktu.
     Çıktığım kayalıkların üstünde dengede durmakta zorlanırken , çok sert esen fırtınanın da etkisiyle ayaklarımın titrediğini hissediyordum. Yüreğim böyle bir karar arifesinde, heyecanla göğüs kafesinde çırpınmaktaydı. Aşağıda çılgınca,kayalıkları döven dalgalar,beni kendisine çağırır gibiydi.
        Son bir kez veda edercesine etrafıma bakmak isteğiyle , başımı sol tarafıma çevirdiğimde o belirdi birden gözlerimin önünde, çok yakınımda yarı sisler içinde. İnce zayıf bacakları gövdesini taşımakta zorlanıyordu. Üzerinde askılı pembe bir elbise vardı.  Kestane renkli uzun saçları ,uçuşarak  rüzgarla dans ediyordu. Gözleri aşağıdaki bir noktaya odaklanmış , bilinci kapanmıştı sanki.
         Aslında o gün bende intihar eşiğindeyken, o yanımda birden beliren pembeli kadını görünce , içimi yaşama hevesi kaplamıştı. İç yönelmesiyle birdenbire;
-Ben de intihar edeceğim!
Sözlerime bir tepki alamayınca tekrar;
-Sana diyorum heyy! Sağır mısın? Konuşsana? 
Gözleri o baktığı  noktada sabitlenmiş ve dış dünyaya kapatmıştı kendisini. Kim bilir neler neler görüyordu o noktada. Hiçbir tepki vermiyor, beni duymuyor , görmüyordu.
      Ayağımın altındaki taşlar kaymaya başlayınca aşağıya düşmekten korkup , diğer taşa atladım. Yavaş yavaş bir heykel gibi öylece duran pembeli kadına yaklaştım. Tam yanı başındaydım şimdi.
-Heyy sana diyorum! 
Deyip; çıplak omuz başına dokundum. Bu dokunuşa  verdiği tepki karşısında şaşırıp kaldım. Çığlık çığlığa bağırıyor , gözyaşları sicim gibi dökülüyordu. Ne yapacağımı bilmez halde telaş ve şaşkınlıkla yardım istercesine sağa sola bakarken, pembeli kadın ağlama senfonisine devam ediyordu.
-Durrr! Dur! Durrr! 
Haykırışlarım az da  olsa etkilemişti işte, nihayet! Hıçkırıkları azalır gibi olmuştu.
-Sakin ol... Gel önce şu düzlüğe çıkalım . Uzat elini haydi korkma! Sana zarar vermeyeceğim inan bana.
Hıçkırıkları birbirini izleyen bir ritimde azalarak bitti.
Bir serçe kadar narin, küçük beyaz elini avucuma bıraktı. Bir anda uçurumun kenarından çekiverdim kendime.Tehlike geçmişti artık. Kendisini tek hamlede ileriye atıp anlamsız bir bakış fırlattıktan sonra koşarak bir ceylan  gibi uzaklaştı yanımdan.
      O günün nisan akşamından beri hep onu arıyorum. Kimdi, derdi neydi? Her gün; belki de bugün gelir umuduyla o kayalığa ulaşıyor gelmesini bekliyorum. Kalbim hızlıca çarpmıştı o akşam üzeri. Değişik, anlam veremediğim , daha önceleri karşılaşmadığım istisnai bir durumdu bu. Eline dokunduğum zaman ne olmuştu bana? Dünya mı dönmüştü yoksa biz mi? Sanki yeryüzünde  sadece ikimiz vardık. 
Ruhumu sadece onun varlığı ve o muhteşem gözleri kaplamıştı. Ne zaman gözlerimi yumsam , o gelip duruyordu karşımda. O güzel, ürkek bakışlarıyla yüreğimde gitmemecesine yer ediyordu.
Onunla bu denli içim kaplıyken; yorgun, argın evime döndüğüm bir gün, ansızın karşıma çıktı .
-Dur pembeli durrr! Dememe rağmen , oralı olmadı, kendinden kaçarcasına kaçtı benden...
Koştukça koştum peşinden kan ter içinde . Elimi uzatsam tutacak gibiydim..Ama bir türlü yakalayamıyordum, olmuyordu işte! 
Koşarken arada sırada arkasına dönüp bana hınzır bir gülüş atmaktan da geri kalmıyordu, alay edercesine .
O hırsla, en sonunda,tüm gücümle koşup yetiştim ona. Elimi  uzattım, eteğinden tutup yakaladım,yere yuvarlandık. Kimdi bu kadın ? Bir merak ve hırsla eteğinden yukarılara doğru baktım. Hayret içindeydim. Hiç kimse yoktu! İçimi korku ile telaş kaplamıştı. Yok muydu yani ? Hiç mi olmamıştı? Bu bir yanılgı,şuur altımın bir oyunu muydu ki ? Peki o uçurumun kenarında intiharına mani olduğum kimdi ?  Yoksa o mu beni intihar etmekten kurtarmıştı.
      Kafam allak bullak bir halde yokuş aşağı inmeye  başladım .  Hafif bir meltem esintisinde eteğim  uçuştuğunda; üzerimdeki elbisenin pembe olduğunu gördüm. Oysa benim hiç pembe elbisem olmamıştı! 

                                                           Bengül ALKAN
( Pembe başlıklı yazı BENGÜL.A. tarafından 25.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.