...

Günün geri kalan kısmında bahçede çalışmış, ağaçların kuru dallarını çıkarmış, bir kısım ağaçların diplerini bellemişti. Uzun zamandır çalışmamanın verdiği yorgunlukla terleyip, hamlamıştı.  Güzel bir duştan sonra daha çok misafirler için kullanılan üst kattaki odada uyuyup kalmıştı.


 “Çay bahçesi gibi bir yerde oturmuş, uzakları seyrediyordu. Güneş çoktan batıp gitmişti. Korkut esen rüzgâra aldırmadan hala güneşin varlığını ve sıcaklığını içinde hissediyordu. Ay ise henüz doğması gerektiği yerden doğmamıştı. Sokaklardan el ayak çoktan çekilmişti.


Orta boylu, kır saçlı, yaşı ellinin üstünde bir adam, selam vererek gelip karşısına oturdu.


“İzin var mıdır komutan?” dedi.


“Ne izni? Oturdun zaten! Sen de kimsin?”


“Sen beni tanımazsın!”


“Ben tanımıyorum ama anlaşılan yanıma gelip oturduğuna göre sen beni tanıyorsun.”


“Tanımaz olur muyum?”


“Ben sizin simanızı bu güne kadar hiç gördüğümü hatırlamıyorum.”


“Elbette, hatırlamazsınız. Çünkü daha önce hiç görmediniz.”


“Öyleyse?”


“Bu kadar gerginlik de neyin nesi? Sizi bu kadar hiç gergin görmedim.”


“Ya benim gerginliğimden sana ne be adam!”


“Ne diyeyim?”


“Hep böyle atarlanacaksan geri gidiyorum.”


“Niye geldin? Niye gidiyorsun?”


“Senle de konuşulmuyor ki?”


“Sustum ve seni dinliyorum.”


“Sizin hayatınızı yazan, sizi Libya’ya, Rusya ve Almanya’ya, hatta Suriye’ye gönderen, Nihal’le karşılaştıran da benim…”


“Yani!”


"Yazarın da diyebilirsin…”


“Ya! Bak buna çok sevindim. Ben de seni arayıp duruyordum.”


“Varlığından haberdar olmadığın birini nasıl arayabilirsin?”


“Şimdi haberdar oldum ya!”


“Ama şimdi haberdar oldun.”


“Canım sana güzel bir dayak atmak istiyor.”


“Bak bu olmaz komutan. Bunca iyilikten sonra, hem sana da yakışmaz.”


“Neyin bana yakışıp yakışmayacağını sen belirleyemezsin. Madem beni yoktan var eden sensin. Ne şekilde yaşayacağımı belirleyen, beni anne ve babamı öldürerek, onların sevgi ve şefkatinden mahrum bırakan sensin. Neden ben de herkes gibi sıcak bir yuvada, anne ve baba şefkatiyle büyütmedin?”


“Burası dünya ve imtihan yeri… Eğer anne ve baba erken ölmüş olsa da seni sahipsiz bırakmadık. Bir baba şefkatinde baba dostu, Batur Komutanı her an yanında ve elinden tutar yapmadık mı? Seni bir yetimhaneden çıkarıp devletin himayesinde kutsal bir görev vererek yüceltmedik mi? Kaç çocuk yetimhaneden çıkarak senin seviyene kadar yükselebildi? Açtın, açıktaydın… Yedirdik, içirdik, kutsal da bir görev verdik. Şükür nerede kaldı? Girdiğin çatışmalardan kaç kez ölüm meleğimizin elinden almadık mı? Her dertten sonra bir deva, her sıkıntıdan sonra bir kolaylık ihsan etmedik mi? Güzel insana nankörlük yakışmaz.”


“Bak bunlar doğru… İnkâr edemem…”


“İnkâr etmen de mümkün değil… Tüm yaptıkların kayıt altında…”


“Hem can sıkıntını gidermen için Nihal’i sana yakın kılmadık m? Yaşlı bir adamı önüne çıkarıp, tertemiz üç tane kızı önüne sermedik mi? Bu insanoğlu kendini ne sanıyor ki? Verilen nimetleri ve şükrü ne çabucak unutuveriyor. İsteseydik çatışmanın ortasında bir kurşunla hayatına son verir, Korkut’un hikâyesini yarıda kesiverirdik. Veyahut gemideyken ayağınızı kaydırıverip azgın dalgalar arasında ölüme yakalatıverirdik, balıklara yem yapar, ziyaret dilecek bir mezarınız bile olmazdı. Anlaşılan o ki hamlığınız gitmemiş, yeteri kadar olgunlaşamamışsınız. Biraz daha derse ihtiyacınız var… Nihal…”


Minel Korkut Komutanı kahvaltıya çağırmak için; “Komutan, Komutan,” diye seslenince Korkut gördüğü rüyanın ortasındayken uyandı. Kırpıştırarak gözlerini açtı. Karşısında o Suriyeli kızlardan biri duruyordu. Nihal’le ilgili bir şeyler söyleneceği anda uyandırılmıştı.


Bu nasıl bir rüyaydı böyle? Yazarım diyen adam da kimdi? Böyle bir şey var olabilir miydi? Nihal’le ilgili ne söyleyecekti? Aklında ki tüm sorular cevapsız kalmıştı.


Ant. 250320


...

Devamı var

...

( Akdenizdeki Kavga - 51 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 25.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.