Burada daha ne kadar zaman kalacaklardı, bilmiyordu. Zaman mefhumunu unutmuş olmasına rağmen, hoş bir miskinliğin kollarında esir kaldığı bu mekânda yaşamaktan da oldukça hoşnuttu. Ancak yine de bir an önce, alışkın olduğu günlük yaşama dönme arzusunun önüne geçemiyordu. Merak içinde odanın içindekilere ; 
-Kaç gün oldu buraya getirileli, saydınız mı? 
-Yok abi    , ben saymadım. Saymam da. Ne güzel işte, bundan güzel nimet mi var! Daha ne zaman, nerede kendini bu kadar uzun zaman dinleme fırsatını bulacaksın ki? 
-Öyle de hayatım. Ama Ahmet sevmez ki bu kadar iç içe olmayı. 
-Ne yapalım, şansına küssün. Virüs bunları hesap edememiş işte! Katlanacak! 
-Dalga geçmeyin benimle, başka işiniz yok mu be! 
-Hakan, aşkım tamam yaa! Boş ver uğraşma şunla! Her zamanki tipik Ahmet işte!  Deyip, Hakan’ın dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. Olayları bir köşe sessizce seyreden Salih ; 
-Hoopp! Ne oluyor ya! Sanki bilmiyorsunuz, cahilliğin lüzumu yok! 
Salih’in sözlerine bıyık altından gülümseyen Dilara, hiç açık vermeden, pervasızca; 
-Sana ne oluyor ki , gören de seni öptüm sanacak. Korkma bu kadar ya ölmezsin! Deyip, mini şortuyla mutfağa doğru yol aldı.
Salih, uyarısında haklıydı elbette. Yurt dışından gelmişler ve karantina sebebiyle, gözetim altında tutulmak üzere buraya yerleştirilmişlerdi. Ne olacağı belli değildi. Evin içindeki herkeste, istisnasız, belli etmeseler de panik ve korku hakimdi. Öte yandan Dilara’nın vermiş olduğu tepkiler, Salih’in içten içe kendisini yiyip bitirmesine sebep oluyordu.                               “Ne Vardı ki yani Hakan yerine kendisini seçseydi. Nesi eksikti ki ondan!” 
 Mutfak balkonundan şehri sarmış kasvetli havanın sessizliğini ve hüznünü seyretmekte olan Ayşen; Yaklaşmakta olan ayak sesinden dolayı , merakla başını mutfak yönüne çevirdi. 
-Ha sen misin canım. Off çok sıkıcı, daha ne kadar zaman burada kapalı kalacağız biz? 
-Dert etme bu kadar. Tadını çıkar, bak erkek bolluğu var evde. Daha ne istiyorsun? 
Ayşen çok şaşırmıştı bu sözlere. Kahkaha atmaktan da geri durmadı yine de. ” Şu şartlar altında bile neler düşünebiliyordu Dilara!”  
Ne düşündüğünü Ayşen’in hayret dolu bakışlarından sezen Dilara ; 
-Sen de düşün , aptal mısın kızım? Salih salağı çoktandır melül melül bakıyor. Bu kadar da bariz şekilde bir kadının üstüne gelinmez ki! Vallahi kendisi çok istiyor, ben de hayır demem yani! 
-Eee, Hakan ne olacak peki? 
-Hiç! Ne olacakmış Hakan’a. O benim daimî sevgilim, arada sırada yaparım böyle çapkınlıklar bilirsin. Demez Hakan bir şey, iki ağlar, susar, affeder beni, dayanamaz. 
  İster istemez zihninden geçirdi Dilara. Acaba aynısını Hakan yapsa tepkisi ne olurdu. Yapmazdı gerçi... Güveniyordu. ” Hele bir denesin! Aklının kenarından geçirsin bakalım dünyayı dar etmiyor muyum ona? “  
-İyi çocuk Hakan , bil kıymetini boş ver şimdi Salih’i sen. 
-Allah Allah Ayşen, bir alemsin ya! Kıymetini bilmiyor muyum dedim. Ama ne yapabilirim ki, ben de arzuları olan sağlıklı bir kadınım sonuçta. Ortalık orospu doluyken hazır;  biz de nimetlenmeyelim mi yani?  
Bu sözünün üstüne kahkaha atıp, sigara yaktılar karşılıklı. 
Kahkahalarını bölmekten çekinen Ahmet , mutfak kapısının girişinde öylece durup bekliyordu. 
İlk fark eden Ayşen oldu. – Aa Ahmet, ne duruyorsun orda öyle gelsene! 
-Ben, şey... Yemek yapacaktım da. Açsınız değil mi?                       
-Valla ben açım , kolay gelsin.  Deyip umursamaz halleriyle geçti yanından Ahmet’in, Dilara. 
-Yardıma ihtiyacın varsa söyle, göndereyim erkeklerden birini.
-Sağ ol Ayşen. Hallederim ben. 
 Koridorda Ayşen’i kolundan tutup yavaşlatan Dilara; 
-Çok saf yaa! Kesinlikle biriyle yatmamıştır, hatta öpüşmüş olduğundan bile şüpheliyim!  Deyip o gürültülü kahkahalarından birini patlattı.
-Olabilir, saf, temiz birisi.
-Eee tam Senlik bak! Bence sen bu oğlanı en geç üç günde yatağa atarsın1
-Boş versene kızım ya, ben bu çocuğu öyle kullanıp atamam. Zaten ciddi bir ilişkiye de hazır değilim. 
-Aman sen de be! Kim sana bu yaşta ciddi ilişki yaşa dedi ki. Oyalanırsın işte! Takılma öyle şeylere sen şimdiden. Yaşa hayatını! 
-İşin gücün erkek yemin ederim! 
-Kızım, sen nasıl benim en yakın arkadaşımsın ya? Azıcık örnek alsana! Yaşın kaç başın kaç? Eğleneceksin tabii ki. Hem sen otuzu geç de buluruz sana temiz bir damat. 
 Fısır fısır konuşmalarına çaktırmadan kulak misafiri olmaya çalışan Salih’i fark edince Dilara; çapkın bir bakış fırlattı ona davetkarca. Salih’in kalbi hızlı hızlı çarpmaya başlamış, hiç çekincesiz, karşılık vermişti bakışlara. Dilara her şeyin farkında ve hiç acele etmeden, hamlelerine devam ediyordu. Yemekler yenilmiş, kızlar köşelerine çekilmişlerdi. Ahmet ve Salih biriken bulaşıkları yıkamakla meşguldü. 
-Bebeğim, kahve yaparsan şu güzel ellerinle, köpüklü, içeriz. Dedi Dilara.
-Tamam aşkım, sen iste yeter ki, tabii ki yaparım. Deyip koşarak mutfağa gitti Hakan. 
Hakan’ın odadan çıktığından emin olan Dilara; 
-Görüyorsun değil mi beni görünce nasıl da heyecanlanıyor! 
-Evet, bence sana fena tutulmuş.
Dilara, âşık olunacak bir kadın olduğunun gururuyla hava atarken, arkadaşı da birisi de ona âşık olsun diye hayıflanıyordu. Ahmet, Salih ve Hakan; ellerinde kahve fincanları ve çikolatayla içeriye girdiler. Ahmet, merakla sordu Ayşen’e ;
-Var mı bir gelişme, izlediniz mi haberleri? 
-Baktım az önce, korkma! Biz koruruz sizi virüsten. 
Kahkahalar atarak konuşmaya katıldı Dilara; 
-Korkma canım aynen. Ayşen seni korur, sağlamdasın.
Ahmet’in yanakları al al olmuştu birdenbire. Hakan, sanki tüm erkekler sevgilisini elinden alacakmış gibi etrafını kuşkulu bakışlarla izliyor ve daha da çok yaklaşıyordu Dilara’ya. O sırada kafasına taktığı Salih’in dışarıya çıktığını fark eden Dilara; 
-Bir saniye bebeğim, hemen geliyorum. Diyerek hızla Salih’i aramak üzere ayrıldı Hakan’dan. Aralıklı duran banyo kapısından beyaz bir ışık huzmesi yayılıyordu koridora. Tam itmek üzereyken, açılıveren kapıdan çıkan Salih’le burun buruna gelmişlerdi. Tam sırası diye düşünüp bu fırsatı değerlendirmeye karar verdi Dilara. Salih titreyen bir sesle;                                                -Şey…Ben, geçebilir miyim? 
Dediğinde, bu ana zaten hazır olan Dilara, hiç düşünmeden onu kendisine doğru çekerek, dudaklarını hapsetti. Artık olup bitenin dışında, kendi alemlerindeydiler. Birbirlerinden soluksuz şekilde ayrılırken; kapının önünde öylece durup bir heykel gibi kendilerini izleyen Hakan’ı fark ettiler. İkisi aynı anda telaşla “hakan” diye haykırdı. Hiçbir açıklama beklemeden ve yapmadan odasına gidip, eşyalarını bavula yerleştirmeye başladı Hakan. Dışarıya çıkma yasağını unutmuştu. 
-Hakan, saçmalama. Dur bir dinle, açıklayacağım.
-…
-Bak, kafa karıştı, birden oluverdi işte.
 -Sana göre öyle olabilir ama bana göre öyle değil! Yeter artık bu kaçıncı be! 
-Affet ne olur bir tanem, yaptım bir hata. Hem Salih ne zamandır üzerime gelip duruyordu. 
-Öyle mi pis sürtük! Sevgilimi ayartmak neymiş gösteririm sana!
Bir hışımla Salih’in üzerine yürüdü. Salih; 
-Hakan dur! İnan kötü bir niyetimiz yoktu. 
-Kapa çeneni! Gebertirim seni, uzak dur bizden! 
-Gel hayatım, bebeğim benim. Boş ver sinirlerini yıpratmana değmez bile. Biliyorsun hayatımın tek erkeği sensin. Onlar senin yanında ne ki? 
-Ya tamam bırak Dilara.
-Sorun yok, barıştık değil mi bebeğim?
-İyi haydi uzatma, içeriye geç sen, ben de geliyorum.
 Az önce yaşananlar hiç olmamış gibi pervasızca ; her zamanki koltuğuna kuruldu Dilara. Yanına yaklaşan Ayşen , bir şey söyleyecek gibi olsa da sonradan vazgeçti. Tüm olup biteni dikkatlice ve büyük bir tiksintiyle izleyen Ahmet ; köşesine çekilerek , raftan aldığı dergiyi karıştırmaya başladı. Az sonra da ;
-Ayşen, var mı bir gelişme baksana haberlere! Dedi. 
BENGÜL ALKAN
( Virüs başlıklı yazı BENGÜL.A. tarafından 28.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.