Yaralı bir sözcüğün kelebek kanatlarında atıyor yüreğim ve yerleşkeme ait olmanın sevincini yaşıyorum elbet yaşama tutunmanın da muadili her öykündüğüm renkte dünün izlerini taşıdığım ve kıvılcımların uçuştuğu bir düzenek nihayetinde kendimle buluşmanın coşkusu ve heyecanı ile son zamanlarda derdest olmanın da verdiği rehavet ve çökkün omuzlarım hele ki dizlerim b/ağı çözülürken.

 

Rivayet ne ola ki?

 

Hele ki o şehir efsaneleri yok mu gerçi hangi şehre ait olduğu tartışma götürür ama ve ben yine canım İstanbul’a uyarlıyorum son günlerin şehir efsanesini hele ki suskun kimliğime nazire eden beyitlere serilip de aşkı ipotek ederken gecenin de kulağına küpe hani belki de Sağır Sultan’ın devasa kulaklarını çınlatmanın arzusu ve işte yeminli olduğum ne varsa aksimde saklı aksi mizacım en çok da kendime öfkelendiğim en çok kendime yüklendiğim.

 

Boyutsuz bir dünyanın da manivelası.

 

Aşka hürmeten dolandığım.

 

Sevgiyi eksik etmediğim heybem ve yamaları sökülen gün elimde asla şık durmayan bir iğne hele ki kendimi bildim bileli kalemi cinas; aşkı redif ömrü de roman bildiğim ve aykırı kimliğime saplanan oklar hele ki adam boyu yalnızlığımla gergin olmanın da verdiği o savrukluk ve işte avutuyorum günü öğütüp de bir de kulağıma fısıldayan öğretileri ve öğütleri büyüklerimin.

 

‘’Ufal da cebime gir!’’

 

Elbette aynanın sesi aslında aymazlığında varlığın ket vurduğum doğal bir akım iken kendime akmayı şiar edinip katmanlarında acının asla da mübalağa etmeden demlendiğim çocuk yanım ve yaşım kaç olursa olsun büyüklerime saygı sevgide kusur etmezken bir o kadar yaş aralığını geniş tuttuğum kısaca kim olursa olsun payıma düşenle de yetinmeyip taviz vermedim ilkelerime binaen kendimi ve benliğimi şekillendirmekten de geri durmadığım…

 

Gerilemek de çok olası hani gerçi çok yol aldığımı da iddia edemiyorum ama c/esaretimle ait olmanın yollarını arayıp sevgiyle harmanlanan bir aidiyet duygusu her ne kadar inkâr edilse de varlığım kimi zaman iddiam o ki: ben iflah olmaz bir hayalperestim gerçi mütereddit varlığıma da duyduğum hicap ile ertelediğim sayısız mutluluğu da artık kime hediye ettiysem üstelik seve seve.

 

Gün b/ölürken elbette hücrelerim eksilip hala çoğaldığımı sansam da…

 

Devinen yürek sesine de asla sus, diyemediğim.

 

Fıtratın bir fırtınaya dönüştüğü ve fırtına öncesi azami hızla sessizliğin nidaları da satırlara dökülürken.

 

Sonlanmanın muadili ise sıra dışı bir tebessüm üstelik acıların yansıttığını yok sayıp ruhumu hüzünle beslerken ve her manada kendimi suçlarken ola ki yapacağım bir hata ile de yazma ve yaşama hakkımın elimden alınacağına dair duyduğum o inanç ve telaş.

 

Sıra dışı bir rüzgâr ve de gecenin katlarına akan krema gibi.

 

Özgün bir günde devrilen hükümler yıkılan tabular ve isimsiz duygularıma hala bir açılım getirmenin bana yaşattığı zorluk diğer yandan yazmanın keyfini sürdüğüm bir tabula raza.

 

Ve işte meyvelerini topluyorum günün üstelik tüm gün yaptığım derinlerde yaptığım yolculukla eşleşen duygularım ve her insandan ve de her duyumsamadan bana yansıyan cümleler gerçi kurgu ya da gerçek anlamsızca teğet geçerken olan bitene bir nebze de olsa huzura ermek adına tüm sevgimi boca ettiğim ve yol ayrımında kendimle restleştiğim.

 

Yeme de yanında yaz, dercesine hele ki en çok kendimi yediğim bu da yetmezmiş gibi kim varsa yakınımda bir çift kelam etmeden de günü sonlandıramadığım ve ne ilginçtir ki; söyleyecek binlerce cümlem var elbette kabaran yüreğime serptiğim kabartma tozu-imgeleri-ile hala tadını alamadığım bir tabak dolusu yetersizlik duygusu ve tüm gün çatık kaşlı gezinip de hücremde attığım voltaları geceye ikram edip karşılığında özgürlüğümü ilan ettiğim şu sefil satırlarım.

 

Bir yatır mahiyetinde adeta ve sabah ezanını da dört gözle beklerken.

 

Atladığım ne çok şey var bir de aşamadığım sayısız detay ve hala içimde büyüyen hüzün ağacının kökünü kesmeye de cesaret bulamamışken ve şimdilik noktayı koyuyorum çünkü yarına kadar olgunlaşmalı hüznüm sonra da dalından sapır sapır dökülmeli ta ki dişleyeceğim elmanın koçanını yastığım altına koyup da sabaha bir avuç umutla başlamanın hayalini kurarken elbette sevginin tınısında çalan rüzgâr çanım ve tüm öğretilerin bir ömür resmigeçit yaptığı yetmezmiş gibi kanıksadığım öğrenci ruhumda ola ki bir hava deliği bulayım yoksa asla sürmez hayallerle uçtuğum gökyüzündeki yolculuk hele ki tebaası kuşların şakıdığı gönlüme de ektiğim cümleler iken tüm azığım.

 

 

 

 


( Sıra Dışı Bir Rüzgar... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 5.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.