RÜYALARIMA GİRİYOR
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 14 Nisan 2020
Bu güzel ülkemizde ve
yeryüzünde; Rüyalarıma giriyor; Barışın, sevginin, özgürlüğün ve kardeşliğin yeryüzünde
kök sarıp güçlenmesini.
Bugün rahmetli Levent Kırca’nın “Olacak
O Kadar” dizilerini gözden geçirirken, ilginç bir bölüm çıktı karşıma. Hemen günümüzün
apartman komşularının hal ve hareketleri geldi aklıma.
Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar” dizisinin birisinde, “Ben temizliği severim diyen bir hanımefendi balkondan aşağıya kilim
silkelerken, aşağıdaki balkona çamaşır seren komşunun çamaşırlarını kirlettiğinin
farkında değil ve kadının bağırıp çağırdığını da duymazlıktan, görmezlikten
geliyor. Tıpkı köyden gelen kentliler gibi. Benim kökümün köylü ve Barak
Türkmen’i olduğunu her yerde ve her zaman söylemişimdir. Söylerim de. Fakat
yeni kurulan apartmanlardaki köylerden
gelen kentlileri görünce, ben aslım köylüdür demeye utanıyorum.
Bunların bazıları balkondan aşağıya
mercimekli pilavı, domatesli pilavı döküyor. Apartman bahçesindeki evin önü
kirleniyor, dokülen yemek artıkları, bahçeye ininceye kadar da, aşağıdaki
evlerin balkonunu berbat ediyor. Yönetici söylediği zaman ben o pilavı
cücüklere döküyorum diye cevap veriyorlar.
Dökülen yemek artıkları apartman bahçesinde ayaklar altında tepeleniyor. Bazıları
da var ki, kentte yaşayan bir köylüdür. O da ekmek kırıklarını bayatlamış
pilavları balkondaki bakır tepsiye
dolduruyor, tepsiyi de balkon demirinin
üzerine indiriyor. Tepsinin içine inen kuşlar, ayaklarıyla bu tepsinin
içindeki bayatlamış yiyecek maddelerini aşağıdaki komşuların balkonlarına döküyorlar. Aşağıdaki
komşuların evlerinin balkonunda bulunan
çamaşır mı, ne varsa kirleniyor,
berbat oluyor. Balkonlardan atılan sigara izmaritleri, süt ve biskivi kutuları
gibi şeyler de zaman zaman kendini gösteriyor.
Şöyle kendi kendime düşünüyorum da, bir
insan ancak bu kadar utanmaz
olur, bir insan ancak bu kadar duyarsız olur. Bu gibi insan kılığındaki
yaratıklara “İnsan artığı denmez de, ne denir?” Sizden soruyorum. Bunlar
ahırlarda mı büyümüşler? Bunlar hiç insan görmemişler mi? Saygıdeğer okurlarım insan
olmak gayet kolaydır. Ama kendisinin
insan olduğunu düşünemeyenler
için de çok zordur. Onlar insan olamazlar. Onlar insan kılığında yaratılan
insan artıklarıdır. Bu yazıyı yazarken çok üzüldüm. Bu söz konusu yaratıklar
adına. Bazı insanlıktan nasibini almayanlarda, apartmanın ortak giderini yatıramaz,
yakıt parasını yatıramaz, ilan tahtasındaki listeyi yırtıp göz önünden kaldırmaya
çalışır. Bunlar insanlığın yüz karalarıdırlar. Bakınız, bunlar kentte
yaşamaktadır. Sorunca kentte yaşadıklarını söylerler, övünürken de yere yurda
sığmazlar. Güya medeni insanlardır. İşte
bunlar kentte yaşayan köylü
kafalılardır. Muhtarlık seçimlerinde adam yaralarlar, adam öldürürler. Ama
kentte böyle bir olay olmaz. Kentliler
böyle bir şeyleri yapmazlar diye düşünüyorum. Anne annem Gaziantep’in Yazıcık
Mahallesinde doğmuş, kent kültürünü çok iyi bilirdi, bizlere de öğretirdi. Rahmetliden
ben ve kardeşlerim çok şeyler aldık. Şunu da
söylemek istiyorum. Bizim kuşaktaki elleri öpülesice öğretmenlerimiz, bizlerin medeni
insan seviyesine gelmemiz için çaba harcarlardı. Şimdi eğitimin ve öğretimin yönünü değiştirdiler. Tekrar
ediyorum, rüyalarıma giriyor; Barışın, sevginin, özgürlüğün ve kardeşliğin yeryüzünde
kök sarıp güçlenmesi. Ama bu gidişle
rüyalarım devam edeceğe benziyor. At izi ile, it izi biri birine karıştı derler. Güzel Gaziantep’imiz kendini
bilmezler ile doldu taştı. Sonumuz iyi olur da, görgü kurallarımız artar inşallah diyorum. Bizler insan gibi insan
olmadıkça, inşallah ile maşallah ile de
bir yere varılmıyor. İyi yönde fiili
hareket gerekir. Bakınız, Gaziantep’te “Gönüllü
İmamlar” Gazi Şehrimizde 112 ye adlarını
yazdırmışlar. 65 yaş üstü ihtiyarlara
hizmet için. Beni Tıp Fakültesine
Hastanesine İlyas Öztürk isimli bir İmam götürdü ve getirdi. Kendi arabası ile.
Allah iyi kullardan eyleye.