İlkokula başlamamıştım. Yaz başlarında köye takım
elbiseli ağabeyler gelirdi. Bunların Cilavuz’dan geldiği söylenirdi. Cilavuz
sözü benim için soyut bir kavramdı. Aradan yıllar geçti. Takım elbiseli, örnek davranışlı
gençlerin öğretmen olmak için Cilavuz denen bir yerde okuduklarını öğrendim.
Geçen
yıllarla birlikte Cilavuz kelimesi artık somut bir kavramdı benim için. Köy
okullarına öğretmen yetiştiren bir okul olduğunu öğrendim Cilavuz Köy
Enstitüsü’nün. İlkokul öğretmenim bu okulda yetişmişti. Öğretmenim gibi iki
öğretmen dayılarımın da bu okullarda yetiştiğini öğrendim. Büyük öğretmen dayım
1946 yılında Cilavuz’ un ilk mezunlarındandı. Dayım gibi iki elin
parmaklarından daha çok öğretmen de Cilavuz’luydu köyümün öğretmenleri içinde.
Bana
kısmet olmadı Cilavuz Köy Enstitüsü’nde okumak. Zaten ben 1967’de öğretmen
okuluna başladığımda Köy Enstitüleri kapatılmıştı. Okul kapatmak zannedersem
bizlere has bir özellik!
Geçen
yıllarla birlikte ülkemizde takip edilen okulculuk çalışmalarına ilgi duydum.
Neydi Köy Enstitüleri? Ne zaman ve niçin açıldılar ve neden kapatıldılar? Bu ve
benzeri sorular sürekli aklımı meşgul etti.
Rakamlarla
sığınmak istemem. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman kelimenin tam anlamıyla
özellikle köylerimiz karanlıklar içindeydi. Halkımızın çoğunluğu köylerde
yaşıyordu. Çok az köyümüzde okul vardı. Öğretmen sayısı yetersizdi. Genç
cumhuriyet hızlı bir kalkınma atağı başlattı. Köylere öğretmen yetiştirecek
kadar öğretmen okulları yoktu. Bunun için öncelikle askerde okuma yazma bilen
gençler eğitmen kurslarına tabi tutularak köy okullarına öğretmen olarak
atandılar. Hatta benim ilkokul I. Sınıf öğretmenim eğitmendi.
Genç
cumhuriyet halkın eğitim-öğretim düzeyini yükseltmeyi hedeflemişti öncelikle.
Bu uğurda devrimci bir yöntemle 17 Nisan 1940 Yılında Köy Enstitüleri açılmaya
başlandı. Yüzyıllardır karanlıklar içinde kalmış köylerimize ışık götürmek için
açıldı bu okullar.
Bilgisizliğin,
cehaletin kol gezdiği köylerimiz için bir umuttu Köy Enstitüleri. Köy
çocuklarını alıp dönemin en ilerici ve çağdaş yöntemleriyle eğitip köye
göndermek amaçlanıyordu. Müfredatı tam ülke koşullarına göre hazırlanmıştı.
Cumhuriyetimizin gördüğü en idealist Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel,
İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç bu projenin mimar ve
uygulayıcılarıydı.
Eğitim
yöntemi, iç içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim yapılmasını içeriyordu.
Öğrenciler okumaya, anlamaya, düşünmeye, düşündüklerini söylemeye, soru sormaya
ve sorgulamaya yönlendiriliyordu. Her öğrenci yıl içinde en az 25 Dünya Klasiği
okuyordu. Köy Enstitülerinde okutulan derslere bakarsak bu okullarda ne derece
ilerici ve kapsayıcı eğitim-öğretim çalışmaları yapıldığı hakkında bilgi
ediniriz:
EĞİTİM
ÜRETİM İÇİNDİR
- İş içinde
iş için eğitim ilkesi benimsendi
- Yaparak yaşayarak öğrendiler
- Öğrenirken ürettiler
- Yılda en az 25 Dünya Klasiği okudular
Köy
Enstitülerinde öğrencilerin haftada 44 saat ders görmeleri öngörülür. Dersler:
1-Genel Kültür
2-Ziraat
3-Teknik
olmak üzere 3 ayrı kategoride toplanır.
Meslek
dersleri de dâhil olmak üzere genel kültür derslerinin 1/4'i TARIM, 1/4'i de
TEKNİK derslerdir.
Genel Kültür
Dersleri:
-Türkçe
-Tarih
-Coğrafya
-Yurttaşlık Bilgisi
-Matematik
-Fizik
-Kimya
-Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi
-Yabancı Dil
-El Yazısı
-Resim İş
-Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar
-Müzik
-Askerlik
-Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı
-Öğretmenlik Bilgisi
2,3- Ziraat
ve Teknik Dersleri
-Toplumbilim
-İş Eğitimi
-Çocuk ve İş
-Ruh Bilimi
-İş Eğitimi Tarihi
-Öğretim Metodu ve Tatbikat
-Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik
-Tarla Ziraatı
-Bahçe Ziraatı
-Fidancılık
-Meyvecilik
-Sebzecilik Bilgisi
-Sanayi Bitkileri Ziraatı
-Zootekni
-Kümes Hayvanları Bilgisi
-Arıcılık
-İpekböcekçiliği
-Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi
-Ziraat Sanatları Eğitimi
-Köy Demirciliği (nalbantlık, motorculuk)
-Köy Dülgerliği
-Köy Yapıcılığı (tuğlacılık, kiremitçilik, taşçılık, duvarcılık, sıvacılık,
betonculuk)
-Köy ve El Sanatları (biçki-dikiş, nakış, örücülük, dokumacılık)"
Kısa süre içinde köylerden alınan çocuklar
öğretmenlerinin rehberliğinde okullarını kendileri yaptılar. Toplum çıkarını
kişisel çıkarlarından üstün tutma ülküsüyle yetiştirildiler. Anadolu’muzun
“Gökte yıldız kadar” köylerimize ışık götürdüler. Halkın aydınlanmasında lider
oldular. Gericiliğe karşı amansız savaş açtılar.
Halkın aydınlanmasını istemeyen CHP’nin
içindeki kliklerin işine gelmedi halkın aydınlanması. Sinsi planlarını
uygulamaya koydular. Öncelikle Hasan Ali Yücel ve Tonguç görevden
uzaklaştırıldı. CHP’nin başlattığı plan 1954 yılında Demokrat Parti zamanında
sonlandırıldı. Bu güzelim okulların kapısına kilit asıldı.
Köy Enstitülerinin kapatılması
Atatürkçü, yurtsever, demokrat her Türk aydının gönlünde kapanmayan bir onulmaz
yaradır. Eğer bu okullar kapatılmasaydı Avrupa halklarının yıllar önce
tamamladığı aydınlanma olgusuna halkımız da erişecekti. Ortaçağ kalıntısı
tarikatlar, cemaatler kendilerine taraftar bulması olası olmayacaktı
yurdumuzda…
Dünya’nın birçok ülkesi kısa bir süre
yurdumuzda faaliyet gösteren Köy Enstitüsü projesinden yararlanmıştır. Maalesef
bizde ise bu örnek proje sonlandırıldı. Köy Enstitüleri Türkiye Cumhuriyeti’nin
eğitim-öğretim tarihi içinde bir destandır. Köylümüzün aydınlanması için bu
okulların faaliyetleri için çaba harcayan büyüklerimizi saygı ve minnetle bir
kez daha anmak halkını ve ülkesini seven her Türk için bir vefa borcudur.