Eyy! Yalnızlığın ayak izlerinde özlemleri tüketen sevgili;

Soğuğun ayaza çalan düşlerinde, soğuk nefesini arşınlıyorum. Adım adım içiyorum sokakların sessizliğini. Nisan daha bir soğuk bu sene, nisana daha bir öksüz, nisan daha bir yalnız. Gülümsemelerin nedametsiz dökülüyor avuçlarımda. Ben Züleyha’nın gülüşünden seçmiştim oysa seni. Sen bilmedin seçilmişliğini…

 

Eyyy! Yüreğimi bin kere parçalayıp dağıtan sevgili;

Sözcüklerin geceyi ortasından ayıran keskin bir bıçak olup bağrımı ortasından bölüyor. Bir tarafı Avrupa, bir tarafı Asya. Muson yağmurları dökülüyor gözlerimden. Bilemezsin yokluğun kara deliklerinden geçerken savruk yıldızlara çarptım, dağıldım parçalandım, sağıldım biriktim damla damla. Hayallerime sakladım eflatun gülüşünü…

 

Eyyy!  Yine de avulu bir bekleyişi çalan sevgili;

Kalbin özlemlerin nazarında ayrı çarparken duvarlara, istediğin kadar inkâr et yine de. Nasılsa mahşere kadar bir susku sürülmüş dudaklarımda mühürlü adın. Sen ruhunun denizlerinde var asi bir dalga olup çarp kıyılarına. Varsın beni anlamasın duyuların, varsın kör olsun kirpik uçların, varsın bir selamı bile üşütsün alfabenim tüm harfleri, varsın aldırma geçsin işte…

 

Eyy! Kalbimin çeperini darmadağın edip geçen sevgili;

Saçlarımın her biriyle selama duruyorum şimdi. Emrine hazır askerlerdir her biri, varsay birer ok, varsay birer kurşun. Şimdi al sepsini bağrıma sapla. Bakışlarını büyüttüğüm rüyalarımda ateşlere sürüyorum parmaklarımı, kahve gözlerimden süzülüyor ihtişamın, aşkın yücelttiği kapılardan geçiyoruz, biliyorsun aşk güzelleştirir adını, aşk ölümsüzleştirir…

 

Eyy! Uykuları gülüşüne haram kıldığım sevgili;

Sana bu kadar uzak cümleler kurmamalıydım. Gülüşün hayatın anlamını inşa ediyordu aşk yüreğimin rıhtımına çıkarma yapmadan önce.

Hasretin kefenini giyiyordu mısralar, oysa dudaklarımızdan çıkan her kelimede, yağmur olup aşk yağıyordu biçemsiz sözcüklere bile. Farkında olmasan da giden zamandan gidiyor, giden öksüz cümlelerimden. Her yeni gün tazelenen umutların kör testereyle kesilişine isyan kusuyorum. Uyanan yüreğimin dermansız sayfalarında ağrılı kalp atışlarım, yollara dikiyorum gözlerimi gel diye…

 

Eyyy! Öksüz cümlelerimin kara sevdası;

Sonsuza kadar dalgalansın denizlerin. Ben zaten Yusuf’un kanlı gömleğini giymeye talibim.  Kalbimin ateşinde buzullar erimeye yüz tutarken, hercai bir türkü tutturur dilim. Az bekle yüreğime gökkuşağını dolduruyorum. Kahvenin telvesine dökülürken gözlerin biraz daha cesaret kucaklar belki de şiirlerim. Sen yeter ki Nuh ol şiirlerime, gözyaşlarım yağmurlarıyla yürütür seni. Yedi denizi takarım kanatlarıma, güvercinlerin gagalarında bir umut olur zeytin zeytin. Sonra el ayak çekilir gecelerden, ruhunun üzerini muhabbetimle ört üşümesin…

 

Adem Efiloğlu

 

( Ruhunun Üzerini Muhabbetimle Ört Deneme başlıklı yazı AdemEFİLOĞLU tarafından 24.04.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.