SAHÎH FITIR (FİTRE) SADAKASI FIKHI
Mukaddime:
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u
Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na
hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve
amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse
saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki,
Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki,
Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
Fıtır Sadakasının Anlamı:
Fıtır kelimesinin Türkçe
karşılığı “oruç açmaktır.” Ramazan orucu, Şevvâl ayının ilk günü ile bırakılıp
iftar edildiği için o güne yani Ramazan bayramının birinci gününe “fıtır günü”
denmiştir. Bu sadakanın sebebi de oruç ve orucun açılması olduğundan ve fıtır
gününde verildiğinden dolayı bu sadakaya “fıtır sadakası” denmiştir.
Fıtır Sadakasının Hükmü:
Fıtır sadakasını vermek,
Müslümanlar üzerine farzdır. Bunda büyük ya da küçük, hür ya da köle, köylü ya
da şehirli ayrımı yoktur.
Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle
buyurmaktadır:
“Doğrusu
arınan, felah bulmuştur.” [el-Alâ: 87/14)
“Rabbının
adını anıp namaz kılan.” [el-Alâ: 87/15)
İmâm İbn Kudâme rahîmehullâh
şöyle demiştir: “Buradaki “arınan” ifâdesiyle kastedilen fıtır sadakası
olduğu söylenmiştir. Bu sadakanın fıtra izâfe edilmesinin nedeni ise bunun
Ramazan ayında farz olmasıdır. Bundan maksat da beden ve candan dolayı
sadakanın verilmiş olması ve bunun ise maldan verilmesinin daha evla
olacağıdır.” [İbn Kudâme, el-Muğnî: 3/79]
Abdullâh b. Ömer radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını, büyük, küçük, hür köle (herkese) bir sa’ arpa veya
hurma olarak vermeyi farz kıldı.” [Buhârî (1512); Müslim (984)…]
Bu ve benzeri nassların
delâletiyle imâmlarımız fıtır sadakasının farz olduğu husûsunda görüş birliği
etmişlerdir.
Nitekim İmâm İbn Munzîr
rahîmehullâh şöyle demiştir: “Kendisinden ilim hıfzettiğimiz her bir ilim
adamı, fıtır sadakasının farz olduğu hususunda icmâ etmiştir.” [İbn Kudâme,
el-Muğnî: 3/79] İmâm Hattâbî rahîmehullâh ile İmâm Beyhakî rahîmehullâh bu
konuda icmâ nakledenler arasındadır.
Fıtır Sadakasının Hikmeti:
Fıtır sadakası, Ramazan orucu
gibi hicretin ikinci senesi farz kılınmış olup, farz kılınmasının iki temel
hikmeti vardır. Birincisi, oruçlu kimseyi işlemesi muhtemel kötülüklerden
temizlemektir. İkincisi ise fakirleri gözetmektir.
Nitekim İbn Abbâs radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve çirkin söz ve fiillerden
temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı.” [Ebû Dâvud (1609);
İbn Mâce (1827)…]
İmâm Vekî rahîmehullâh şöyle
demiştir: “Fitre sadakası Ramazan için namazdaki sehiv secdesi gibidir.
Sehiv secdesi namazdaki eksikleri tamamladığı gibi fitre sadakası da orucun
eksiklerini tamamlar.” [Heytemî, Tuhfetu’l-Muhtâc: 3/305]
Fıtır Sadakasının Vücub
Şartları:
Fıtır sadakasının farz
olmasının üç şartı vardır. Bunlar: Müslüman olmak, Ramazan ayının son gününde
güneşin batması ve bayram gününde kişinin kendisi ve bakmakla mükellef olduğu
kimselerin nafakasından ziyâde fıtır sadakası miktarına sâhib olmasıdır. Bu
şartları taşıyan kimsenin fıtır sadakasını belirtilen zamanda, belirlenen
kimselerden birine, belirlenmiş şeylerden vermesi farzdır.
1. Müslüman
olmak: Müslüman olmayan kimseler şeriatın fürusu ile de mükellef olmakla
beraber, dünyevî ahkâm açısından onlardan fıtır sadakası vermeleri
istenmez.
Nitekim Abdullâh b. Ömer
radîyallâhu anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını bir sa’ hurma veya arpa olarak köle, hür, erkek,
kadın, küçük, büyük tüm Müslümanlara farz kıldı.” [Buhârî (1503); Müslim (984)…]
Hadîste “Müslümanlara farz
kıldı” kaydı ile ifâde edildiği üzere fıtır sadakasını vermek, Müslümanlara
farz kılınmış olan bir ibâdettir.
2. Ramazan ayının son gününde
güneşin batması: Fıtır sadakası, Ramazan ayının son gecesi güneş
batımından sonra Şevvâl ayının bir kısmının idrak edilmesiyle farz olur. Çünkü
artık Ramazan ayı bitmiştir.
İbn Abbâs radîyallâhu anhumâ
şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve çirkin söz ve fiillerden
temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı.” [Ebû Dâvud (1609);
İbn Mâce (1827)…]
Hadîste fıtır sadakası Ramazan
ayına izâfe edilmiş ve bu nedenle de farz kılınmıştır. Bu farziyet Ramazan
ayının çıkmasıyla sâbit olur.
Nitekim İmâm Nevevî
rahîmehullâh şöyle demiştir: “Fıtır sadakası (Ramazanın son günü)güneşin
batışı ile birlikte farz olur.” [Nevevî, Şerhu Müslim: 7/58]
Bu itibarla, güneşin batımından
sonra doğan çocuk, nikâhlanan kadın, zengin olan kişi ve yeni Müslüman olmuş
olan kimse üzerine fıtır sadakası vermek farz değildir. Güneşin batımından
sonra vefât eden ve boşanan kadının üzerinden fıtır sadakası düşmez. Bunların
fitresi ödenir.
3. Bayram gününde kişinin
kendisi ve bakmakla mükellef olduğu kimselerin nafakasından ziyâde fıtır
sadakası miktarına sâhib olmak: Fıtır sadakası, kendisinin ve
çoluk-çocuğunun bir günlük yiyeceğinden fazla bir sa’ miktarı arpa veya buğdaya
sâhib olan hür ve Müslüman olan kimseye farz olur. Bunda herhangi bir nisaba
bakılmaz ve başka bir ölçü aranmaz.
Kişinin bakmakla mükellef
olduğu kimseler, kölesi, karısı, küçük çocuğu, muhtaç durumda olan anne ve
babası ile dede ve ninesidir.
Fıtır Sadakasını Verme Vakti:
Fıtır sadakasını vermenin
müstehab vakti bayram namazından öncedir. Namazdan sonra vermek de
câizdir.
Abdullâh b. Ömer radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını bir sa’ hurma veya arpa olarak köle, hür, erkek,
kadın, küçük, büyük tüm Müslümanlara farz kıldı ve bunun insânlar bayram
namazına gitmeden verilmesini emretti.” [Buhârî (1503); Müslim (984)…]
İbn Abbâs radîyallâhu anhumâ
şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve çirkin söz ve fiillerden
temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı. Kim onu bayram
namazından önce verirse, o kabul olunmuş bir zekâttır. Kim de onu bayram namazından
sonra verirse, o sadakalardan bir sadakadır.” [Ebû Dâvud (1609); İbn Mâce
(1827)…]
Hadîslerde ifâde edildiği üzere
fıtır sadakasının bayram namazından önce verilmesi istenmiştir. Zîrâ bayram
namazından önce verilen fıtır sadakası, sevâbı tâm ve mükemmel olarak Allâh
katında makbul olan bir zekâttır. Bayram namazından sonra verilen fıtır
sadakası ise diğer zamanlarda verilen sadakalar gibidir. Buna göre de namazdan
önce verilen fıtır sadakası, namazdan sonra ödenen sadakadan fazilet ve sevâb
bakımından çok daha fazladır.
Fıtır sadakasını bayramda
vermeyen kimse üzerinden bu sorumluluk düşmez, vakit geçirmeden kaza etmesi
gerekir. Şer’î bir özrü olmadan fıtır sadakasını vermeyen kişi günahkâr olur.
Fıtır Sadakasını Bayramdan Önce
Vermek:
Fıtır sadakasını Bayramdan bir
ya da iki gün önce vermek ittifakla meşrudur.
Nitekim Nâfî radîyallâhu anh
şöyle demiştir: “Abdullâh b. Ömer radîyallâhu anhumâ, fıtır sadakasını
bayramdan iki veya üç gün önce fıtır sadakasını toplayan kimseye gönderdi.” Bu
rivâyete binaen İmâm Şâfîi rahîmehullâh şöyle demiştir: “Bu güzel olandır ve
böyle yapılması uygundur. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in Abbâs’ın
zekâtını vakti gelmeden alması buna hüccettir. İbn Ömer ve başkası da böyle
demektedir.” [Beyhakî, Marifetu’s-Sunen: 6/204]
Ramazanın başında yahut
ortasında vermek ise râcih olan görüşe göre câizdir. Ancak Ramazandan önce
verilmesi câiz değildir.
Nitekim İbn Abbâs radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve çirkin söz ve fiillerden
temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı.” [Ebû Dâvud (1609);
İbn Mâce (1827)…]
Hadîste ifâde edildiği üzere
fıtır sadakası Ramazan ayına izâfe edilmiştir. Farz kılınmasının sebebi de oruç
ve orucun açılmasıdır. Bu nedenle zikredilen bu iki sebebten biri bulunduğu
takdirde fıtır sadakasını bayramdan önce Ramazan içinde vermek câiz olur.
Fıtır Sadakasının Cinsi ve
Miktarı:
Fıtır sadakasının farz olan
miktarı bir sa’ yani takriben 2750 gr buğday, arpa, hurma kuru üzüm veya
kurutulmuş yoğurttur.
Nitekim Ebû Saîd el-Hudrî
radîyallâhu anh şöyle demiştir:
“Biz Nebî sallallâhu aleyhi ve
sellem zamanında iken fıtır sadakasını yiyecek maddesinden, hurmadan, arpadan
veya kuru üzümden bir sa’ olarak verirdik.” [Buhârî (1508); Müslim (985).
“Biz Nebî sallallâhu aleyhi ve
sellem zamanında iken bayram günü, fıtır sadakası olarak bir sa’ yiyecek
maddesi verirdik. Bizim Yiyecek maddelerimiz, arpa, kuru üzüm, kurutulmuş
yoğurt ve hurma idi.” [Buhârî (1510); Müslim (985)…]
Her iki hadîste de hurma, arpa,
kuru üzüm ve kurutulmuş yoğurt zikredilmiş fakat buğday zikredilmemiştir. Zîrâ
Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem zamanında Medîne de buğday çok az
bulunmaktaydı. Daha sonra buğday artığında sahâbeler fıtır sadakasını buğday
olarak da vermişlerdir. Bu sebeble her Müslümanın fıtır sadakası kendi yediği
yiyecek cinsinden/gâlibiyetle tükettiği şeyden bir sa’/2750 gr olarak vermesi
farzdır. Zikri geçen bu beş maddeden vermek daha efdal olmakla birlikte şart
değildir. Hadîslerde “yiyecek maddesi” ifâdesi buna delîldir. Zaman ve mekâna
göre toplumların ağırlık olarak tükettikleri yiyecek maddesi değişmektedir. Bu
sebeble fıtır sadakası bir sa’ olmak şartıyla zaman ve mekân gözetilerek pirinç
veya bulgurdan da verilebilir.
Fıtır Sadakasının Kıymetini
Ödemek:
Fıtır sadakasının kıymetini
ödemek İmâm Mâlik, İmâm Şâfîi ve İmâm Ahmed’e göre yeterli olmaz.
Zîrâ Ebû Saîd el-Hudrî
radîyallâhu anh şöyle demiştir:
“Biz Nebî sallallâhu aleyhi ve
sellem zamanında iken bayram günü, fıtır sadakası olarak bir sa’ yiyecek
maddesi verirdik. Bizim Yiyecek maddelerimiz, arpa, kuru üzüm, kurutulmuş
yoğurt ve hurma idi.” [Buhârî (1510); Müslim (985)…]
Hadîste fıtır sadakasının hangi
ürünlerden verileceği tayin edilmiş ve bunlardan verilmesi emredilmiştir. Bu
nedenle bu görüş, en doğru olan görüştür. Amel edilmeye daha layıktır.
İmâm Sevrî ve İmâm Ebû
Hanîfe’ye göre, fıtır sadakanın kıymetini ödemek yeterlidir. Günümüz
şartlarında bu görüşle amel etmekle, kolaylık ve maksadı karşılaması durumundan
dolayı -Allâhu âlem- bir beis yoktur. Zîrâ fıtır sadakası vermekle hedeflenen
maksat, fakirlerin ihtiyacını görmek ve bayram gününde onların mahzunluklarını
gidermektir.
Abdullâh b. Ömer radîyallâhu
anhumâ’dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
“Bu gün onları (bir şeyler
bulabilmek için) dolaşmaktan kurtarın.” [Dârekutnî (2133); Beyhakî (7739)…]
Bu hadîsin râvileri arasında
bulunan Ebû Ma‘şer Necîh es-Sindî İmâm İbn Maîn ve İmam Nesâî tarafından zayıf
sayılmıştır. İbn Adîy’in belirttiğine göre söz konusu râvi zayıf olmakla
birlikte hadîsleri yazılır. Hadîste ifâde edildiği üzere fıtır sadakasından
maksat ve hikmet, fakir Müslümanların gönlünü hoş etmek ve bir nebze de olsa
onları sevindirebilmektir.
Başkasının Fıtır Sadakasını
Ödeme Yükümlülüğü:
Kendisi için fıtır sadakası
vermekle yükümlü olan kimse, bakmakla sorumlu olduğu kimse için de fıtır
sadakası vermekle yükümlüdür. Buna göre kendisi için fıtır sadakası vermesi
farz olan kimse, mülkiyet, akrabalık veya evlilik gibi sebeblerle nafakasını
vermekle mükellef olduğu Müslüman kimsenin fıtır sadakasını da vermesi -imkânı
olduğu sürece- farzdır.
Buradaki mülkiyet sebebinden
kasıt kişinin kölesidir. Akrabalık sebebinden kasıt kişinin küçük çocuğu,
muhtaç durumda olan anne ve babası ile dede ve ninesidir. Evlilik sebebinden
kasıt kişinin karısıdır. Kadın zengin olsa bile fıtır sadakasını kocası verir.
Buluğa ermemiş zengin çocuğun fıtır sadakası ise kendi malından verilir.
Abdullâh b. Ömer radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını, küçük veya büyük, erkek veya kadın bakmakla
mükellef olduğunuz kimseler için verilmesini farz kıldı.” [Dârekutnî (2077);
Beyhakî (el-Kubrâ: 7757)…]
Bu hadîs hakkında İmâm Beyhakî
rahîmehullâh “isnâdı kuvvetli değildir” demiştir. Ancak hadîs, diğer tariklerle
kuvvet kazandığından hasen sayılmış ve kendisiyle istidlal edilmiştir. Hadîste
“bakmakla mükellef olduğunuz kimseler” buyrularak kişinin bakmakla mükellef
olduğu kimseler için fıtır sadakası vermesi farz kılınmıştır.
Ebû Hureyre radîyallâhu anh’dan
rivâyet edilen hadîste ise Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Kişiye kölesi sebebiyle zekât
gerekmez, yalnızca fıtır sadakası gerekir.” [Müslim (982); Ahmed (9455)…]
Hadîste yalnızca köle
zikredilmiş, kişinin nafakasını vermekle yükümlü olduğu diğer kimseler
zikredilmemiştir. Bununla birlikte kişinin nafakasını vermekle yükümlü olduğu
diğer kimseler köleye kıyâs edilmiştir. Burada kıyâsı gerektiren ortak
nokta/illet, nafakalarını vermenin gerekli olmasıdır. Bu sebeble kendisi için
fıtır sadakası vermekle mükellef olan kimse, nafakalarını vermekle sorumlu
olduğu kölesi, hanımı, çocuğu, anne ve babası için de fıtır sadakası
verir.
Fıtır Sadakasının Verileceği
Yerler:
Fıtır sadakasının
verileceği yerler, kendilerine zekât vermenin câiz olduğu yerlerdir. Bu yerler
dışındakilere fitre vermek câiz değildir. Çünkü bu sadaka, bir zekâttır
ve Allâh
Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğunun kapsamına girmektedir:
Allâh Subhânehu ve Teâlâ,
şöyle buyurmaktadır:
“Sadakalar, (Zekât ve Fitreler) Allah´tan bir farz olarak;
ancak fakirler, miskinler, sadaka üzerinde memur olanlar, kalbleri
ısındırılanlar, (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler,
borçlular, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğruna sarfedilir. Ve
Allah; Alim´ dir, Hakim´dir.” [et-Tevbe: 9/60]
Bu sekiz sınıf içinde fitre
verilmeye en layık olan sınıf fakir ve miskinlerdir.
Nitekim İbn Abbâs radîyallâhu
anhumâ şöyle demiştir:
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi
ve sellem fıtır sadakasını oruçluyu faydasız ve çirkin söz ve fiillerden
temizleyici, fakirlere de yiyecek olmak üzere farz kıldı.” [Ebû Dâvud (1609);
İbn Mâce (1827)…]
Hadîste “fakirlere de yiyecek
olmak üzere farz kıldı” cümlesi, fakir ve miskinlerin, fıtır sadakası
verilebilecek diğer sınıflara nazaran daha layık olduklarını ifâde etmektedir.
Fakir: “Mal ve kazancı
olmayan veya mal ve kazancı olduğu halde asli giderlerini karşılayamayan
kimsedir.”
Misâl olarak: on altına
muhtaç olmasına karşın elinde bir ya da iki altın bulunan kişi fakirdir.
Oturduğu ev ve giydiği elbiseler bu durumdaki kişiyi fakirlik sınıfından
çıkarmaz. Buradaki asli ihtiyaçtan kasıt; barınma, yiyecek, içecek, giysi ile
israf ve cimrilik sayılmayacak derecede kişinin kendi durumuna uygun zarûrî
gereksinimlerdir.
Miskin ise: “Asli
ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamakla birlikte tümüne gücü yetmeyen
kimsedir.”
Misâl olarak: on altına
muhtaç olmasına karşın elinde yedi ya da sekiz altın bulunan kişi Miskindir.
Çalıştığı halde ihtiyaçlarının tümünü karşılayamayan kimsenin durumu da
böyledir.
Tek bir kişinin veya birçok
kişinin fıtır sadakasını zekât vermenin câiz olduğu sınıflardan birine vermek
yeterlidir. Her birine ayrı ayrı dağıtma şartı yoktur. Fıtır sadakasını kâfire,
zimmiye ve bakmakla mükellef olunan kimselere vermek ise câiz değildir.
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur.
Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve
sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.
O, her şeyin en iyisini bilendir.
Muvahhid Kullara Selâm Olsun.
Polat Akyol.
KAYNAK :
Abdullâh Saîd el-Müderris.
1440 h. /