M. NİHAT MALKOÇ
Hemşin'den
Fatih'e Çileli Bir Hayatın Serencamı
Türk siyasî hayatının mümtaz
simalarından biri olan Ahmet Tevfik İleri, yokluğun ve yoksulluğun kol gezdiği Osmanlı'nın
çöküş sürecinde, Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında; 1911 senesinde Rize'nin
Hemşin kazasına bağlı Yaltkaya Köyü'nde dünyaya gelmiştir. Babası Hafız Celâl
Efendi, annesi ise Fatma Hanım’dır. 1914'te kardeşleriyle beraber memleketinden
göç ederek emekli kaymakam olan dedesinin yanına yerleşmişlerdir. Tevfik İleri, çocukluk
yıllarını şöyle anlatır: “Aslen Rizeliyim. Küçük yaşta kardeşlerimle beraber
bir sivil kaymakam mütekaidi olan büyükbabamızın Fatih’teki evine sığınmak
üzere İstanbul’a geldik. Harp yeni bitmişti. Hayat hudutsuz derecede pahalıydı.
Önceleri ilk mektebe, sonra da Gelenbevî Ortaokulu’na devam ettim. Akşamları da
Akşemseddin Mektebi’nin avlusunda kan ter içinde kalıncaya kadar oynardık. Çok
yaramazdım; ama bilhassa riyaziyeden sınıfımın birincisiydim. Sıkıntılı seneler
ailemizi tam bir fakr u zarûrete düşürmüştü. Onun için tatillerde boynuma
astığım bir kutu içinde sigara kâğıdı satıyordum. Okumak ve adam olmak ve hatta
yaşamak için bunu yapmak zorundaydım. Mektep senede bir potin verirdi. Bayram
ve tatil günleri bu yeni kunduraları
kardeşimle nöbetleşe giyerdik” (Hürriyet, 20.8.1950)
Tevfik İleri, kendisinin de
belirttiği gibi ilköğrenimini Gelenbevî Ortaokulu'nda tamamlamış, 1927
senesinde İstanbul Yüksek Mühendis Mektebi'ne(bugünkü İstanbul Teknik
Üniversitesi) girmiş; 1933'te, son yılını parasız yatılı olarak okuduğu bu
okuldan başarıyla mezun olmuştur. O artık memlekete dair hayalleri olan, çiçeği
burnunda bir mühendistir.
Büyük bir Türk milliyetçisi olan Tevfik
İleri, aynı zamanda girişken bir insandı. Öğrencilik yıllarında hatiplik ve
liderlik yönü inkişaf etmiştir. Bunun tezahürü olarak Teknik Üniversite Talebe
Cemiyeti ve Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) başkanlığı yapmıştır.
İş Hayatından Siyasete, Başarılarla Geçen
Yarım Yüzyıl...
Türkiye'nin geleceğinde önemli bir
yer edinecek olan Tevfik İleri, Erzurum’da Nafia(Bayındırlık) Müdürlüğü'nde Karayolları
Kontrol Mühendisi olarak, başarı basamaklarını kat edeceği memurluk hayatına
başlamıştır. Erzurum'da mühendislik mesleğini icra ederken Erzurum Lisesi'nde
gönüllü öğretmenlik de yapmıştır. Hatta
öğretmenliği o kadar çok sevmiş ki bir ara temelli olarak öğretmenlik yapmayı
bile düşünmüştür.
Çalışmayı çok seven Tevfik İleri'nin
başarılarla dolu ikinci görev yeri, şehitler yatağı olan Çanakkale’dir. Burada Nâfıa(Bayındırlık) Müdürü olarak hizmet
ederken buna ilâve olarak Çanakkale Halkevi Köylülük Kolu Başkanlığı da
yapmıştır. Daha sonra Samsun Nâfıa
Müdürü ve Yedinci Bölge Müdürü olarak önemli görevlerde bulunmuştur.
Sancılı bir döneme damgasını vuran
Tevfik İleri, 1950 seçimlerinde CHP'den milletvekilliği teklifi alsa da bu teklifi
kabul etmemiş, kendisine daha yakın hissettiği Demokrat Parti’den Samsun
milletvekili seçilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak Ulaştırma
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Meclis Başkan Vekilliği, ardından tekrar
Millî Eğitim Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı, Bayındırlık
Bakanlığı ve ardından vekâleten de olsa tekrar Millî Eğitim Bakanlığı gibi
önemli görevlerde bulunmuştur.
Türk siyasî hayatında adı hep
rahmetle anılan Tevfik İleri, 1933 senesinde İstanbul'da Yüksek Mühendislik
Okulu'nu bitirdikten sonra, canından çok sevdiği, her şeyden çok değer verdiği
ve derin bir saygı duyduğu Vasfiye Hanım'la evlenmiştir. İlk çocuklarını
kaybeden çiftin Cahide, Cahit ve Ayşe adlarını verdikleri üç çocukları daha dünyaya
gelmiştir.
Cesur ve başarılı bir siyasetçi olan
Tevfik İleri, bakan olduğu dönemlerde siyasî geleceğini de riske atarak temsilcisi
olduğu milletin hayallerini süsleyen ve ses getiren mühim icraatlarda
bulunmuştur. Tabir caizse yarım yüzyıla birkaç yüzyıl sığdırmıştır. Din
derslerinin ilkokulların müfredat programına alınması, Türk Sanat Tarihi
Enstitüsü’nün kurulması , Türk kültür eserlerinin neşrinin başlatılması, uzun
bir aradan sonra İmam-Hatip okullarının tekrar açılması, İstanbul’da Yüksek
İslâm Enstitüsü’nün kurulması onun
döneminde gerçekleştirilen önemli icraatlardır. Bunların yanında Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından yayımlanmakta olan İnönü Ansiklopedisi’ni Türk
Ansiklopedisi adıyla devam ettirmiştir. Zamanla iyice politize olan, sol
zihniyetin arka bahçesi hâline getirilen köy enstitülerini, öğretmen
okullarıyla birleştirmiştir. İzmir'de Ege Üniversitesi, Ankara'da Ortadoğu
Teknik Üniversitesi(ODTÜ) ve Erzurum'da Atatürk Üniversitesi onun gayretleriyle
ve onun Maarif Bakanlığı zamanında açılmıştır. Bu üniversiteler yükseköğretime
büyük katkılarda bulunmuştur. Yine Boğaz Köprüsü projesi onun Ulaştırma
Bakanlığı döneminde ihale aşamasına getirilmiş; fakat 1960'ta gerçekleştirilen
askerî darbe nedeniyle bu önemli proje ne yazık ki yarım kalmıştır.
Tevfik İleri, 1930'da Bulgaristan'ın
Razgrad şehrindeki Türk Mezarlığı saldırıya uğradığında, taşları sökülüp
kırıldığında, gömülü kemikler ortaya saçıldığında bir anda öfkeden adeta baruta
dönmüştür. Türk Mezarlığı'nı tahrip eden Bulgarları protesto etmek için büyük
bir miting düzenlemiştir. Mitingin sonunda İstanbul'daki Bulgar Mezarlığı'na
siyah çelenk konulmuştur. Bunun yanında Türkçenin yaygın olarak kullanımını
sağlamak ve yerli malını teşvik etmek için de mitingler ve kampanyalar
düzenlenmesinde öncülük etmiştir. Merhum İleri, 1940'da Çanakkale'de Nafia
Müdürü iken geniş halk kitlelerinin katıldığı ilk Çanakkale Şehitleri'ni anma etkinliğini
yapmıştır. İstiklal Marşı çalınırken ayağa kalkılması uygulaması da onun
zamanından günümüze kalan güzelliklerden biridir.
Tevfik İleri, Halkın Büyük Sevgisine ve
Muhabbetine Mazhar Olmuştur
Demokrat Parti'nin kurucusu ve genel
başkanı Adnan Menderes'le birlikte halkın büyük sevgisine ve muhabbetine mazhar
olan Tevfik İleri, 27 Mayıs 1960 İhtilâli’nden sonra evvelâ Harbiye'ye
götürülmüş, ardından tutuklanarak Yassıada’ya nakledilmiştir. Burada diğer
arkadaşlarıyla birlikte tekmelenip tokatlanmak da dahil olmak üzere, akıl almaz
büyük işkencelere maruz kalmıştır. Kendilerine yapılan hakaretlerin ardı arkası
kesilmemiştir. Daha sonra İmralı'ya sevk edilmişlerdir. Nihayetinde Kayseri
Cezaevi'nde heba olan kara günler...
Demokrat Parti ve Adnan Menderes
iktidarının CHP'ye ve Hasan Ali Yücel’e karşı ortaya çıkardığı maarif vekili
olan Tevfik İleri, mahkemedeki savunmasını, “Ölüm belki de kurtuluştur.
Memleketin huzuru benim ölümüme ve hapishanelerde çürümeme bağlıysa kararınızı
böyle verin. Memleketimin hayrı için buna da razıyım.” sözleriyle
bitirmiştir. Mahkemedeki bu ifadeleri onun memleketini canından çok
sevdiğini gösterir.
Demokrasimizin sekteye uğratıldığı
27 Mayıs Darbesi'nin mağdur ettiği bir mazlum olan Tevfik İleri, Yassıada'daki
düzmece mahkemelerde asılsız suçlamalarla önce idama, daha sonra da müebbet
hapse mahkum edilerek Kayseri Cezaevi’ne gönderilmiştir. Burada mide kanseri
hastalığına yakalanması üzerine Ankara Hastanesi’ne kaldırılmış, söz konusu
hastanede bir süre tedavi gördükten sonra, 31 Aralık 1961’de henüz 50
yaşındayken vefat etmiştir. Cenazesi 2 Ocak 1962'de Ankara'da Cebeci Asrî Mezarlığı'nda
toprağa verilmiştir. Kızı Cahide Aksoy o günü şöyle anlatmıştır: “Halk, 2 Ocak 1962’de cadde ve meydanlarda
toplanan çok büyük bir topluluk halinde babam için yapılan törende bir araya
geldi. Bu büyük topluluk O’nun şahsında sanki bütün diğer sevdiklerine de bir
gönül vazifesini yerine getiriyordu. Bu muhteşem topluluğa resmî vazifeliler
müdahale edemediler. Babamın naşını çok sevdiği bayrağımıza sarmışlardı. Daha
sonra bu bayrak konusunda birkaç kişinin sorguya çekildiğini duyduk. Ama o
sırada bu topluluğa kimse müdahale cesaretini gösteremedi. Ankara
Hastanesi’nden alınan naşı, önce aylardır hasret olduğu evinin önünden
geçirilerek Cebeci Asrî Mezarlığı’na kadar yaya olarak götürüldü. Güzergâh
boyunca topluluk eksilmedi, arttı. Bir ara annemin kalabalık arasında
kaybolduğunu görüp de ona yer verilmesini isteyenlere: ‘O artık onların değil,
bizim’ diyerek sahip çıktılar.”
Cumhuriyet Tarihinin Büyük İzler Bırakan
Milli Eğitim Bakanı: Tevfik İleri
Tevfik İleri, 11 Ağustos 1950
tarihinde Cumhuriyet tarihinin eğitimde büyük izler bırakan Milli Eğitim Bakanlarından
biri olarak göreve başlamıştır.(bence diğerleri Mustafa Necati Uğural ve Hasan
Ali Yücel'dir). Farklı zamanlarda bu göreve üç kez getirilmiştir. Mühendis
kökenli olmasına rağmen eğitimde çok önemli işlere imza atmıştır.
Batı'nın ve İslâm'ın birikimlerini
bir araya getirerek güçlü bir sentez oluşturmaya çalışan Tevfik İleri, eğitimin
öznesi olan öğretmenlere çok önem vermiştir. Onların alanlarında donanımlı
olarak yetiştirilmesi için büyük gayretler göstermiştir. Öğretmenin sadece
bilgili değil, aynı zamanda mâzisini yaşayan ve yaşatan güçlü karakterli
bireyler olarak yetişmesi için her türlü imkânı seferber etmiştir. O, ses
bayrağımız olan Türkçenin özünü kaybetmeden yaşatılması için elinden gelenin
fazlasını yapmıştır. Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya, onu
bir bilim dili hâline getirmeye çalışmıştır. Türkçeye sonradan yerli yersiz
eklenen kelimelerin ders kitaplarından çıkarılması için komisyon
kurmuştur. Her konuda olduğu gibi bu
hususta da istişareyle hareket etmiştir.
Kendini milletine ve memleketine
adamış bir insan olan Tevfik İleri, Türk maarif davasının yılmaz erlerinden
biriydi. O, millî eğitim davasını memleketin bütün davalarının temeli
saymıştır. Millî ve İslâmî duruşuyla dikkatleri üzerine çeken İleri, ülkemizin
yönetiminde ve halkla bütünleşmesinde çok önemli bir yeri olan bugünkü İmam-Hatip
neslinin önünü açmıştır. İmam-Hatip Liseleri onun sayesinde inkişaf ederek
Türkiye'nin öncü eğitim kurumları olmuştur. İmam-Hatip Liselerinin
tamamlayıcısı olan İslâm Enstitüleri de onun zamanında açılmaya başlanmıştır.
Bunun ilk örneği 19 Kasım 1959'da açılan ve bugünkü İlâhiyat Fakültelerinin
temelini oluşturan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'dür.
Bir
Tevfik İleri Romanı: Vefa Apartmanı
Vefalı bir insan olan yazar Sadık
Yalsızuçanlar, Demokrat Parti'nin dillerden ve gönüllerden düşmeyen Maarif Vekili(Milli
Eğitim Bakanı) Tevfik İleri'nin Hemşin'den Vefa Apartmanı'na uzanan hayatını
"Vefa Apartmanı" adlı biyografik romanında tafsilatlı olarak
anlatmıştır. Bu romanı yazarken Tevfik İleri'nin Yassıada ve Kayseri
Günlükleri'ni büyük bir özenle ve dikkatle okumuştur. Bu günlükler Vefa
Apartmanı romanının yol haritasını belirlemiştir. Tevfik İleri'nin sıra dışı
hayatını romanlaştırma fikrini yazarın kafasına Milli Eğitim Eski Bakanlarından
Hüseyin Çelik sokmuştur. Yalsızuçanlar, bu teklifi bir vazife addederek romanla
ilgili ön hazırlıklar yapmış, bu çerçevede İleri'nin ailesiyle defalarca bir
araya gelmiştir. Onların ellerindeki bilgi ve belgeleri titizlikle
incelemiştir. Romancı Sadık Yalsızuçanlar, bütün bu hazırlıkların
tamamlanmasının ardından Müslüman bir dava adamının çileli; fakat şekvaya yer
olmayan hayatını, cam kırıkları üzerinde ayaklarının kanamasına aldırmadan
büyük bir azim ve kararlılıkla yürüyüşünü etkileyici bir dille ve üslûpla
anlatır. Anı-roman karışımı bu eserde
zamanın ruhu adeta elinizden tutarak sizi dolaştırır.Vefakâr
Yalsızuçanlar; hayatı fedakârlıklarla geçen, her güçlük karşısında güçlü
durabilen mümtaz bir siyaset adamını toplumun dikkatlerine sunarak bir anlamda
kalemin vefasını göstermiştir.
Tevfik İleri, Millî ve Manevi Şuur Sahibi
Fikir ve Dava Adamıydı
Tevfik İleri sadece bir siyasetçi
değil; millî ve manevi şuur sahibi fikir ve dava adamıydı. O, nefes aldıkça
ilâhî bir imtihanda olduğu hakikatini idrak ederek yaşamıştır. İçinde bulunduğu
hayat gemisini hiçbir zaman nefsinin dümen suyunda yüzdürmemiştir. Hakikat denizlerinden ayrılmamıştır. Vicdanını
en büyük mahkeme olarak görmüştür.
Gerçekleştirdiği güzel icraatlarla
aziz milletimizin gönlünde taht kuran Tevfik İleri, ölümünden sonra da çok
konuşulmuş, tartışılmış, bakan olduğu dönemdeki icraatları takdirle anılmıştır.
Onunla ilgili birçok makale ve kitap yazılmıştır. Bazı üniversiteler onun
hayatını ve davasını konu edinen sempozyumlar gerçekleştirmiştir. Tevfik
İleri'yle ilgili çalışmaların başında büyük kızı Cahide İleri Aksoy''un 1977'de
yazdığı "Babam Tevfik İleri-Konuşmaları ve Düşünceleri" kitabıyla
2003'te yayımlanan "Tevfik İleri/Yassıada ve Kayseri Günlükleri"
kitabı gelir. Sadık Yalsızuçanlar'ın "Vefa Apartmanı "romanı da bu
minvalde zikredilebilir. Fakat bütün bunlar adete ateşten bir gömleği üzerine
giyen bir dava adamı için yeterli değildir. Bugünkü nesil onu tüm cepheleriyle
daha yakından tanımalıdır. Bunun için de hakkında yeni araştırmalar yapılmalı,
kitaplar yazılmalı, dergilerin kapak konusu olmalı, kendisiyle ilgili film ve
diziler çekilmelidir. Bu vatan evlâdının adı sadece Rize'de değil başka
şehirlerde de caddelere, bulvarlara, kültür merkezlerine, meydanlara ve
okullara verilmelidir.
Tevfik İleri Öldüğünde Eşine ve
Çocuklarına Para Değil, Temiz Bir İsim Bıraktı
Türkiye'nin çok önemli makamlarında
oturan Tevfik İleri, her zaman devletten yana tavır takınmış, kendi çıkarlarını
hiç düşünmemiştir. Tevfik İleri ömrü boyunca maddî anlamda çileli bir hayat
geçirmiştir. Fakat bunu asla şikâyet konusu yapmamıştır. Onun şahsıyla ilgili
şu beyanı; devletin malını deniz, yemeyeni keriz gören bir kısım yöneticilerin
kulağına küpe olmalıdır: “Ben 27 Mayıs
sabahı çoluk çocuğuma 25 senelik memuriyet hayatımın mükâfatı bir tekaüt
maaşından başka bir şey bırakmadım. 4 yerli halı, kızımın üstündeki on yıllık
manto, küpe, bilezik, hepsi budur. Politik hayatımda yazlığa gitmek nedir
bilmedim. Ne vakit buldum ne de para… Bütün hayatımda namuslu insan olmak tek
gayem oldu.”
Dini bütün ve inançlı bir insan olan
Tevfik İleri, en zor şartlarda bile namazını kılarak Rabbine yönelmiş,
yarınlara dair umudunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. Çünkü en zor şartlarda bile
Müslüman'a umutsuzluk yaraşmaz. Onu itibarsızlaştırmaya çalışanlar, aslında
kendilerini itibarsızlaştırmışlardır. Çünkü altın yere düşmekle kıymetinden
hiçbir şey kaybetmezdi. Namaz kıldığı sırada bile, şahsını hedef alan tekmeler
ve hakaretler hep devam etmişse de o, bütün bunlara rağmen asil ve vakur
duruşunu hiç bozmamıştır. Tekme izleriyle dolu pantolonunu ailesine göndererek,
ibret-i âlem olsun diye saklatmıştır.
Bitmek tükenmek bilmeyen Yassıada
sorgulamalarında memleketi soydukları, haksız kazanç elde ettikleri ileri
sürülen Tevfik İleri'nin ve arkadaşlarının banka hesaplarına el konulmuş; fakat
maddî ve nakdî anlamda hiçbir şeylerinin olmadığı görülmüştür. Daha sonra
evlerinde arama yapılmışsa da ne altın ne de değerli bir şey bulunabilmiştir.
Tevfik İleri, İmralı'da olduğu günlerde ailesine gönderdiği bir mektupta
yaşananları şöyle özetlemiştir:
“50 sene yaşadım. 28 senedir
Vasfiye’mle dünyanın en mesut karı koca hayatına nail oldum. Allah’a bin şükür,
dağ gibi üç evlâdım var. Şimdiye kadar seksen kazadan kurtuldum. Çoktan ölmüş
olabilirdim. Demek ecelim gelmemiş. Senelerce hep ölmeden evvel karıma, çocuklarıma
bir tekaüt maaşı bırakmayı düşünmüştüm. Bu mahkûmiyet tekaüt aylığıma da
dokunacak galiba. Allah bana aç kalmayacağınızı gösterdi. Bunun tadını
tattırdı. Sizin yaşadığınız dünyadayım. Hasret kelimesini kullanmayın. Hasret
değilim. Çünkü sizden uzak değilim ki hasret olayım. Maddenin ne kıymeti var,
mânen hep beraberiz.”
Bir memleket sevdalısı olan Tevfik
İleri bu toprağın insanlarına çok şey katmıştır. Çocuk kütüphanelerinin
kurulması,anaokullarının ve yatılı bölge okullarının açılması, gezici öğretmenlik,
din eğitimin özgürce verilmesi hep onun zamanında gerçekleştirilmiştir.
Demokrat bir insan olan Tevfik İleri
herkese aynı mesafede durmaya çalışmıştır. Hiç kimseyi fikrinden dolayı hor ve
hakir görmemiştir. Hayatında hep liyakati esas almıştır.
Milletimizin has evlâtlarından biri
olan Tevfik İleri, zorluklar karşısında mücadele etmiş, mala mülke değer
vermemiş, ömrü boyunca kirada yaşamış, tünelin karanlığını değil, tünelin
ucundaki ışığı görme gayreti içerisinde olmuştur. Sabırlı ve mütevekkil bir
insan olan Tevfik İleri 24 Eylül 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'nden ailesine
gönderdiği bir mektupta şunları yazmıştır:
"Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor. Gördüğüne
ve bildiğine inanıyorum. Gerisi laf u güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm
etmektir. Size mal mülk, servet bırakmadım. Yalnız, size, şerefli, namuslu,
erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla
müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz."
Kaynakça:
"Tevfik İLERİ-Yassıada ve Kayseri Günlükleri", Cahide İleri Aksoy, Ötüken
Yayınevi, İstanbul 2003