AŞAĞIDA OKUYACAĞINIZ OLAY CEVAT FEHMİ BAŞKUT’UN ‘’BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN’’ ADLI ESERİNDEKİ BAZI SAHNELERE BENZETİLEBİLİR. ANCAK TEK BİR SATIRI BİLE ALINTI YA DA KURGU OLMAYIP AYNİYLE YAŞANMIŞ BİR OLAYDIR.

Kemal Nehrozoğlu’nun Kocaeli Valisi olduğu yıllardı. Ben o sıralarda Kocaeli-Akmeşe Yatılı Bölge okulunda öğretmendim.

O yıl Okulumuza bir resim öğretmeni atandı. Artvinli, oldukça temiz kalpli, içi dışı bir olan bu arkadaşımız müdür yardımcılarımızdan birinin İzmit merkeze tayin yaptırması nedeniyle boş kalan müdür yardımcılığına atandı.

Bu arada bir diğer müdür yardımcımız da Münür Beydi. ( Münür Hüsrev Göle) Münür Bey de içi dışı bir, tertemiz bir arkadaş ama Artvinli meslektaşı Fehamettin Beyin tam tersi oldukça uyanık, kolay kolay yaş tahtaya bastırılamayacak ve her şeyden önemlisi oldukça mantıklı bir arkadaş. O da Yozgatlı…

Yıl 1991 ya da 1992 idi. Ben nöbetçi öğretmen olarak koridorları dolaşırken nöbetçi öğrenci, arkasında hafif tombul bir vatandaşla birlikte yanıma geldi.Titreye titreye ‘’Hocam, Vali Bey müdür ve müdür yardımcılarıyla görüşmek istiyormuş.’’ Dedi. Vali Bey’i hemen tanımıştım. Bu vatandaş köyün delisiydi. Aslında bizim köyden de değildi. Yanlış hatırlamıyorsam bir aşağıki köy olan Ambarcı’da ikamet ediyordu. Çok nadir olarak bizim köye pazara gelirdi.

Anlatılan ve herkesin bildiği hikayesi: Üniversitenin birinde ( Muhtemelen Kocaeli Üniversitesi ) Öğretim görevlisi imiş bu ( Yine rivayete göre asistandan profesöre kadar çeşitli unvan yükleniyor adama ) Sonra nasıl olmuşsa kayışı koparmış. Balataları sıyırmış ve meczup biri olmuş çıkmış. Meczup olunca da profesörlükten Valiliğe terfi ettirmiş kendini. Her yerde ve her ortamda kendisini Kocaeli Valisi olarak tanıtıyor.

Ben hemen sayın Vali(!)nin koluna girdim. Belki de dünya tarihinde ilk kez bir vali ve bir öğretmen kol kola , canciğer kuzu sarması bir vaziyette koridorda yürümeye başladık. Nöbetçi öğrenci -yavrum- bir vali ile bir öğretmen arasındaki bu senli benliliğe hiç bir anlam veremedi ama üzerinde de durmadı ‘’ Bana ne ‘’ dercesine dudak bükerek dış kapıya doğru yöneldi.

Böyle bir eğlence tabii ki kaçırılamazdı. Sayın Valiyi(!) alıp Münür Bey’in odasına götürdüm. Münür Bey de tanıyordu onu. Görür görmez başladı gülmeye. Ama Sayın Vali oldukça ciddiydi.
-Ben Kocaeli Valisi ….( Adamın adını unuttum. )
-Müşerref oldum sayın Vali’m. Ben de Akmeşe Valisi Münür Hüsrev Göle…
-Aaaaa ne kadar memnun oldum. Demek siz de valisiniz.
-Evet Sayın Valim. Yalnız merak ettim. Kocaeli Valisi Kemal Nehrozoğlu değil miydi? Ona ne oldu ki?

Sayın Vali(!) Hiç istifini bozmadan cevap verdi.

-O istifa etti. Onun yerine beni atadılar.
-Aman ne iyi etmişler. Ne sevindim ne sevindim anlatamam. Hani eteklerimize zil takıp oynasak yeridir. Ne alırdınız Sayın Valim…Çay, kahve, gazoz, oralet?
-Ben bir oralet alayım. Ama şekeri bol olsun.

Sayın Vali(!) daha sonra bana döndü.

-Sayın Hocam siz dersinize dönebilirsiniz. Ben meslektaşımla birlikte okulu şöyle bir teftiş edeceğim.

Ya herif resmen havaya girdi. Lakin bende böyle bir eğlenceyi kaçıracak göz var mı?

-Sayın Valim…Ben bu okulun nöbetçisiyim bu gün. Müsaade ederseniz huzur ve emniyetiniz açısından yanınızda bulunayım.
-Eh madem nöbetçiymişsin tamam buyur.

Vali Hazretleri (!) bol şekerli oraletini de içtikten sonra Münür Bey komedi için düğmeye bastı.

-Sayın Valim, Değerli Meslektaşım. Teftişe isterseniz yukarı kattan, Müdür Yardımcısı Fehamettin Bey’den başlayalım. Ne dersiniz?
-Siz öyle uygun görüyorsanız neden olmasın?

Ben kelepir bulmuş Yahudi gibi ellerimi ovuşturmaya başladım. Fehamettin Bey bu meczubu tanımıyordu okulda yeni olduğu için. Bakalım bu saf ve temiz Anadolu insanı ne yapacaktı?

Münür Bey Önde, Vali Bey(!) arkasında, ben de onların peşi sıra Fehamettin Bey’in oda kapısı önüne geldik. Münür Bey kapıyı tıklattı ve Sayın Vali ile birlikte içeri girdiler. Tabii ki ben de.

Münür Bey tanıttı.

-Sayın Valim. Şimdi de huzurlarınızda okulumuzun resim öğretmeni ve Müdür yardımcısı Sayın Fehamettin Gündüz.( Sanki sahneye sanatçı davet ediyor mübarek )

Fehamettin Bey, Vali lafını duyunca eli ayağı birbirine dolandı. Hemen ayağa kalkıp ceketinin düğmesini ilikledi. Zaten kızarık olan yanakları kıpkırmızı oldu. Ben ve Münür Bey neredeyse fışkıracağız. Gülmemek için kendimizi zor tutarken Fehametin Bey titreyen elini uzatarak tokalaştı Valisi ile.

-Hoş geldiniz Sayın Valim. Şeref verdiniz efendim.
-Fehamettin Bey Hocam. İzmit’in Köylerini şöyle bir dolaşayım dedim. Köy deyince de aklıma Akmeşe geldi. Okulunuz hakkında bilgi toplayıp ihtiyaçlarınızı tespit edeceğim. Daha sonra da İl Milli Eğitim Müdürüne iletip karşılanmasını sağlayacağım.
-Efendim keşke önceden haber verseydiniz. Bir hazırlık filan yapardık.

Münür Bey gülme krizine gireceğini anlayınca Değerli Meslektaşından(!) izin alarak dışarı çıktı. O dışarı çıkarken bizim Vali gayet ciddiyetle devam eti.

-Gerek yok Hocam. Şimdi siz söyleyin bana bakalım. Daha doğrusu okulunuzu anlatın. Kaç dersliğiniz, kaç öğrenciniz var? Eğitim araç gereci ve diğer ihtiyaçlarınız nelerdir? Öğretmen açığınız filan var mı? Ne biliyim işte anlatın.

Fehamettin Bey’e bir dokun bin ah işit. Vali’nin tüm sordukları dışında sormadığı ama sorması muhtemel olan yüz civarındaki soruyu o sormadan cevapladı. O söyledi Sayın Vali (!) cebinden çıkarttığı bir not defterine not aldı.

Yarım saatten fazla süren bir konuşma sonunda Sayın Vali (!) ayağa kalktı.Tabii ki aynı anda Fehamettin Bey de ok gibi fırladı.

-Sayın Hocam. Siz hiç merak etmeyin. Ben İzmit’e iner inmez tüm ihtiyaçlarınızı ilgili mercilere ileteceğim. Şimdi siz hiç rahatsız olmayın. Oturun koltuğunuza ve işlerinize devam edin. Ben nöbetçi öğretmenle birlikte çıkarım.

Fehamettin Bey belki de ilk kez okullarla bu kadar yakından ilgilenen bir vali ile tanışmış olmaktan dolayı oldukça duygulanmıştı. Göz pınarlarında biriken yaşlar en sonunda bir damla olarak yanaklarından aşağı süzülürken büyük bir saygı, hürmet ve minnetle Sayın Valisinin o mübarek ellerini kalbi titreyerekten sıktı. Sayın Vali(!) Masanın üzerinde bulunan Fehamettin Bey’in sigara paketini cebine, ve yine Fehamettin Bey’in -yemek için masa üzerine koyduğu- bir adet Eti- Pufu mideye indirerek odadan çıktı.

Bir saat sonra Fehamettin Bey aşağıya, Münür Bey’in odasına geldi. Yüzünde Güller açıyordu.

-Ya Münür Bey ne kadar mübarek bir adammış bu bizim Valimiz. Bak okulumuza kadar gelmiş bir eksiğiniz gediğiniz var mı diye. Yalnız benim sigara paketini niçin cebine attı? Hadi o yanlışlıkla oldu diyelim. Eti-Pufu niçin midesine indirdi onu anlayamadım.

Artık dayanamadık makaraları koyuverdik ikimiz de. Münür Bey, Fehamettin Bey’in şaşkın bakışları arasında kendine geldikten sonra sordu?

-Yani her şeyi anladın. Ama sigara ile eti-pufu anlamadın ha? Adamın üzerinde bir takım elbise bile olmamasını, tek başına, hiç bir koruma ya da yardımcısı olmadan gelmesini, sakal tıraşı bile olmamasını, kravatsız oluşunu daha bir sürü faul pozisyonu anladın da bir tek sigara ve eti-pufu anlamadın ha? Valla ömürsün hocam.

Münür Bey daha sonra Sayın Vali(!) nin köyün delisi olduğunu. Okuldan çıktıktan hemen sonra köylü bir vatandaşın camına taş atıp kırdığı için şu anda Jandarma karakolunda olduğunu söyleyince Fehamettin Bey’in başından aşağı bir kazan kaynar su boşaltılmış gibi oldu.

*********************

Evliliklerinin 45.  Birbirlerine aşık oluşlarının 48. Yıldönümünde değerli arkadaşıma küçük bir jest, siz değerli dostlarıma, arkadaşlarıma ise beğeneceğinizi umduğum bir yazı olsun istedim bugün. 

Allah herkese onlar gibi mutlu ve huzurlu yuvalar nasip eylesin..
( Akmeşe Valisi Münür Bey Ve Sayın Vali Hazretleri başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.