Çiçeklerin açtığında söylemiştim bakıp da aynaya… “Ben bu mevsimin insanıyım… Yeşile b/aktığımda; hissettiğimde maviyi ruhumda ve bakıp kaldığımda güneşin bağrında…

Kışın en gaddar anlarından bile güneşi hissedecek kadar bu mevsimdeyim.

Söylemezdi keza. Aynalar neden yalan söyleyecekti… Bu yüzden değil miydi hâkimi olduğumuz suçluluklarda da duramadığımız karşısında…

 

İyi şeyler düşün, iyi şeyleri çek çemberine dediklerinde; tüm inancımla sarılmaya başlamıştım yolumun üzerinde olmasını istediklerime. Bilinmezdi sonu, bilinmezdi olacaklar; fakat bir olayın yüzde birlik ihtimaline sarılmayı öğretmişti bana bu inanç… Bu yüzden dokunamasam da hissedebildiğim yerde ve sıcaklıktaydı hep güneş…

 

Bugün avukatıma gitmek için hazırlanırken biraz erken çıkmayı planlamıştım yürüyüşün iyi geleceğini düşünerek ruhuma. Kulağımda birkaç fon müziği ile sakin sakin yürüdüğüm yolda rahatsız eden tek tek şey ağzımdaki maske oldu. Dayanmalıydım. Havanın sıcaklığı üzerime iyiden iyiye çökmüş ise de bıkmayacaktım asla onu taşımaktan.

Daha evden çıkalı az bir mesafede bu denli nefsime uymuş yürürken; az ileride yolumun sol tarafında iki tane erkek çocuğu ilişti gözlerime. Sanki iki sandalyeyi birleştirip de oturmuşlar yenice kalkıyorlar gibi geldi önce. Yaklaştıkça gerçek sahne Peyda oldu gözlerimin önünde. Renkli ve emek verilmiş minik bir tezgâh… Tezgâhın üzerinde çeşitli renklerde iplerden örülerek yapışmış bileklikler. Ve ayrıntı şu; tek iple yapılanlar ve çift iple yapılanlar… İnce ve naif bir ayrıntı idi... Ben onlara bakarken, biri baktı yüzüme. “Abla bakmak ister misiniz bilekliklere?” Durdum biraz indirdim maskeyi. Mesafemi koruyarak sırf tebessümümü görsünler diye indirdiğim maskemi tuta tuta; “Az sonra yetişmem gereken bir randevum var. Ama siz eğer dönüşüme kadar burada olursanız, söz inceleyeceğim ürünlerinizi.” Dedim. Onlar da tebessüm ederek; “Abla bir iki saate kadar daha buralardayız.” diyerek devam ettiler tezgâhlarını düzenlemeye.

Bu denli sıcak havanın beni bunalttığından ve maskenin ağzıma yapışmak üzere olduğundan şikâyet ederken; soğukça bir ter döküldü sanki sırtımdan.

Sonra başka şeyler düşüne düşüne yürümeye devam ettim. Arada ilham gelir de yazarsam diye de elimdeki defteri de okula yetişmek üzere olan öğrenciler gibi sıkı sıkı taşıyordum elimde…

Neden sonra randevuya yetişerek mevzulara girerek sonuçlandırdık meseleyi. Az evvel bunaldığım o sıcak kendinden bile nasıl bunaldığını hissettirmek için olsa gerek; bir iç dökülmesi yaşar gibi hıçkırıklarına bıraktı dünyayı. Gökten yere nasıl bir gözyaşı akıyordu varın siz düşünün. Hani derler ya “Allah afetsiz versin.” Diye. İçten içe bunu sayıklamadım değil içimden penceredeki o yağmur sesi eşliğinde. Haliyle önceki gün yaşanan dolu nedeni ile Balıkesir genelindeki ve Bursa genelindeki yaşanan sel felaketlerinde hem can hem mal kayıplarının olduğu gerçeği vardı. İçimden bunları geçirirken birden durdu yağmur ve bismillah deyip çıktım Avukatın yanından.

Biraz alışveriş biraz daha yürüyüş derken dönüş yolunda aklıma geldi bizim mahallenin cesur gençleri. Tam köşeyi döndüm derken tezgâhını bekleyen çocuklardan biri gitmişti diğeri yerindeydi hala. Yaklaştım hemen. Bir tane seçtim içlerinden. Çift ipli olanı 2 TL olanından aldım. Renkleri ipleri öyle bir emekle yerleştirilmişti ki anlatılamazdı. “Sen mi yapıyorsun?” dedim. “Evet abla.” Dedi. Onu tebrik ettim. Cesaretini alkışladım. Maşallah çektim. Kıvırcık saçları ve beyaz teni ile o gözlüklerinin altından bana öyle bir sevimli bakışı vardı ki… Sokak bağrına basmıştı sanki onu. Kaldırımlar sessiz sessiz alkışlıyorlardı.

Eve dönüp dinlenme faslımdan sonra uzun uzun bu cesur çocukları düşündüm. Ve inandığım şeylerden asla vazgeçmemem gerektiğini bir kez daha anlatmış oldu birileri bana.

Belki zorlukları çok oluyor, belki büyük fedakârlıklar istiyor ama dedim ya hiçbir zaman yüzde bir ihtimali dahi es geçmemem gerektiğini bir çocuğun tezgâhı anlattı bana bugün.

Aynalar yalan söylemezdi…

“Ben bu mevsimin insanıyım. Kışın en gaddar anında bile güneşi hep bağrımda hissedebilecek kadar bu mevsimin insanı… “

Hürmetle…

“Ayşenur”

( Tezgahtaki Bileklik başlıklı yazı Ayşenur... tarafından 23.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.