Mehmet S. İn Yaşam Öyküsü
Taş eli bölgesi, adından da belli
olduğu gibi orta torosların iç Anadolu iklimi ile Ak deniz ikliminin kesişme
noktasında, suları yeşil bahçeleri ormanları ile ünlü bir bölgemizdir.
Halkı, geçim kaynaklarının kıt
olması nedeniyle, genellikle okumaya yönelen, ülkenin, hatta Dünya’ nın her
yerine dağılmış insanları olan, Toros dağlarının güzel bir bölgesindedir.
Gençleri genellikle okumakta,
devlet dairelerinde iş sahibi olarak kendilerini doğup büyüdükleri yerden iş aş
amacı ile gurbette çalışmaktadır.
Geri kalanı ise, bulunduğu
ilçedeki bağ bahçelerin ve kendi el sanatlarının geliri ile yaşamaktadır.
İşte öyküsünü anlatacağımız
Mehmet S. De, buradaki yedi çocuklu ailelerinden birinin, ortanca oğludur.
Babasının ismi, kendi ismi gibi
Mehmet olduğundan babası çok sevdiği bu oğlunu öğretmenlerinin de isteği
doğrultusunda okutmaya karar verir.
Mehmet S.ilk ve ortaokulu
memleketinde okuduktan sonra, Hasan oğlan yatılı öğretmen okulunu bitirir
öğretmen olur ve Bitlis ilimizin Mutki ilçesinde, ilkokul öğretmeni olarak
görev yapmaya başlar.
İlkokul öğretmeni iken üvey
amcasının kızına âşık olur, onunla sık, sık buluşmaya evlilik hayalleri kurmaya
başlarlar.
Hatta günlerden bir bahar günü
yanına beni’ de yanına almış beraberce onların bağ evine gitmiştik.
Ben onlara birisi gelince haber
verebilmek için, dışarıda ağaçların görünmeyen bölgesinde onlara gözcülük
yaparken, onlar bağ evlerinde bir araya gelmiş, sevişmişler sonra gelecekleri
ile ilgili konuşmalar yapmışlardı.
Bunlar evlenmek istiyordu, kızın
babası da olayların farkında olduğundan ilçede daha fazla dedikodu çıkmadan
bunların evlenmesinden taraftı.
Fakat oğlan babası ile kız
babasının arasında miras paylaşımından kaynaklana bir anlaşmazlık olunca,
bunların evlenmesi adını verdiği öğretmen Mehmet S.in babası tarafından
engellendi.
Bunlar evlenemeyince, kız babası
kızını başka bir isteyene vererek evlendirdi. Evlendirdikten sonra’da, kızı
damadı hepsi beraber alel acele şehri terk ederek, başka yere göçtüler
gittikleri yerde ikamet etmek üzere yerleştiler.
Mehmet S. Sevdiği amcasının kızı
ile evlenemeyince işine geri dönmüş, öğretmen olarak çalışırken, Balıkesir Necati
bey, yüksek öğretmen okulunun imtihanına girmiş, sonuçta bu imtihanını
kazanınca, orada okumaya başlamıştır.
Okulunda okurken sevdiği kızın
başkası ile evlendiğini duyan Mehmet S.okulda kendisine kendi gibi okumakta
olan, Ülkü adında, yeni bir kız arkadaş edinir.
Bunların arkadaşlığı, okul
boyunca devam eder, birbirlerini severler, beraber olmadıkları zamanlarda karşılıklı
birbirlerine olan özlemlerini yazdıkları mektupları ile paylaşırlar.
Nihayet okul biter her ikisi de,
liselerde öğretmenlik yapmak üzere, başka, başka yerlere atanırlar.
Ülkü ailesinin bulunduğu yere
atanırken, Mehmet S. Orta Anadolu’nun göbeğindeki Kırşehir ilçesine atanarak
orada görev yapmaya başlar.
İşte bu, atandığı tam bu okulda lise
öğretmeni olarak görev yaparken, bir gün kendisine, sevdiği zaman, zaman
buluştuğu, bulaşamadıkları zamanlarda mektuplaştığı, evlenme hayalleri
kurdukları Ülkü’ den buna bir mektup gelir.
Sanır ki, ona gelen mektup, her
zaman olduğu gibi, bunların birbirlerine olan hasretlerini gidermek için zaman,
zaman biri birlerine yazdıkları mektuplardan biridir.
Bunların zamanında seven insanlar,
âşıklar biri birlerine mektup gönderirlerken, genellikle kokan kâğıtlar
kullanılırdı.
Mehmet S. Yine öyle sanır mektubu
açmadan önce bir koklar ama daha önce kendisine gelen mektuplar gibi bu defaki
kokmamaktadır.
( Bunların biri birlerine
yazdıkları, mektupları ben Mehmet S. İn biriktirerek sakladığı yerden bulur,
zaman, zaman onun haberi yokken, gizlice mektupları açar okurdum.)
-Kokan kâğıtlara yazdıklarını
oradan biliyorum.
Neyse, mektubu açıp okuyunca
bütün dünyası başına yıkılır. Çünkü yazdığı mektubunda ailesinin isteği
doğrultusunda mesleği subay olan, bir başkası nikâhlandığını, yakında düğünleri
olacağını bu yüzden, kendinde olan mektup ve fotoğraflarını geriye ister.
Ne yapacağını bilemeyen Mehmet S.
Okulundan soğur kara, kara düşüncelere dalmaya başlar sonunda çaresiz benim
gizlice okuduğum mektuplarını, sakladığını sandığı evdeki gizli yerinden alır,
desteler ve Ülkü’ ye geriye gönderir.
Yıllarca süren bir sevdanın
sonucundaki, aşk öyküsü böylece kapanmış herkes kendi yoluna gitmiş olur.
Öyle olur da, yüreklerdeki yangın
bir türlü sönmek bilmez, Özellikle, kendisine gelen mektup karşısında şaşkına
dönen, Mehmet S. in yüreğindeki yangın hiç sönmez. Her gün biraz daha fazla
onun, yüreğini yakar kavurur.
Öğretmenlikte hevesi kalmayan Mehmet
S. Hırçın geçimsiz kavgacı bir öğretmen olur çıkar. Birden bire etrafında
sevilmeyen insanlardan biri olurdur.
Çareyi askerlik yapmakta bulan
Mehmet S.çalıştığı yerden yedek subay olarak askere gider. Ankara destek
kıtalarından merasim bölüğü komutanı olarak, cumhurbaşkanlarını, yabancı önemli
devlet adamlarını karşılayan takım komutanı olarak görev yaparken hala aklında
kendisinden başkası ile evlenen Ülkü vardır.
Kafasında durmadan onu düşünürken
takıntılar oluşmaya başlar ama bu durum, askerde iken far edilmez. Takıntı
olarak merasim sırasında şaşalı yaşayışları ile Cumhurbaşkanlarını gördüğünden,
en çok onlar gibi biri olmayı düşünmeye başlar.
Askerliği biter, terhis olur bu
defa eski okuluna değil, çektiği kura sonunda görev yeri olarak Konya ilinin Çumra
ilçesindeki Çumra lisesi bunun kaderine düşmüştür.
Aslında memnundur, çünkü kendi
memleketine yakındır gider ataması yapılan okulda, fen bilgisi öğretmeni olarak
yeniden göreve başlar.
Bir yıl kadar burada görev
yaptığı sırada hala onun aklında okuldan sevgilisi olan fakat bir subayla
evlenip, kendisini terk eden mektuplarını resimlerini geriye gönderdiği Ülkü
öğretmen vardır.
Okulda öğretmenlik yaparken, bir
taraftan onu sevdiği kendisinden ayrılan bir subayla evlenen Ülkü öğretmeni düşünüp,
bir çıkmazın içinde bocalarken, askerdeki takıntısı çoğalır.
-Öğretmenlik yapamaz hale gelir.
Çalıştığı kurumun isteği
doğrultusunda, polisler eşliğinde, bunu bir sabah derse girmeden önce, çalıştığı
okuldan alınırlar, doğruca götürüp, Bakırköy ruh sağlığı hastanesine tedavi
amaçlı ailesinin bile haberi olmadan yatırırlar.
Anne basının haber vermesi
üzerine bizzat kendim onu yattığı hastaneye görmeye gittiğimde, hastanenin
üsten görünen bodrum katındaki boşlukta bulunan bir demir kafes içinde ceza
evinde yatan hükümlülerin bir ileri bir geri gidip geldikleri gibi onun da bir
demir kafes içinde öyle yaptığını görünce içimden bir şeyler kopmuştu.
Kendisi beni aşağıdan yaralı bir
aslan gibi dolaştığı demir kafesin içinden görmüş yalvararak, bağırmaya
başlamıştı.
-Çıkarın beni buradan diyordu.
-Acımamak mümkün değildi,
-Doktoru ile konuşmam sonrasında
fazla bir rahatsızlığının olmadığını gerekirse çıkarabileceklerini söyledi.
Doktorun öyle söylediklerinden sonra,
onu oradan çıkartmış bir gün boyunca onunla geceli gündüzlü, güzel eğlenceli
bir zaman geçirdikten olarak, onu sağlıklı bir şekilde, tekrar kendi çalıştığı
okuluna yollamış, ben ondan ayrılarak, memur olduğum için ben’ de, kendi
çalıştığım yere gitmiştim.
-Keşke onu hastaneden çıkarmamış
olsaydım.
Daha aradan bir öğretim yılı bile
geçmeden, memuriyetinin onuncu yılında malulen emekli ettiler.
Onu hayat boyu, yalınız işsiz
güçsüz biri olarak sahipsiz biri olarak yaşadığı, amansız dünyanın kucağına
atıverdiler.
Çünkü ne onunla ilgilenebilecek,
anne baba vardı ne’ de sorumluluğunu üstlenebilecek bir kardeş vardı.
Bir ömür boyu kiralık evlerde,
keklik tavuk yetiştirerek onları pazarlarda satarak yaşadı.
En sonunda Mehmet S. Kiralık evinde
yalınız yaşarken, geçirdiği bir hastalıktan kurtulamayarak öldüğü günün
gecesinde saat 2.30 sıralarında yattığım yatağından uyanmış sıçrayarak ayağa
kalkarak felçli halimle yatağın üzerinde hiç yapamayacağım bir şekilde, kendi
gücümle oturmuş kalmıştım.
-Duvardaki saate baktım, saat
2.30 gösteriyordu.
"Kalbim yerinden, çıkacak gibi
oluyordu. Sabah kalktığımda duyduğum ilk haber, onun ruhunu aynı saatlerde,
sahibine teslim etmiş olmasıydı"
(
Mehmet S. İn Yaşam Öyküsü başlıklı yazı
Ahmet Yüksel tarafından
24.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.