Bir an, zamanın içinde sadece bir andır. Belki de koca
bir ömür hapsolmuştur içine. Kim bilebilir ki, karadeliklerle çevrili evren,
evvel ve sonranın belirsizlikleri arasında hayatını belirlemeye çalışan insan;
üstelik beyni de, en az evren kadar karadeliklerle çevriliyken.
Belki o halin içinde, yolculuk için alınan biletti
gözlerin; belki de o hal bir biletti, gözlerinin derinliğine yolculuk için; hiç
bilemedim…
YOLCULUĞUM
Gözlerinin derinliğinde başladı yolculuğum.
El yordamı adımların eşliğinde
Üst üste yığdığım tahayyülün cümlesine eş,
Tutkuyla;
Bir tanrı yaratmak istedim adilce var eden…
Yitirmekten korktuğum sihir
Âleme başkaldırı
Kaosun tıkanıklığını hissizleştiren sabır
Ve varoluşun seyrini doyumsuzlaştıran zaman;
Hepsi yanımda.
Tutkunun görünmeyen yüzü değil bu!
Fersah fersah açılan yaranın
Mikroba bulanmış
Çirkefe bulanmış
Umuda bulanmış
Bir sigara tadında aldığı nefes,
Bir ses;
Karanlığın içinde adını fısıldayan…
Gözlerinin derinliğinde başladı yolculuğum.
Bakışıma yön verdi uzaklar;
Bir yıldız göz kırpsa
Veya ayı saran helezon olsa gecede
Göz kapaklarım düştüğünde
Bir
Parlanto
Yansa suda,
Yürek tufanı telaşesinde gözlerin olur baktığım.
Tanrı kaderine terk edilmişliğin ezici hafifliğine,
Kendi tanrımın buyruk verici değil,
Boyun eğici teslimiyetiyle gülümsedim;
Sevda cümbüşü değil yaşadığım!
Sessizliği yırtan çığlığın
Zamanı mıhlayan
Sabrın akıl almaz işkencesine isyanı,
Ölümün soluk yüzüne meydan okuyan şahlanışı
Titrek bedenin kaygıdan sıyrılmış
Bıçak sırtındaki dimdik kıyamı;
Ve yüzüne tükürdüğüm tüm yarınlara
Alaycı selamım;
Gözlerinde gördüğüm…
Yazarın
Sonraki Yazısı