Bir furya adeta, aşkın kelamına sıkışan gözyaşı belki de beylik bir söylemle dokunan her selamda saklamak vicdanı ve meramın dillendiği bir b/akış ki şairin şapkasından çıkan tavşan gibi umudun ve neşenin de zıpladığı kimi zaman yerle yeksan yüreğin köklediği bir huşu ve derinlerde saklı gönül ki tezahürü bir tebessüme meyyal akabinde yüreğin de aşkın da sırça kökü.

 

Muradı dillenen gökte saklı tebessümler ve uçuşan etekleri düş sihirbazlarının.

 

Akneli kâbusların da düş kürü elbet niyazın dokunduğu her izlek ve hoşluğa geçiş hakkı tanıyan boşluğun ömür boyu da boş kalmayacağı…

 

Hurafeler kimi zaman.

 

Belki de kökü olmayan bir mevsim iken yazda saklı hazan.

 

Yüreğin baharı konuşlu iken gök kubbeye ve sözcüklerin istihbaratı şiirleri sardığımız bedenimiz belli ki emniyet kemeri acıdan ve üzünçten kaçtığımız aşkın da taşkını iken şiirin dilemması ve korunduğumuz bir zırh adeta şiirin sevgiyle duyguyla dolup taştığı.

 

Bir muska belki de her imge.

 

Dillenen bir mersiye…

 

Muradın selamını alan okuyucu ve şair olmanın nüfuzu saklı iken yürek denen en değerli hazinede.

 

İfşası ve şiarı da mazinin.

 

Günü tütsüleyen bir yemin gibi yürek kapısı nasıl da açık ve davetkâr ve kim ise şiir yürekli mevsimi ne olursa olsun nazı niyazı sevgilinin, kötülüğe ket vuran ve aşkın ambarı dizeler kimi zaman dizleri titreyen şairin de elinden düşmez iken kalem ve titremeyi asla tasvip etmeyen bir açılım elbet şairin ve şiirin bekası.

 

Bir huzme ise sıdkı sıyrılan.

 

Bir ihanetse evreni taşa tutan.

 

Ruhun da firarı ne zamanki şiir solusa mevsim açan çiçek dağ tepe örtüşen sevinçle ve umutla elbet şair de kalem de pür-neşe ve itirafı aşkın, hezeyan dolu ömrün bekâreti saklı iken evrenin o devasa kalp gözünde.

 

Bakir kıtalar.

 

Kucak açan Nevbahar.

 

Tütsüsü günün dünü de hicveden nice öykü ve fevri nidaların değil sessiz yüreklerin çığlığı elbet şiiri ve ömrü küreyen bir batarya adeta şairin ikliminde aralıksız eşlik eden bir bilinmez ki yüreğin de ikame ettiği ve devasa ayak izi kalemin beratına yatkın nice mücbir sebep göğün selameti yakın iken ruhuna ömrün de olmasa gerek bir rivayet.

 

Latif esinti nazarında rüyaların.

 

Kerbelası ise hazanın, metruk hecelerin şahlandığı ve şah dizelerin heyecanlandığı.

 

Soluk kanatları turuncu güneşin ve pembeleşen yanakları bulutun.

 

Kimi zaman seken kimi zaman çağlayan kimi zaman melun bir gölge tarafından dışlanan elbet şairin de sırtı yere gelmez hele ki hidayetin sancağından ayrı kalmaz iken eli ve de yüreğin neferi bazen bir kör kurşun seken ve Rabbine sığınan zümresi İlahi Aşkın ve de yorgun tayfası hazin güftelerin de bekası adına içerleyen yüreğe yakın duran her ezan vakti külçelerce ağırlığın yok sayıldığı ve rahat bir vicdana denk düşen ay ışığı ne zamanki geceye sığınsa ansızın.

 

İmgeler kimi zaman yaş tahtaya bassa yası asla sonlanmaz şairin.

 

Ne zamanki yaş alsa büyümez de içindeki çocuk.

 

Bir aşkın bir de dillenen muradın en yakın tanığıdır Mevla ve kutsanan dizelerde saklıdır maruzatı bilinmeze ket vuran asil bir yürek sesi ile sınandığına vakıf ve elden bırakmaz da tevekkülü her sızan acıda her sezen yürekte her semada saklı iken varlığın da tebessümlere boğulduğu elbet kalemin kıblesinde asılı kalan bir yıldız gibi bandığı ümitle serpilir şiirler ve sararır yapraklar ve devinir zaman ve yerküre ta ki şairin gözlerinde doğacak mutluluğa ve huzura da vesile iken yazmaya durduğu her şiiri de bir solukta çekerken içine şair.

 

 

 

 


( Şairin Ve Şiirin Bekası... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 25.06.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.